‘’Hasret
türkülerinin sonu neden hep üç noktadır bilir misin? Çünkü kalan, gidene dair
dönme ümidini hiç yitirmez. (…) Ne son noktayı koymaya cesaret edebilir ne de
bir harfi yazacak dayanak bulabilir. Şiiri pek tabii kalan yazar. Çünkü giden
mısra mısra gitmiştir. Şiir gidenin ta kendisidir.
Son
bakışı, son gülüşüdür.’’(Alıntı)
Susuz yaz:
Susunuz bayım:
Surların nazarında serlerin
yankısında vücut bulacak bir şiirin duasında saklıdır şair ve de sesinde yankı
yüreğinde gonca üstü örtülü ölümcül uykuların diyezi ve şairin ödediği diyeti
sonlandırsın diye Tanrı elbet içtimada geçer hayatı şairin.
Hüznüne bandıkça kelimeleri.
Andıkça dündeki neşeyi.
Ar bildiği kadar namusu ve
karşılıksız sevgiyi.
Rütbesi yoktur şairin.
Kaidesi yoktur düşlerin.
Kaçışı yok iken sevgiden ve de
kendinden öte yol yok iken yokluğun tininde saklı varlığı ve duayeni olduğu
kadar hüznün geniş ölçeklidir hayallerinin ve ilhamının rahmi.
Bir koz ise şiir.
Bir koza ise kalem.
Bir resital iken içindeki seyri anlam
bulduğu kadar ruhu ve öteki dünyanın da amblemi iken kalemin diş izi acının
dikişi ve yamalı minvalinde ömrün örtündüğü gizemin de tetikçisi.
Kanayan imgelerden çıkıp da yola.
Kandığı yalanların uğruna.
Ve de meddücezri ömrün meali ölümün
sevdiklerinden ne kaldıysa geride ve elinden kayıp giden ömrün tekil reçetesi
ve çoğul haresi ve çağlayan acının hengâmesinde saklı bir kaside bir şiir bir hikâye
öcülerin korkuttuğu yüreğinin çehresi.
Mademki şiirdir gidenin ta kendisi.
Şair esefle yüklenirken kendine ve
kendinden gidemediği kadar da hükmederken kalbine ve kalemin kaderi ve kederin
ederi ne de olsa şiirdir şiir gidenin ta kendisi.
Vücut bulan ılımlı bir aşk hayli de
rötarlı bir mutluluk.
Ilıman iklimlerde seken bir yürek
alabildiğine vakur ve de başına buyruk.
Ve ineze imgeler.
Kabrine sadık türküler.
Renklerin solgun dününde saklı iken
yine yüreğin kayıt izi.
‘’İnsan her daim dudak büzen bir çocuğu taşır içinde. Onu
tatmin etmeye çalışmak okyanusu kulaç atarak geçmek gibidir. Kıyıdaki kuma yazı
yazmak… Tek dalgaya bakar silinmesi… Geriye, çökmüş omuzların,
yorgun yüreğin kalır. ‘’(Alıntı)
Her eklenen acı aslında bir açıdır ve de açılmayan kalbin
şifresi.
Öğünler atlar ömür boyu duygular nihayetinde külçe olur
yığılır bir kenara ve işte çocuk kalabilmenin de güncesidir yüreğin elinden
kaçan her uçurtma her balon aslında temiz bir sevginin imgesidir sözcüklerden
sızan umudu ruhun sızısını saklı tuttuğu kadar da yarınları sevgiyle hemhal bir
dürtü bir meram bir rakım bir tutku bir bulut misali uçuşan mutluluğun da
çağrısında saklı iken şair ve şiir ne de olsa şairin de dediği gibi:
‘’Şiir gidenin ta kendisidir.’’
Ve de gitmeye mazhar ve de tutuklu iken şiire şairin
renginden süzülen her umut her dua her sure ve katıksız sevginin da iz düşümü
ne de olsa gidenlerin ardında açmaya mahal verecek her duygu her şiir
bilinmezin ve sonsuzluğun seyrinde içtimada geçen ömrün de diktesi ve
hutbesidir bir anlamda gidenlerin de dönüşünün olmadığı gibi…