Fazla Şiirden Öldüm...




‘’Neredeyse yazdığı şiirler kadar da şiir hakkında yazılar yazdı Edip Cansever. Şiirle yatıp, şiirle kalktı. Cemal Süreyya onun için,

“Yeşil ipek gömleğinin yakası
Büyük zamana düşer.
Her şeyin fazlası zararlıdır ya,
Fazla şiirden öldü Edip Cansever” 
der.’’(Alıntı)

 

 

 

Süt-liman bir iç çekiş olmaya aday, muhtırası verilmiş bir kere sözcüklerin: bağdaş kurduğum yalnızlığın seferi ve seyyah bulutları…

Şiir ekilesi içim, dışımsa soğuk ve nemli:

Ardıç kuşları gibi üşüyen, duaları annemin ve büyüklerimin öğretileri kimi kulağıma küpe kimisi sırtımda heybe ve azınlık iken ihbar eden yüreğimi: Arnavut kaldırımlarında seken serçe yüreğimin hem mizacı hem meali elbet şiirle yatıp kalkmanın dinmez iken de nazı niyazı ve öykündüğüm nice şair, asfaltında sözcüklerin dikilesi dizeler, avurdu çöken düşlerimin nezdinde içime tek tek ç/ektiğim şiirler…

Küpeştesi mevsimin varsın su alsın kayığım.

Aldatısı aşkın: özlem yüklü t/aşkın bir neferiyim hali hazırda şaşkın ve ümmetim kâh umut kâh hüzün çöken göğün rahmeti: yakalandığım ahmakıslatan bir başıma arşınladığım yolları şehrin duayeni olmaksa şiirin: ah, nazenin bir hayalimdir bu benim: içimde ekin tarlası varsa yoksa yalnızlığın ranzası üst katı boştur sırça köşkümün nasıl da hoştur gaipten gelen ilhamın uçuşan perde arkası…

Ansızın nakşettim.

Ansızın hamt ettiğim…

Bir b/ölü iki iken aşk, nasıl da halt ettim alt edemediğim kadar zalimi nefretin soluğunda sevgiyle ve aşkla ve Huda’mla zikrettim fikrimi ben ki: bir seyyah ben ki bir meczup ben ki modern çağın yalnız dervişi:  süt-liman bellediğim cihanı yaratan Rabbime sevdalı cennet bildiğim içimi cehenneme dönüştüren dış sesin hâkimi ve maliki nasıl ki iblisin oyununa yenik düştüm düşeli ve evet, ben de bir mazlum ve evet, ben de dibini boyladım gayya kuyusunun, sözümle sakit aşk iken dinmen dirayetim gölge oyunlarına da hep uzak durdum.

Gölgem çoktan sınır dışı.

Göğüm varsa yoksa aşkın ve İlahi Rüzgârın hem tarhı hem tarlası.

Ukdeler mevsimin himayesinde.

Uhdeler sefilce recim eden sözcükleri.

Uleması renklerin ve harem ağası imgelerin bense tevazu yüklü bir bulutum ve de umudun tefrikası hele ki yok mu altına imzamı attığım o akit: ne çok vakit kendimden harcadığım ne çok hasret içimi d/ağladığım ve ne çok yalnızlık buğrası evrenin busesi sevgilinin hali hazırda alnıma konmuş masum bir kuş gibi ve de kırılgan ve utangaç aşkın kulvarında uçuşan saçlarım yalnızlığım tam da ortadan ayırıp iki tarafından g/ördüğüm bir bulut gibi bir duman iken üstümde tüten ve işte aşkın nakkaşı olmaya aday zemheride donan bir çiçek olsam ne ki varsa yoksa aşkın ve şiirin vatanında açan…

Ah, himayesindeyim şükürler olsun ki Rabbin.

Ah, azadesiyim yalnız rüyaların kibirli isyanların arka bahçesi…

Ah, azınlık iken iç sesim ve zümresiyim içimde saklı yenilgilerin ben ki Zühre Yıldızı mehtaba sevdalı ben ki; sözcüklerin aşinalığı ruhumda saklı iken tüm şiirlerin eşref saati.

Zanlardır uzak durduğum.

Zamlı tarifeleridir söylemlerin kiminin dilinde dua kiminin dilinde gıybet kimine iftira kimine iltifat ve tek bilendir yüce Mevla: dokunulmazlığında aşkın ve işte yoktan var edene taptığımın ötesi yoktur varsın ötekileştirileyim kimse isteyen kimse yok sayan kimse yaygara koparan ben ki: kimsesizlerin kimsesizi Rabbimle sonlanan yalnızlığım Rabbim iken tek dostum ve tüm ç/ağrılarıma cevap veren mucizevi evrenin şartsız koşulsuz tevafuk bulduğu.

Bir isyanı b/astırdım içimde ta içimde eserken Karayel.

Bir duamı daha kabul etti Huda, sessizce içim titrerken ve işte üşüten Poyrazın dinmezken afrası tafrası, zemherilerde açan gül gibi, sevdaya sevdalı çığıran ve çağıran bülbülün eşsiz gönül hanesi.

Zambak oldum.

Gül oldum.

Aslında gül doğdum.

Sonra öldüm.

Derken küllerimden doğdum.

Ne metruktür hanem ne de gayrimeşrudur sözcükler öyle ki: her birini ben doğurdum aralıksız nükseden imgeler aşkın şarkısı yalnızlığın şarlatan ç/ağrısı yerin göğün muhtevası varsa yoksa şiirde saklı varsa yoksa şiirdir yüreğimin cıngılı, aşkın muhtevası ve sözlükten firar eden sonsuzluğa da hükmeden kelimeler çağıltısında aşkın, özlemi ihbar eden tüy döken kuşun hicazı sesinde büyülü ninniler ve anne duasının nazarında yeter ki nazar etmesin kem gözler…

Özlediğim kadar kendimi.

Şiirin bir de ilhamın denk düşmüşken vakti:

Hele ki yok mu ilham perimin eşref saati?

Ne kurgulu bebeğim ne de kurmacadır hüznüm.

Ne künyemden firar etti ismim ne de tekildir içimde saklı kimliğim ve nice ben, eşlik ederken mizacıma küskünlüğüm şerbetli kendime kısasa kısas da yaşamadığım kadar hayatta ve nice uyak ve nice ulak varsın olsun hüzün aralıksız misafir olsun bana yeter ki eşlik etsin yüreğime ve kalemime yeter ki dinmeyen dirayetimde sökün etsin binlerce sözcük ve hece ve işte dilemması ruhumun bir şan bir şen bir de son iken bekleyen ileride ve yazmadığımda geri tepen kalemim yürek ki bir mayın tarlası sevmediğinde ve de sevilmediğinde haczeden ümmeti aşkın ve doğurgan yüreğim ve hüznüm ve kelamım ve kalemim gönlümde yatan tek aslan iken de aşk ve şiir…

 


( Fazla Şiirden Öldüm... başlıklı yazı GÜLÜMM tarafından 5.07.2024 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu