"Sihirli kutu","bal kutusu" "kaymak fıçısı," "gönül kapısı" "sadaka kutusu","şekerlik" adına ne derseniz deyin artık size kalmış,gittiğiniz her yerde bu kutuları görebilirsiniz devlet daireleri de dahil.Görebilirsiniz diyorum çünkü herkesin görebileceği yerlere koyarlar ki içerisine üç beş kuruş atan olsun.
Suç mu,değil ama etik de değil bazı durumlarda,şöyleki restaurantlarda hep kasanın yanına bırakılır,para üstünü verirken veznedar, ister istemez gözünüz ona ilişir ve de yaşlısanız küçük demir paraları saymaktan ve taşımaktan üşendiğiniz için sihirli kutuya atıverirsiniz.
Turizm sektörü yaşam biçimi ve rengarenk ortamıyla çalışanlarını ve müşterilerini cezbeder ticari hayatımıza da canlılık kazandırır.Garsonlar,aşçılar,resepsiyonistler,kat görevlileri ve bellboylar müşterilerle birebir temas halinde olduklarından azımsanmayacak miktarda bahşiş alırlar,bahşiş deyip geçmeyin, kişinin bazen aldığı bahşişler o ayki maaşını geçebilir.
Her akşam saat 21.25'te mutfağın teknik drektörü Özkan abi, büyük bir heyacan ve umutla açar bu sihirli kutuyu herkesin gözü önünde çünkü kutuya atılan bahşiş kişisel değil,geneldir yani tüm çalışanlar için. "Köşeyi döndük" deyip gülüşürüz arkadaşlarla,içinden ne kadar mı çıktı,elli sent. İnsan tutmaya kıyamaz bunu,eli varmaz harcamaya,uykuları kaçar günlerdir,"peşimde kim var?"diye diye paronayak olur Allah korusun.
O sihirli kutuyu kimsenin olmadığı bir zamanda açıp içindekilerini cebine kaydıran nice müdür ve şefleri gördüm şimdiye dek.