Görümce Adam 2

 

Keramettin’in hayatı, doğduğu köyde sıradan bir biçimde sürüp giderken, köyde yaşanacak büyük değişikliklerden habersizdi. Köydeki herkes gibi Keramettin de sabahın erken saatlerinde uyanır, hayvanlara bakar, tarlada çalışır ve akşamları yorgun argın evine dönerdi. Fakat bu sakin yaşam, köye gelen bir altın arama firmasıyla bir anda değişmeye başladı.

O sabah, Keramettin her zamanki gibi erkenden uyandı. Güneş daha doğmamış, köyde derin bir sessizlik hâkimdi. Keramettin, yatağından kalkıp yüzünü yıkadı ve dışarıya çıktı. Taze sabah havasını içine çekerek derin bir nefes aldı. İçinde tuhaf bir his vardı, sanki bugün olağanüstü bir şeyler olacakmış gibi.

Tarlaya gitmek üzere hazırlandı ve kapıdan çıkarken, annesi Hasibe Hatun seslendi:

“Keramettin, bugün ekmek yemeden çıkma oğlum, sana sıcak çay demledim. 

Keramettin gülümseyerek annesine döndü. “Tamam anne, biraz daha erken çalışmaya başlayayım dedim. Bu sabah içimde bir enerji var, sanki farklı bir şeyler olacakmış gibi hissediyorum." 

Annesi gülümseyerek başını salladı. “Senin hislerin çoğu zaman doğru çıkar oğlum. Aman dikkatli ol, bugün köye gelen altın arama firması hakkında konuşuluyor. Onlardan uzak dur.”

Keramettin tarlada çalışırken, köyün girişinde büyük kamyonların ve makinelerin sesleri duyulmaya başladı. Keramettin başını kaldırıp baktığında, köy meydanında toplanan kalabalığı fark etti. Köylüler, gelen yabancıları merakla izliyor, onların ne yapacaklarını anlamaya çalışıyorlardı. Keramettin de işini bırakıp köy meydanına doğru yürümeye başladı.

Meydanın ortasında büyük bir tabela kurulmuştu: "Altın Arama Şirketi Hoş Geldiniz". Yanında birkaç takım elbiseli adam duruyordu. Bu adamlardan biri, köyün muhtarı ile konuşuyordu. Keramettin, kalabalığın arasına karışıp muhtarın ne dediğini duymaya çalıştı; 

“Eğer bu çalışmalara izin verirseniz, köyünüze büyük bir ekonomik katkı sağlayacağız. Yollarınızı yenileyeceğiz, okullarınıza yardım edeceğiz ve pek çok iş imkânı sunacağız,” diyordu adam. 

Muhtar ise; “Demek bizim köyün başına talih kuşu kondu beyim, vay siz hoş gelmişsiniz, buyrun buyun” diye yağlama yapıyordu.  Keramettin işin içinde para olduğunu hemen anlamıştı. Yoksa muhtarı başka türlü bu kadar neşeli görmenin imkânı pek yoktu. 

Keramettin, muhtarın bu cevabından memnun kalmıştı. Ancak ortada bir para varsa kendinin de sebeplenmesi lazım gelirdi. Bu duruma dur demek için haberlerde izlediği muhalefet yolunu denemeye kadar verdi. Birkaç kez direnir sonra parasını alıp aradan çekilirdi. Fakat altın arama şirketinin yetkilileri, ikna kabiliyetlerini kullanarak köylüleri yavaş yavaş etkiliyorlardı. Birkaç gün içinde çalışmalar başladı. Koca makineler dağları deliyor, derin kuyular açıyordu. Keramettin, bu durumdan endişe duysa da köydeki çoğu insan, firmanın vaatlerine inanmıştı. 

Bir gün, Keramettin’in ağabeyi Kenan, kahvaltıda endişelerini dile getirdi. “Bu adamlar bizim toprağımıza zarar veriyor Keramettin. Bir yandan iş imkânı sağlıyorlar ama diğer yandan sularımızı kirletiyorlar.” 

