Her düş bir aldatı adeta
Bense yollara düşmüş bir berduş, aşkına,
Köle diyarlarda
Yarım ağız sevenlerin ardışık düşleri
Mübalağa etmeden sevdiğim kadara
Vakıfım ve aklımın kopuk iplerinde saklı
zemheri
Bir mayın tarlasıdır içimde saklı dehliz
Ezkaza ölmekle hemhal sözcükler pervasız
Söylemler adeta bir enkaz
İmha etmek adına zulmü
Mazlum yüreğimin kanatları
Kanar nasıl da anar şüheda maziyi
Gök gözlerinde annemin fısıltılar ve gölgeler
oynaşır
Her ekin vakti
Yola düşüp de içtimada geçen ömrü
Sakit kılsın diye Huda
İstişare ettiğim yalnızlığıma
Pürü pak misafirler eşlik eder
İsmi olsa ne ki olmasa ne?
Ziyadesiyle bahtiyar
Sancılarımı ihbar
Ettiğimden de öte sanrı dolu yerkürenin
İhtimal dâhilinde
Tükenişlerini yazar kalemim
Azar azar eksildiğim
Çokça eklenirken zillerim ve zincirlerime
halkalar
Meskeni ve zamanı ve mekânı olmayan
Ruhlar ağırlarım satırların çetelesine
sakladığım
Yalnızlığım ak saçlı aksakallı dervişine
isyanım:
Yâdındayım mademki ömrün
Yârim bildiğim kalemim saklıdır
Cebi olmasa da kefenimin
Cebbar gölgeleri ihbarımdır
Ardı ardına geçen hükümlerin hükümranlığında
evrenin
Zemheri: solgun bir akit adeta ılık yüreğin
temenni ettiğinden öte:
Ötesi berisi hayallerin ve ince uçlu kalem,
kimyamda eksik ne var ne yok, deşifre ettiğim bir minval tüfeğin ucunda seken
kör kurşun uleması sevginin ve yalnızlığın tarhında bir resmigeçit efkârın da
bam telinde balyalarca hüzün dalya diyeceğim bir ömrüm olacak mıdır sahi benim?
Beylik düzen.
Beyhude geçmişim.
Payidar kılınacak mademki atim:
Ön sözümle güne başlayıp son sözü sadece şiire
serdim hani olur da her şeyimin hiçlik kuvvetinde ve hiçliğimin meczup
düşlerinde ansızın geçen bir sekant bir asra bedel o bekleyiş, aklın ırgat
yalnızlığında top yekun göç eden duygu seli bazen köpüren denizin bazen suskun
yüreğin bazense gel-geç aşklara meyyal zirzop benliklerin ne beden gücüdür
izahı olan ne de bertaraf edilen bir günün ardından takılı kaldığım kadar
ruhumun feragat ettiği hüzün ertesi sezilerime esir düştüğüm.
Zambaklar açmadan solan.
Ruhumsa ölmeden Araf’a konan.
Derdest edilmiş bir hecenin inhisarında isyan
bayrağını çeken yalnızlığımın sökük hırkasına eşlik ederken o kopuk düğme ve
ben tüm saygımla ilikleyip de önüme ılık ılık akan kanıma bandığım kadar
kalemim mürekkebini bir fasıldan diğerine göçerim.
Zemheridir ihmal ettiğim içimdeki çocuğun ölü
bedenine yaraşır…
Zinhar da yalandır külliyemde çıkan yangın.
Mensubu olduğum evrenin kat izinden feragat
edip kat ettiğim yollara da katık ettiğim düşlerim ve imtiyaz sahibi kimse
gelsin bulsun ve çözsün beni çömeldiğim dizelerimin yangınına bir avuç su da o
atsın sönmekle iştigal şu iç sesimin neferi iken ölümcül güdülerim ve asla
yetinmediğim yirmi dokuz harfin her birine de eklensin hani dünde kalan hayali
kelimelerim.
Bir renkten süzülen o ton; bir rakım bildiğim
ulaşmayı ertelediğim gecenin şafağında saklı şakayıklar misali semiren gönlüme
de kimse pay vermeyen ve iflah olmaz gölgelerin oynaşı olmadığım kadar itibar
görmekte iken koruyucu meleklerimin önderliğinde yıkılmaz bir kaleye ev
sahipliği yapan kalender kalemim.
Dilimde bir intihar şarkısı ve elimde sol
anahtarı sağdıcım iken tutukluk yapan tabancam ve tarifsiz duyguların
kımıltısında hezeyan yüklendiğim çökecekken ayağımı bastığım yer belki de
abandığım yalnızlık akışına bıraksam ne ki hayatın ne ki bakaya kalsa ruhumdaki
rüzgâr ve işte deşilesi bir yara, yamalı miladın da miadının dolduğu suskun bir
fani süslü bir mizaç da değil asla varsa yoksa yıkılmayan tabuları yalnızlığın.
Eylemlerin firari güdüsü ve aşk iken
inhisarında kaldığım yaman duyguların ve bu yaman aşkın yaşadığı yaşattığı kim
bilir kaçıncı baharın tesiri altındayım tıpkı şairin de dediği gibi:
‘’hissizlik, dizlerimden gözlerime kadar,
canı olmayan gölge gibiyim.
dilimde bir intihar şarkısı,
zamanın nâfile bir yerindeyim.’’(Alıntı)