Merakla gelen çağrıyı cevapladım:
- Alo?
- Alo Rüya.
- Buyrun.
- Yarınki sergiye seni ben bırakacağım. O yüzden yarın yurdun önündeki Cami'nin solundaki durakta ol. Oradan alırım seni.
" Havva Hoca'nın gerekli görüşmesi buymuş demek ki. "
- Tamamdır. İlginiz için teşekkürler.
- Görüşürüz.
Nihayet arama sona erdiğinde yurda girdim ve yarını hayal ederek uykuya daldım..
Uyandığımda saat on birdi. Sergiye bir saat vardı ve bu sefer geç kalmak istemiyordum. Hızlıca kalktım ve kombinimi seçmeye başladım. Beyaz, fil desenli gömleğim ile altıma bir kot aldım. Nihayet üstüme geçirdiğimde aynan'ın karşısına geçtim. Karmakarışık, birbirine girmiş saçlar, kuru dudaklar, belirgin gözaltı torbaları, yorgun gözler... Hayatım boyunca bedenimde ve yüzümde hep kusur aramışımdır. Hiçbir zaman kendimi güzel bulmadım. Her defasında " Benden daha iyileri de var ve benden daha güzelller. " deyip dururum.
Evet, insanın herkesten ve herşeyden önce kendisini sevmesi gerek falan felan. Bence o gerçekten güzel olanlar için geçerli...
Yüzüme biraz su çarptıktan sonra ellerimle saçlarımı karıştırdım, tarağı alıp yavaşça taramaya başladım.
- Bir gecede hemen düğümlenmeyi nasıl başarıyorlar hala anlamış değilim.
Bir yirmi dakika sonra herşeyim hazırdı. Telefonumu aldım ve merdivenlerden inmeye başladım. Nöbetçi öğretmene haber verip defteri çarşı izni olarak imzaladım ve saat beş civarı geleceğimi yazdım.
Yurdun soldaki sürgülü kapısı açıktı. Hızlı adımlarla kaldırıma çıktım ve yoldan karşıya geçmeye başladım. Nihayet geçtiğimde sola yöneldim ve dediği durağı buldum beklemeye başladım. Bir on dakika sonra beyaz bir araba kaldırıma doğru yanaştı. Şoförü incelediğimde ise bu kesinlikle Kemal Hocaydı.
Usulca arabaya bindim ve yerleştim. Mavi bir gömlek giymişti ve herzamanki o bezgin ve soluk yüzünü bana çevirdi. Yaklaşık bir dakika ikimizde sessizdik. O sürüşe devam ederken ben yavaşça araban'ın içini inceledim. Bir tane bile leke yoktu. Gayet temiz ve düzenliydi. En sonunda konuştu:
- Eee ne var ne yok?
- İyidir, siz nasılsınız?
- Ben de iyi.
Havadan sudan sohbet ettik. Hatta kendisinin oğlunun kendi edebiyat öğretmeni olmasına rağmen edebiyattan kötü bir sonuç getirdiğinden bile bahsetti. Konu nereden oraya geldi pek hatırlamıyorum.
Nihayet Kültür Merkezi'ne vardığımızda ikimiz de arabadan indik ve salona ilerlemeye başladık. Etraf oldukça kalabalıktı, masalarda verilen ikramlar ilk gözüme çarpanlardı, sergi için açılan posterler ve daha fazlası:
- En sonraki masaya geç ben de kahveleri alıp geliyorum.
- Hocam ne gerek vardı?
- Yok ya sorun değil hadi otur sen.
Masaya doğru ilerlerken arkamdan seslendi:
- Rüya, kahveyi şekerli mi alırsın şekersiz mi?
- Şekersiz alayım.
Üzerimdeki gömlek yerine onların verdiği özel kırmızı tişörtü giymem gerekiyordu. Kıyafet elimde giyinme odasına doğru ilerlemeye başladım. Nihayet işim bittiğinde bir elimde gömleğimle masaya doğru ilerlemeye başladım. Elindeki kahveyi karıştırıtken bir yandan da bana bakıyordu. Genişçe gülümsedi, gülümsedim..
Girişte duruyorduk. Aramızdaki sessizliği ben bozdum:
- Size bir şey sorabilir miyim?
- Tabiki, buyur.
- Sol yanağınızdaki yara izin'in gerçek hikayesi nedir?
Hafif bir kahkaha attı. Kemal Hoca dersimize ilk giren öğretmenimizdi ve girer girmez bu yarasının hikayesini anlatmıştı. Lakin bu sadece bir şakaydı:
*************
- Bir keresinde bir akraban'ın düğününde oturuyordum, düğünleri de hiç sevmem normalde. Sonra bir grup adam bana alık alık bakmaya başladı. Ben de " Hayırdır birader bir sorun mu var? " diye yükseldim. Sonra üzerime yürümeye başladılar. " Teker teker gelin lan! " dedim... Teker teker geldiler.
