
Ağızların tadını kaçıran,
Sevenleri birbirinden ayıran,
Nerden baksan acımasız bir talan,
Dinlemez asla yalan dolan,
Sırtı yere gelmeyen bir aslan.
Herkesin bildiği
Ama asla kendine biçemediği,
Çirkin sert bir kumaş,
Bir sarp kaya,
Ehlileştirilemez bir cana kıyan;
Can yakan,
Her daim göz önünde duran,
Zihinlerde bir kazık misali çakılan;
Ölüm.
Öyle bir kıyafet ki bu ölüm,
İnsanın kendisinden gayrı
Herkese yakışır be gülüm.
Her insan bilir,
Her insan görür,
Her insan yaşar ölümü,
Ve her insan
Muhakkak yas tutar bir ölenin ardından,
Ama kimse inanmaz
Kendinin de öleceğine yaşamadan.
Yaşlı da olsa,
Hasta da olsa,
Yaralansa da en kanamalı onulmaz yaralarla,
Yine de öleceğine inanmaz insan.
İnanmak istemez,
Çünkü ölenler hep bir başkasıdır,
Ötesini bilemez.
Bu yüzden kalkmaz hiç kimse koltuğundan,
Bu yüzden kasalarda birikir altınlar,
Bu yüzden parsel parsel satılır arsalar.
Nefret, kin ve doymak bilmez insan,
Öleceğine inanmadığı için yağmalar dünyayı,
Bu inançsızlıkla çeker her türlü belayı.
Ancak inanmasa da kaçamaz ölümden,
Hiçbir doğan
Ve belki de ölümdür dünyayı yaşanılır yapan.