Kenan yani Keramettin’in ağabeyi oldum olası dürüst bir adam olmuştu. Keramettin başını salladı.  Sonuçta aradığı yaklaşımda buydu. “Haklısın abi, ben de aynı endişeleri taşıyorum. Dikkatli olmalıyız.”

Bir gün köye büyük araçlar, makineler ve yabancı insanlar geldi. Altın arama firması köyün civarındaki dağlarda büyük bir altın rezervi olduğunu keşfetmişti. Firma yetkilileri köy halkına iş imkânları ve refah vaat ederek sondaj çalışmalarına başladı. Ancak bu çalışmalar sırasında kullandıkları radyoaktif madde, köyün içme suyuna sızdı.

Köylüler başlarda durumu fark edemediler. Ne de olsa suyun tadında veya kokusunda bir değişiklik yoktu. Fakat zamanla bazı köylülerde garip belirtiler görülmeye başladı. İçme suyundan etkilenmeye başlayanlardan biri de Keramettin’in uzaktan akrabası olan evde kalmış, bekar bir görümce olan Fatma idi. Fatma, evde kalmış olmasından dolayı tüm yeni evlilere ve gelinlere düşmandı. Keramettin’in ağabeyi Kenan’ın karısı olan Seher ile de sık sık kavga eden, huysuz ve dedikoducu bir kadındı. Ancak radyoaktif suyun etkisiyle bu özellikleri daha da şiddetlendi.


Bir gün Fatma ile Seher arasında büyük bir kavga çıktı. Seher, Fatma’nın dedikoduları ve sinsiliklerinden bıkmıştı. Kavga gittikçe büyüdü ve köy meydanına taşındı. Tesadüfen oradan geçmekte olan Keramettin, iki kadının kavgasını ayırmak için araya girdi. Ancak radyoaktifleşen Fatma, Keramettin’i kolundan ısırdı. Bu ısırık, Keramettin’in vücuduna radyoaktif maddelerin geçmesine ve onun da dönüşmesine sebep oldu.

Keramettin, ısırıktan sonra tuhaf bir değişim geçirmeye başladı. Vücudunda garip bir enerji hissediyor, zihni sürekli olarak sinsilik, kıskançlık ve fesatlık düşünceleriyle doluyordu. Fakat bu duyguların gücünü kontrol etmeyi öğrendikçe, onları iyilik için kullanabileceğini fark etti. Keramettin artık sıradan bir köylü değil, özel güçlere sahip bir süper kahramandı. Ancak bu güçler, görümcelerin klasik özelliklerini içeriyordu: sinsilik, kıskançlık, fesatlık, iftira atma, yalan söyleme ve kavga etme yetenekleri. 

Keramettin önceleri bir rahatsızlık, bir hastalık hissetti. Bunun normal bir hastalık dönemi olduğunu düşündü. Zira kardeşlerinin aksine Keramettin oldukça zayıf ve çelimsiz birisiydi. Sık sık hastalanırdı. Ama bu bir hastalık değil bir dönüşümdü. Elbette Keramettin bunun farkında değildi. Dönüşüm tamamlandığında Keramettin aslında kendini her zamanki gibi hissediyordu; sinsi, sahtekâr, yalancı, üç kağıtçı. Ancak farklı bir şeyler vardı bu kez. Anlam veremediği farklı bir şeyler. 

Keramettin her zaman ki halinden farklı olarak, yeni güçlerini bilinçsiz bir şekilde kullanarak köyü kendi malı ve köylüyü de tabiri caizse kölelere çevirmek için çalışmaya başladı. Köydeki haksızlıkları ve kötü niyetli insanları ortaya çıkarıyordu kendilerine yardımcı olarak seçebilmek için. Sinsilikle yapılan her planın altından o çıkıyor ve işine gelmeyen iftiraları açığa çıkarıyordu. Geceleri gizlice köyü geziyor, kimin ne yaptığını öğreniyor ve köyün huzurunu bozanları sinsice kendi egemenliği altına alıyordu. Bu arada, altın arama firmasının köy suyunu kirlettiğini ve köylülerin sağlığını tehlikeye attığını da çok iyi bilmekteydi.

Keramettin, firmaya karşı köylüleri örgütlemeye başladı. Gizli buluşmalar düzenleyip köylülerin desteğini topladı. Zaten hemen hemen açığını bilmediği kimse kalmamıştı köyde. Firma yetkililerinin sinsice planlarını ve yalanlarını ortaya çıkararak köylüleri kendince bilinçlendirdi. Köyün ileri gelenlerinin desteğini arkasına aldı ancak devlet yetkililerini bu konuda hiç bilgilendirmedi. 

“Servet düşmanı komünistler, köylünün para kazanmasını istemiyorlar. Köylünün cebine üç kuruş girerse komünistler adam mı bulabilir?” diye devlet yetkililerine ve özellikle milliyetçi ve muhafazakâr olanlara firma lehinde propagandalar yapıyordu.

Sonunda Keramettin, köyü altın arama firmasının elinden kurtarmak için büyük bir plan yaptı. Aslında amacı firmadan yüklü miktarda para koparmaktı. Geceleri firma yetkililerinin gizli toplantılarını dinleyerek onların zayıf noktalarını öğrendi. Köylülerle birlikte düzenlediği büyük bir protesto gösterisiyle firma yetkililerini neredeyse köyden kovmayı başarıyordu.

Keramettin artık köyün kahramanı olmuştu. Sinsilik, kıskançlık ve fesatlık gibi görümce özelliklerini çok iyi kullanabiliyordu. Radyoaktif güçleri sayesinde köydeki her türlü rakibini bertaraf etmiş, köyü tam bir derebeyliği haline getirmişti. Köy halkı Keramettin’e minnettardı ve onu bir kahraman ve velinimet olarak görüyorlardı.

Keramettin firma yetkilileri ile anlaşmış, yüklü miktarda paralar almış ve sanki protestoları yapan kendisi değilmiş gibi tüm protestocuları “komünist, anarşist” ilan etmişti. Durumu bir terör durumuna evirip devleti de arkasına alan Keramettin parasına para, zenginliğine zenginlik katıyordu. Bu uğurda ise en yakınlarını bile harcamaktan çekinmiyordu. Mesela dürüstlüğüyle tanınan ağabeyi Kenan’ı sinsice “terörist, anarşist” diye devlete şikayet etmiş ve ardından hapse tıktırmıştı. Sonra da yeğenlerine amcalık yapmak bahanesiyle malı mülkü ne varsa üzerine geçirmişti.

Elbette Keramettin yani GÖRÜMCE ADAM’ın maceraları burada bitmedi. Güçlerini keşfettikçe ve kontrol etmeyi öğrendikçe, sadece kendi köyü için değil, çevre köyler ve kasabalar için de bir karabasan haline dönüştü. Kötü niyetli ve kötü olan ne varsa Keramettin’den geçiyor ve kaynak alıyordu.

Keramettin, radyoaktif görümce güçlerini iyi bir yolda kullanarak insanların ocağına kibrit suyu döktü. Sinsiliği ve kurnazlığı, iyi olan ne varsa mahvetmek için tam güç çalışıyordu. Artık o sadece Keramettin değil, köylerin ve kasabaların efendisi Keramettin Ağa idi. Yani GÖRÜMCE ADAM.  Ancak hırsı ve tutkusu bitip tükenecek gibi değildi. Köyler kasabalar Ona yetmiyordu. Önce Belediye, sonra Vilayet ve sonunda tüm ülkeyi idare etmeli ve kötülüğü tüm dünyaya yaymalıydı.  Her şey yeni başlıyordu. 

Ancak köyünün bir mezrasında radyoaktif maddeden etkilenmiş birisi daha yetişmekteydi. Kurtuluş Savaşı Gazisi Mustafa Efenin torunu Kerim. Kurtuluş Savaşı Gazisi Mustafa Efe doğruluğu, dürüstlüğü, acı kuvveti, yiğitliği, zalime karşı duruşu, mertliği ve cesareti ile nam salmış bir yiğitti ve tabi torunu Kerim’de öyle…



(İKİNCİ BÖLÜMÜN SONU) 

( Görümce Adam 2 başlıklı yazı MESUT ÇİFTCİ tarafından 5.06.2024 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu