
Sosyal
Medya Maymunları
Medya dediğimiz aracın insanlar ve
toplumlar üzerinde nasıl bir etki bıraktığını anlayabilmemiz için öncelikle
medya dediğimiz aracın ne anlama geldiğini bilmemiz gerekiyor. TDK’na göre
medya; kitlelerle, kitle iletişimini sağlayan radyo, televizyon, dergi ve
gazete gibi basın ve yayın organlarını içine alan genel bir olgu olup; olgusal
bir gerçeklik olarak kitle iletişim araçlarının tümünü ifade etmektedir.
Medya-sosyal medyanın toplum
üzerinde olumlu ve olumsuz olmak üzere iki yönlü etkileri vardır: Daha önce
yapılmış yüzlerce klinik araştırma, dijital dünyanın depresyon, kaygı ve
saldırganlığı artırdığını göstermiştir. Hatta video oyunlarıyla çok fazla vakit
geçiren kişilerin gerçeklikle bağlantılarını kaybederek psikotik davranışlar
gösterdiğini de ortaya koymuştur. Bilimsel çalışmaların tespitlerinin ne kadar
doğru olduğunu ülkemizde ve bazı ülkelerde yaşanan cinayetler, mafyatik örgütler, tacizler-tecavüzler, intiharlar ve uyuşturucu bağımlılığının küçük
yaşlara kadar inmiş olmasından rahatlıkla anlayabiliyoruz. Gerek ülkemizde olsun,
gerek medeni diye bildiğimiz diğer batı dünyası ile geri kalmış ülkeler olsun
basın ve medya yolu ile kitleleri bu tür toplumsal kaosa sürükleyebilecek büyük
bir güce sahip olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz. Kim bilir, küresel medya ve
basını elinde bulunduran baronlar ya da medya patronları üzerlerine yüklenen
projeyi hayata geçiriyorlar! Yeryüzünde çürümüş kitleleri yönetmek ve sömürmek
oldukça kolay olacaktır!
Sosyal medyanın faydalarını ve
zararlarını bilimsel sıralamayla görelim:
Sosyal Medyanın İnsanlar Üzerindeki Olumsuz Etkileri:
7. Genel Bağımlılık.
Sosyal medya toplumların kültürünü
nasıl etkiliyor?
Bireyler, kültürel ortamları
çerçevesinde kimlik oluşturdukları için sosyal medyanın
yaygınlaşmasıyla birlikte kültürler arasındaki ayrım artmıştır. Ayrımın
artmasına karşılık, farklı kültürlerin değerlerini sentezleyip yeni bir kültürel
kimlik yaratma davranışı da artmıştır.
Sosyal Medya Fenomenliği:
Bir araştırmaya göre, sosyal
medya fenomenliğini, “en genel anlamıyla, spesifik konular hakkında
kişisel deneyimlerine dayalı içerikler üreten, takipçileriyle sürekli etkileşim
halinde bulunan ve bu ürettikleri içerikler üzerinden geniş takipçi sayısına
ulaşan bireyler olarak tanımlamak mümkündür.” Bana göre bu sosyal medya
fenomenleri, bilinçli ya da bilinçsiz olarak küresel çürütme ve çökertme
projelerine hizmet etmektedir! İşin ucunda şan-şöhret ve para, çok para olduktan
sonra sosyal medya fenomenleri medya maymunu olmayı bile göze almaktadırlar. O kadar
ki, O fenomeni seyretmek kişilere sanki bir ayrıcalık kazandırıyor. Sosyal medya
fenomenlerinin yaptığı abuk-subuk konuşmalar, şaklabanlıklar, giyim-kuşam,
yeme-içme ve tatil gibi yaşam biçimi toplumun etik değerlerini aşağılama noktasına
gelse de insanlar kahkahalarla hoş görebiliyor! Belden aşağı sıcak-soğuk, dangalakça
yaptıkları espriler bile büyük bir coşkuyla kabul görmektedir. Reality Showlar
da sosyal medyada kendine geniş bir alan bulup, gün yüzü görmemiş; etik olup
olmadığına bakılmaksızın yapılan esprilerle insanları kırıp geçirmektedir. Argo
kelimeler ve daha başka etik değerleri yerle bir eden tüm davranışlar ve konuşmalar
sanat kimliği adı altında milyonlarca insana aktarılıyor. Bu durum, insanlar
üzerinde psikolojik etki bıraktığı için özenti duygularını uyandırıyor ve kimi
insanların meşhur olma dürtüleri ete-kemiğe bürünüyor! Fenomenler için sosyal medya,
kestirme yoldan zengin ya da meşhur olmanın aracına dönüşüyor. Baş döndürücü
bir hızla yayılan ve insanların büyük çoğunluğunu büyüleyen sosyal medya ve medya,
kontrolden çıktığı için etik değerler ayaklar altına alınıyor, etik değerlerin
içi boşalıyor; şaklabanlık, ahlaksızlık adına ne kadar söz ve düşünce varsa
hepsi medya-basın aracılığıyla bir bir sahneleniyor. Sosyal medya,
özünden-değerlerinden kopan kişileri adeta maymunlaştırıyor! İşin aslına
bakarsak eğer; o sosyal medya maymunları, kendilerini maymunlaştırırken bir
kısım kitleyi de kendileri gibi maymunlaştırıyorlar! Ülkemizde kaç kişi
maymunlaştığının farkında acaba?
Diğer önemli konulara gelince:
a-) Kadın programları, b-) Yeme-içme
programları, c-) Dedektif Programları.
Kadın programları ve dizileri, ev
kadınlarını tamamen televizyon bağımlısı yapmaktadır. Kadınlar, bu tür içi boş
programların bağımlısı yapılarak yurttan ve dünyadan iletişimi kesilmektedir. Ekran
tutsağına dönüştürülen kadınların kitap okumaya, eviyle, çocuklarıyla ve eşiyle
ilgilenecek zamanı maalesef kalmıyor. Kadınlar aslında ortaya çıkmaya hazır
yeteneklerinin ortaya çıkmasına ekranlarla zincir vurmaktadır. İlgilenmediği
yuvasının “dişi kuşu” olmaktadır.
Aklını kullanabilen kadınlar ise
sosyal medya üzerinden el becerilerini sergilemek ve kazanç elde edebilmek için
kendi işletmesini açabilmekte ve ürünlerini online üzerinden satabilmektedir.
Ülkemizin açlıkla sınandığı ağır bir dönemden geçiyoruz. Böyle bir dönemde bazı televizyon kanallarında fakirin gözüne sokarcasına bin bir çeşit yemekler yapılmaktadır. Bu tür yayınlar bana göre etik değerlerin ayaklar altına alınmasından başka bir şey değildir. Fakir insanların o yemeklere ulaşamadığı hiç akıllarına gelmiyor! Empati yapalım bir an: O muhteşem yemekleri gören fakir-fukara aile çocukları acaba ne düşünüyor? Bu noktada çocuklar, vicdanlarında annesini ve babasını sorumlu görmez mi? “Neden bizde yok?” demez mi? Üzülmez mi hiç? Arkadaşları arasında büyük bir mahcubiyet hissetmez mi? Bu psikolojik eziklik içindeki çocukların başarılı öğrenciler olması nasıl beklenebilir? Bunları düşünen yok! Maalesef çok dramatik bir durum!
Anne ve babalar, bu tür ekran
rezilliğini gördüğünde dönüp çocuklarının yüzüne bakabiliyorlar mı acaba? Babalar
ve anneler büyük bir yıkım yaşamakta, psikolojileri bozulmakta ve ailesine daha
iyi bir hayat sağlamak için ister-istemez gayri meşru yollara başvurabilmektedir
ki; bunun örneklerini sıklıkla görüyoruz ülkemizde!
Bir de dedektiflik görevi gören
kanallar var. Birkaç avukat, birkaç dedektif, kayıplarının bulunmasını isteyen
kişilerin kayıplarını arıyor, zaman içinde ölüsünü ya da dirisini buluyor! Bulunan
kayıp çocuklar, büyük bir hasretle ve gözyaşlarıyla annesiyle ya da babasıyla
sarmaş-dolaş oluyor! Televizyon ekiplerine bin bir dualar ediliyor. Kimileri de,
aşna-fişne konularını televizyon ekranlarından milyonların gözüne sokuyor! Yapılan
tüm rezillikler ifşa oluyor! Hiç utanmadan! Hiç arlanmadan! Tıpkı papaza günah
çıkarmaya gelen günahkarlar gibi! Söyleyecek söz bulamıyorum…
Sözün özü; sosyal medyayı kendimize
ve topluma faydalı bir araç olarak görüp faydalanmalıyız. Kötü yönlerinin;
ülkemiz ve ülkemiz insanının önüne kurulmuş korkunç bir küresel tuzak olduğunu
asla aklımızdan çıkarmamalıyız. Kadınları ekran kölesi yapan tüm rezil
programlar kaldırılmalı, kadınların özgün yeteneklerinin ortaya çıkmasını sağlayacak
politikalar geliştirilmelidir.
Rezillikte sınırları aşan şov
programları da derhal yasaklanmalıdır! Sanat adı altında sahnelenen etik değerleri
yok etmeyi amaçlayan programlar da ıslah edilmeli; olmuyorsa yasaklanmalıdır!
Hükümet, kendisini emniyet-asayiş
yerine koyup, dedektifçilik oynayan kanalların programlarını da yasak-lamalıdır!
Devletimizin gücü her suçu aydınlatmaya gücü yeter, yeter ki ehil olan kadrolar
işbaşına getirilsin. Sosyal medya üzerinden dolandırıcılık yapanlar biliniyor;
hükümet bu dolandırıcıları enseleyip hak ettikleri cezaya çarptırmalı; elde
ettikleri haksız kazançlarına el koyarak hak sahiplerine iade etmelidir. Adalet
dediğimiz vicdani kavramın aslı bu değil midir?