"Yer Kristal, Gök Mavi Camdan Bir Küre"
“Yer kristal, gök mavi camdan bir küre. Gün doğunca
gözlerimin içine, zihnimde alev aldı cesetlerim. Yanmış kibrit kokusu geliyor
zihnimdeki bedenlerin. Sönmez Korkmaz”
Kardeşim Sönmez’in eserinde bir paragraf alarak yazmaya
çalışacağım onun kişi gibi olmasa da deneyeceğim.
Gel ey Leyla’m neredeysen gel
Gözyaşlarım alıp götürecek beni bak oldu sel
Sensiz aşkı taşıyamaz ki bu bel
Dön de gel seni aşkla bekliyor ya bu kel
Bu görüntü, zihnimdeki derin çatışmaların ve içsel özlemin
bir yansıması. Kristal yer, kırılganlığı ve şeffaflığı simgeliyor olsa da
kalbimdir aslında. Her adımda çatırdayan, sensiz kalan her dokunuşta kırılan
bir kalp. Bu dünya, içsel dünyamın sensizlikle kırılganlığını ve hassasiyetini
temsil ediyor Leyla’m. Gök ise mavi camdan bir küre; sert, soğuk ama aynı
zamanda şeffaf, sana hasret kalmış kalbim gibi... Bu, zihnimin berraklığını ve
aynı zamanda ulaşılmazlığını ifade ediyorken gel Leyla’m.
Gün doğduğunda, gözlerimin içine dolan ışık sendin,
zihnimdeki karanlıkları aydınlatıyor gülüşenle Leyla’m. Bu ışık, içsel dünyamın
derinliklerinde saklı olan acıları ve çatışmaları yok ediyordu, kaldım sensiz
çatışmaların içinde... Zihnimde alev alan cesetler kendim iken, geçmişin
izlerini ve unutulmuş anıları simgeliyor hasretin çığlık çığlığa. Bu anılar,
yanmış kibrit kokusuyla birlikte zihnime geri dönüyor, beni de yakacak Leyla’m,
gel de söndür yanmadan. Yanmış kibrit kokusu, geçmişin acılarını ve kayıplarını
hatırlatıyor anla beni Leyla’m.
“Anlıyorum ki ahşap bir kalbim var, yıkıldı yıkılacak
zihnimin merceğinden sızan ışıklar, usul usul ruhumu tutuşturuyorlar. Sönmez
Korkmaz”
Ahşap kalbim var
biliyorum dayanağım sen olmadan yıkılacak üstüme, kırılganım ve yanmaya hazırım.
Zihnimin merceğinden sızan ışıklar, ruhumun derinliklerine inerek sana olan
özlemimi tutuşturuyor. Bu ışıklar, içsel dünyamın karanlık köşelerini
aydınlatıyor ve ruhumun ateşini harlıyor Leyla’m.
Yer kristal, gök mavi camdan bir küre. Bu kadar kırılgan ve
şeffaf bir dünyada, içsel çatışmalarımın ve acılarımın bu kadar görünür olması
ironik değil mi? Her şey bu kadar açık ve netken, neden hala bu kadar karmaşık
ve anlaşılmaz hissediyorum galiba yokluğundandır Leyla’m?. Belki de bu, insan olmanın kaçınılmaz bir
parçasıdır hasreti yaşayarak vuslatın ne demek olduğunu öğrenmesi. İçsel
dünyamın karmaşıklığı, dış dünyamın şeffaflığıyla seni anlatıyor anla beni
Leyla’m
İronik olan şu ki, zihnimdeki bu aydınlanma, aslında daha
fazla karanlık ve belirsizliği yok ediyor. Gün doğumu, her şeyi aydınlatması
gerekirken, zihnimdeki karanlıkları daha da belirgin hale getiriyor. Ahşap
kalbim, yanmaya hazırken, bu yanma aslında ruhumun daha da derinlerine inen bir
acıyı Siliyor. İçsel dünyamın bu kadar kırılgan ve hassas olması, dış dünyamın
sert ve soğuk gerçekleriyle seninle güzelleşiyor Leyla’m.
Bu ironiler, içsel dünyamın karmaşıklığını ve insan olmanın
paradokslarını yansıtıyor. Her şey bu kadar açık ve netken, neden hala bu kadar
karmaşık ve anlaşılmaz hissediyorum desem de apaydınlığım seninle aşkla Leyla’m?
Gelmesen de gelmişsin zaten Leyla’m
Hak Mevla’m da getirmişsin binlerce selam
Bana düşmez artık yeter bunca kelam
Aşk seninle gece gündüz verirken selam
Mehmet Aluç