Sınıf kahkaha tufanına girdi:
- Tabi bu sahte bir seneryoydu. Gerçeği benim bir samuray Hocam'ın verdiği bir hasardı. O derslerde çakmıştı bana ondan sonra oldu.
Sınıf bir kez daha güldü.
************
Kemal o zamanlar on üç ila on dört yaşlarındaydı ve bisiklete binmek en büyük hobilerinden biriydi. Bir gün yine dışarıda sürmek için ailesinden izin aldı. Babası ise " Arka yoldan gitme orada araba çok fazla ön yoldan git" diye bir uyarıda bulunsa da o taraf daha işine geldiği için ön yoldan ilerlemeye başladı.
Yolda ilerlemeye devam ederken birden araban'ın firen sesi duyuldu. Çarpmasıyla bisikletiyle beraber kendini yerde bulan Kemal'in yüzündeki kazadan kalan o yara izi hiçbir zaman gitmedi..
***********
İlk başta böyle bir kazadan dolayı olduğunu tahmin etmiştim. Çünkü iz daha çok çizik izine benziyordu. Sanki bir şey batmış da çizmiş gibi:
- Ben, gerçekten çok üzgünüm..
- Ondan beri bir türlü geçmedi.
Bir kazadan sağ çıkmak pek kolay değildi. Çok şükür ki şu an bir şeyi yoktu ve daha iyiydi. Ama bundan sonra bisiklet sürebilir miydi orası tartışılır..
Etraf iyice kalabalıklaştı. Tören başlamak üzereydi ve programdaki öğrenciler de yavaştan önlere doğru gelmeye başladılar. Yanlarına gittim, programda önce bir açılış konuşması yapılacaktı ondan sonra hepimizin yazdığı toplu şiiri okıyacaktık.
Belediyen'in önemli insanlarından biri olan Şeniz Doğan'ın cümleleri şunlardı:
- Cumhuriyet coşkusunu ilçemizde ve şehrimizde sizlerin paydaşlığıyla birlikte yaşatmaya devam ediyoruz. Merkezefendi'de ve Denizli'mizde yaşayan gençliğin bütün hayatını kolaylaştıracak etkinlikleri ve projeleri birlikte gerçekleştiriyoruz. Sizlerden aldığımız güç ve destekle de her geçen yıl büyüyerek devam ediyoruz. Sanatın olduğu her yerde var olmaya devam ediyoruz. Biz istiyoruz ki gençlerimiz; şiir okusun, resimler yapsın, tiyatroya gitsin, konserlere gitsin ve festivallere katılsın. Bu anlayış ile de gençlerimizin her zaman yanındayız. Yarışmamıza katılan tüm gençlerimizi, çizgi roman ve şiir kitabı yazan öğrencilerimizi yürekten kutluyor, başarılarının devamını diliyorum...
Nihayet konuşma sona erdiğinde şiirimizi bize düşen mısralarla teker teker okumaya başladık:
Zamansız Atatürk
Atatürk bir ışık gibidir,
Ben hep o ışıkta ilerleyeceğim.
Cesaretim ufkum kadar geniş,
Çağırsa bizi yanına, kopar bir serzeniş.
Dağılır sesler atamın ışığıyla.
Emsalsiz bir yolculuk başlar onun yolunda.
Fetheder karanlığı aydınlıkla,
Gölgesinde bile duramaz hiçbir cehalet.
Hürriyet akar gözlerinde delicesine,
Işıl ışıl yüreğimde sefalet,
İstemem kimseden minnet,
Jilet misali sözler sanki ihanet.
Kürek çeker geçmiş geleceğe,
Lal olur diller onun kudretiyle,
Mucizeye dönüşür her şey onun eliyle,
Nasıl dersen dön bak geçmişe.
O'dur yön veren hala istikbale,
Ölüme yürürüz cumhuriyetimizle.
Pas tutan zihinleri aydınlatır sözleriyle,
Rüzgar bile duramaz karşısında cehaletiyle.
Sönmez yarınları yaşama umuduyla,
Şiirlere konu olur bu milletin tarihi.
Türklük gururudur bu Cumhuriyet,
Umutsuzluğu siler ilelebet.
"Ümidim Türk Gençliğindedir" diyen Atama,
Vazifemizdir bu Cumhuriyeti geleceğe taşımaya.
Yemin ediyoruz seni yaşatmaya,
Zamansız giden Atatürk'üm...
Merkezefendi Belediyesine aittir.
...
16 Mayıs 2024
Murat Şahinkaya: Herkese merhaba uzun zaman sonra size müjdeli bir haberle dönüyoruz arkadaşlar.
Havva Hocamızın ve sizlerin çok büyük emekleriyle hazırlanan şiir kitabımıza kavuşuyoruz. 18 mayıs cumartesi günü saat 14.00 de merkezefendi kültür merkezinde düzenlenecek kitap lansmanı etkinliğimizde buluşalım arkadaşlar hepinizi bekliyoruz.
Devam edecek...