Siz Kimsiniz...





Düş sandığımda kilitli kalmış meğer yüreğim ve düş görmeyi ertelediğim neresinden baksan on yıllık bir inzivanın noktasıdır koyduğum ne zamanki kalemle buluşsak bulaşıcı bir hastalık gibi cildim ve tinimden sözcükler dökülürken.

Yalnızlıksa ne gam.

Kotarılmış bir ömür de değil yoksa hicap duyduğum yanlışlarım mıdır beni bu yazma aşkına düşüren?

Düştüğüm kadar.

Düşmenin de en güzeli.

Düşüncelerse aralıksız taarruz ederken ömrümün asla açmadığım o kilitli odası ve işte geceyle sözlendiğim gecenin asla yetmediği ve gün ışımaya başlamış olsa bile çekili perdelerden içeri ulaşsa da güneşin çapkın ruhu bense bakaya kalmış bir asker gibi tünediğim sandalyeden zorlukla kalkıyorum en azından üç beş saat uyumam gerektiğinin bilincinde elbet alt belleğimde saklı komutlarla hareket ettiğim.

Kainatın emri.

Bense kendimin emir kipiyim.

Bir emir eri olarak illa ki nöbetteyim gerçi üç saati bile bulmazken nöbetim adeta tüm şehri bekliyorum gecenin aymazlığında baş başa kaldığıma nasıl da seviniyorum elbet kalabalık şehrin yalnızlığa olan düşkünlüğüne bağdaş kuruyorum ve içimdeki alarmı da kurup randevuma sadık bekliyorum sessizce.

Neyi ya da kimi beklediğim mi?

Elbette hiçbir insan evladının icabet etmediği bu yüzden boş sayfalara akıyorum ve dolu yüreğimde dolu silahımla nişan alıyorum ve basıyorum tetiğine kalemin ve işte boşluk yok oluyor ve sessizliğin sesinde ihya oluyor yüreğim öncemde asla alışık olmadığım bir bekleyiş bu: elbet ilham perimin çok saçma bir saatinde gecenin kapımı çaldığımı…

Gizlice buluştuğumuz her gece.

El ele diz dize bir aşk bizimki ve aşkın başka aşklar doğurduğu…

Aşk ikliminde serbest dalış yapıyorum ve rüzgarın esintisinde noktalama işaretlerini süpürüyorum bir güzel ve o haletiruhiyeyi de hiçbir şeye değişmem artık bu saatten sonra.

Hem artık eminim de bir imla hatası olduğumu aslında imalat hatası olduğuma dair bir kanaat edinmişken bir ömür biliyorum da rotamı saklı tutmanın mucizesidir yazmakla iştigal şu son sekiz sene duyumsadığım en ulvi mutluluk ve huzuru bulduğum ne de olsa inancın ve sevginin ışığında dökülüyor kelimelerim ve döküntü bildiğim mazimden ne çok hikâye damıtıyorum aşk ikliminde.

Her renk aslında pembe.

Gecenin rengi mavi ve umut.

Ve siyahi bir yorgunluğu umudun mavi kanatları ile teslim ediyorum geceye ve içime doğan güneş iken kalemin ucuna serdiğim yüreğim ve daha dolu daha sevgiyle dokunduğum ve yaşadığım bir haletiruhiye ki…

Tüm arızama rağmen kendimi kabullendiğim bir o kadar yaşadığım saçmalıklardan ve sakarlığımdan dersler çıkardığım nihayetinde içimde saklı o muzip çocuğun da farfarası.

Düz yolda yürürken bile düşmeyi başaran biri olarak…

İlla ki kaybolduğum sokaklar hatta ve hatta evde kaybolmayı mümkün kıldığım ve kalemden dökülen tek bir kelime ile dokuduğum bir kazak adeta dakikalar içinde ördüğüm ve sırtıma geçirdiğim en güzeli ise o kazaktan sayısız örüp armağan ettiğim dostlarım ne de olsa kalem aynı anda bir çift şişin de görevini yapıp örüyor da örüyor kelimelerden nice kıyafeti bir o kadar üstüme bol gelen bir duygudan yüzlerce cümle kurma isteğim ve bunu gerçekleştirmenin bir adım ötesi elbet yazdıklarımı paylaşma coşkumun bende yarattığı o taşkınlık ve neşe bulduğum hüznümü sevip de hüzün bohçamda saklı tuttuklarımın bile mutluluğa vesile olduğu…

Bir arayışın girift yolculuğunda teamül edilesi ve yazarın da vurguladığı üzere:

‘’Ne olursa olsun, aşkı aramak ve beklemek haklı bir çaba. Ancak arayışın kendisinin, aşk olmadığını da bilmeliyiz.’’(Alıntı)

Nüktedan bir ses iken arayışın kimliğine de en yakışan elbet aşkın iklimi ve salkım saçak duyguların arifesinde tempo tutan sözcükler ve yüreğim iken pandispanya tadında ve kıvamında dünyanın en leziz duygusu ile hemhâlım elbet aşk iken tarifsiz bir sonsuzluk ve aşkın nüvesi aslında fıtratımıza hükmeden…

Duvarlar çürük olsa da.

Aşk ise eskiyi yıkma, yok sayma yerine yeni bir yaşama bilinci ve de temelden yeni bir yapı kurma isteğiyle onlardan nasıl da dayanıklıdır.

Yaşamak iken aşk.

Yazmanın verdiği coşkuyu da içine katıp yola düşmenin en güze hali elbet aşkın doğurganlığında kalem yine aşka ve hayata hizmet eden ve bu aşk ikliminde alabildiğine uçmakken yazma dürtüşünse sinyal veren yeni bir günün coşkusu daha bir gece evvelinden kalemimi ve yüreğimi esir almışken…

Atilla İlhan ne de güzel eylemiş aşkın ritmini ve titrini:

‘’siz kimsiniz

yoksa kimsesiz misiniz

neden soğuk böyle

soluk benziniz

yoksa haftalardır tecritte misiniz

kapı duvar sağır

arayan soran yok

o dipsiz boşluğa

düşmekte misiniz?’’

 

 


( Siz Kimsiniz... başlıklı yazı GÜLÜM-ŞİİRİN TEK H/ECESİ İKEN AŞK... tarafından 25.01.2025 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu