Peygamberimiz H.Muhammad Mustafa (s.a.v)in hatırasına ithafen
Hayat hikayesinin 95.bölümü
umut adına...
şimdi gecelerimiz en ince yerinden bölünmede
şehirler bir denize doğru akmakta
bereketli baharlar adına
kol kanat edinip düşlerimizi
mum gibi eriyen
mum rengince üzülenler
yandıkça ağlayan
gözyaşlarınca yananlar gibi
dumanı tütmez alevlerden
parıldayacak mıyız acep
can ipliklerinde
tel tel yüzlere vuran aydınlıklar
mutluluğun beslediği arzular uzak değil oysa
umut çok yakınlarda
bir adım daha var
bir el değecek elimize
öyle ya
kader insanı hep eritir potasında
zamanın çarmıhına germek ister ruhlarımızı
aklanalım diye
mevsimlerin kinini çarpar suratımıza
yağmurlar yağdırır üzerimize
bülbül–i şeydayı kör kuyulardan uçuralım diye
farkında mıyız acep
hep bir kargaşadır
ruhumuzu çizik çizik eden
bir bozgunun alaca karanlığında
hep bir acı olay
esmerletir gönüllerimizi
derya üstüne dalgalar sereriz
ezanlara karışan gök seslerinden
münacatlar yağar sonra
çıldırmanın öncesi
öylesi rüyalara sahibiz şimdi
kabus ve karabasanlar büyüten rüyalara
son karesinde hep
bir kahraman yaratan rüyalara
hep hasretlerimizi besteleyen rüyalara
gül koklayanlarla
kar deyip sel saklayanlar
bir rüyaya düşerler hep
mumdan gemilerle geziniriz hep
ateş denizlerinde
rehin alınmadan kutlu hayallerimiz
rüyalarımızın gözleri kadar kapalı şimdi
nice zamanlar var ki
kırık aynalara mahkum menekşelerimiz
düşüncelerimizin üzerine
kurumlar yağıyor çisil çisil
yoksa bir derya mavisine mi
iplik iplik bağlamışlar şah yüreğimizi
kirkitler erişlere vuruyor
argıçlar kirişlere
hani yağmur çamur gidip de
tipi boran kapıda bekleyenler var ya
hani masumiyeti uhut tepelerinden
boşluğa bir şahin gibi süzülen
hani zamanı biriktiren
nazenin yasemenler var ya
hani nisan dallarında yeşerenler var ya
onlar ki, soluk almadan
bekleyişlerin sırrına erdiler
kalpleri henüz durmadan
bulunmayacak çarelere adreslenmiş mektupların
açılmayacak kapılara gizlenmiş umutların
sırrını öğrendiler
şimdi onlardan
gönülsüz gülüşler serpiliyor kanayan yaralarımıza
yollarımızın üstüne uzaklar düşüyor, hep uzaklar
karşılıksız sevmelerin şarkısı
eskilerde kaldı artık
şimdi her gece sancıyor yıldızlarımız
şimdi her gece …
*
asıl adı berre olan cüveyriye (ra)
miladi 607 yılında huzaa kabilesinin
beni müstalik kolunun reisi
haris b. ebu dırar’ın kızı olarak dünyaya geldi
hicretin 5. yılında hz. peygamber’le (sav)
evlenmeden önce
amcasının oğlu müsafi’ b. safvan ile evliydi
müminlerin annesi hz. aişe (ra) tarafından
kavmi için kendisinden daha hayırlı,
daha bereketli bir kadın bulunmayan kişi olarak
tavsif edilen cüveyriye (ra) ile
evlenmekle
hz. peygamber (sav) çok zekice
planlanmış diplomatik bir deha örneği vermiştir
zira o dönemde
araplar arasında
akrabalık bağları çok güçlüydü
bu sebeple hz. peygamber (sav),
58 yaşlarında bulunmasına rağmen böyle
bir evliliği gerçekleştirme zarureti duymuştu
bu evlilik, hz. peygamber (sav)’in
beni müstalik kabilesiyle
akraba olması sonucunu getirdiği için
ashabın büyük çoğunluğu
ellerinde bulunan esirleri serbest bıraktılar
bu uygulamayı gören müstalikoğulları,
toplu bir şekilde müslüman olduklarını ilan ettiler
müslümanları yok etmek amacıyla harekete geçen
bu müşrik arap kabilesi
savaştan kısa süre sonra
müslümanlar arasına katılmış oldu
müreysi savaşı neticesinde
müslümanlar çok büyük ganimet ele geçirmişlerdi ki
şimdiye kadar kazanılan en büyük savaş ganimetiydi
ayrıca 700 kişi de çarpışmalar sonucunda
müslümanların eline esir düşmüştü
esirler arasında
ve kocası bu savaşta ölen
kabile reisinin kızı cüveyriye (ra) da vardı
hz. peygamber (sav), beni müstalik gazvesinden
yanında cüveyriye binti haris (ra) olduğu halde döndü
cüveyriye’yi koruyup muhafaza etmek üzere
ensar’dan bir şahsa teslim etti
rasulullah (sav), medine’ye döndüğünde
cüveyriye (ra)’nin babası haris b. ebi dırar
kızını kurtarmak için
rasulullah (sav)’ın yanına geldi
kurtuluş akçesi olarak da yanında develer getirmişti
yolda gelirken,
akik denilen yerde
kurtuluş akçesi olarak getirdiği develerine baktı
gönlü bunlardan iki tanesini çekti
onları vermek istemedi
hoşuna giden o iki deveyi
akik vadilerinden birinde gizledi
sonra da hz. peygamber (sav)’e geldi
ya muhammed
kızım esir alındı
bunlar onun kurtulması için getirdiğim fidyedir dedi
bunun üzerine hz. peygamber (sav)
akik’te gizlediğin o iki deve nerede diye sordu
bunu duyan haris
Allah’tan başka hiçbir ilah olmadığına
ve senin onun elçisi olduğuna şahadet ederim
Allah’a yemin ederim ki, bu olaydan
Allah’tan başka kimsenin haberi yoktu diyerek
müslüman olmaya karar verdi
onun islamiyet’i kabul etmesi üzerine
yanında bulunan iki oğlu ile
kabilenin diğer ileri gelenleri de
müslüman oldular.
haris, daha sonra
o iki deveyi bulundukları yerden getirtip
rasulullah (sav)’a verdi
cüveyriye (ra) de
babası haris’e teslim edildi
rasulullah (sav), daha sonra da onu babasından istedi
babası onu dört yüz dirhem mehir ile
rasulullah (sav) ile evlendirmeye karar verdi
bu evlilik, hz. peygamber (sav)’in
beni müstalik kabilesiyle
akraba olması sonucunu getirdiği için
ashabın büyük çoğunluğu
ellerinde bulunan esirleri serbest bıraktılar
müstalikoğulları toplu bir şekilde
müslüman olduklarını ilan ettiler
müslümanları yok etmek amacıyla harekete geçen
bu müşrik arap kabilesi
savaştan kısa süre sonra
müslümanlar arasına katılmış oldu
bu gelişmede Allah rasulü (sav)’nün
cüveyriye (ra) ile gerçekleştirdiği evliliğin rolü
çok büyüktür şüphesiz
beni müstalik gazvesi hem maddi
hem de manevi açıdan müslümanlar için
çok değerli bir askeri harekat olmuştur
hz. aişe (ra)’nin belirttiğine göre
cüveyriye (ra) ibadete çok düşkün
çokça namaz kılan
Allah’ı tespih eden ve oruç tutan bir kimse idi
bazen hz. peygamber (sav)
onun tutmuş olduğu nafile oruçlarına
müdahale eder
orucunu bozmasını söylerdi
hz. cüveyriye (ra)’nin müslüman olmadan önceki adı
saliha, hayırlı kadın anlamında berre idi
hz. peygamber (sav) ona
küçük kız anlamında cüveyriye adını verdi
cüveyriye (ra)
hz. peygamber (sav)’den yedi hadis rivayet etmiştir
bunlardan biri sahih-i buhari’de
biri de sahih-i müslim’dedir
hz. peygamber (sav)’in zevcesi
hz. cüveyriye (ra)
hicretin 56. senesinin rebiülevvel ayında vefat etmiştir
bu durumda onun yetmiş yaşlarında olması gerekir
medine’de vefat eden
hz. cüveyriye (ra)’nin cenazesini
o zaman emevilerin medine valisi
mervan b. hakem kıldırmıştır
redfer