Mayıs gecesi. Daha gece yarısı olmamış ama. İnsanlar daha uyumamış. Balkondayım. Önümde bahçe; bahçede ise ağaçlar var., ay ışığı var, köşede bağlı bir köpek var ama pek sesi çıkmıyor. Çekirge sesleri geliyor ve ben varım.

    Hava serin, gökyüzü muhteşem. Bulutları acayip şekillere benzetiyorum. Adeta ay ışığı onlara belli şekiller veriyor. İlk gördüğüm bir yüzdü. Kocaman gözleri olan, kalın dudaklı, belirsizce bir burnu olan bir insan yüzüydü bu. Bana bakıyordu gülümseyerek. Sessizce , ''iki dakika sonra kaybolacaksın'' dedim. Çok geçmeden dağıldı gitti...

    Yaz gecelerini seviyorum. Aşık değilsem daha hoş geliyor bana. Gökyüzünün uzak köşelerinde bilinmeyen mekanlar arıyorum. Başka başka memleketler. Sanki insanların tüm iyi ''şeyleri'' geceye karışmış, gece onları izleyenlere iletiyor sanki. Burada kullandığım ''şey''i hakikaten bilmiyorum. Gece başka bir kainat. İnsansızlığın en güzel hali. Allah'ın başka bir güzelliği. Bilenler, sindirenler, tembeller geceyi iyi bilir. Gelin size bir hikaye anlatayım. Mekanı gecenin ta kendisi olan, acayip bir hikaye. Korku yok, heyecan yok. Sadece düşüncelerin ay ışığında ıslanışı, hayallerin serinlikle ve kavak hışırtısıyla şekil alması.

    Üç gencimiz var. Birisi kız, ikisi erkek. Kız olan en büyükleri. Erkekleri ise yaşıt. Ayrıntıya girmiyorum, üçü de arkadaş. Gecenin içinde, onun krallığının altında bir yere gidiyorlar. Kim bilir? Belki de eve. Arkadaşlarının evine veya kendilerinin evine.

    Ama gidiyorlar. Konuşa konuşa gidiyorlar. Kız gecenin güzelliğinin farkında. Erkekler ise önemli şeyler konuşuyorlar. Kız aniden sesleniyor;
-Ali, doğru mu hakikaten?
-Tabii ki yalan!

    Bir ara hepsi susuyorlar. Ali dayanamayıp soruyor:
-Daha gelmedik mi?
Arkadaşı tedirgin:
-Amma sabırsızsın, geldik!

    Kız, kendini onların ablası gibi görüyordu. Ama Ali ona biraz fazla ilgi gösteriyor gibiydi. Bir iki kere ondan hoşlandığı bahsini açmıştı ama Ebru buna asla yanaşmamıştı.
    Belki altı senedir beraber okuduklarından, ya da kim bilir belki kız onu çirkin buluyordu. Ali bunları aklına getirdi mi deli gibi oluyordu. Ali için aradaki iki yaş, belki evin uzaklığından daha önemsizdi. Ali sorusunu yineledi:
-Ulan Ahmet, hani nerde lan bu ev?
    Ahmet kaçamak cevaplar vererek geçiştiriyordu. Başka bir konu açmayı denedi:
-Ali, yazdığın hikayeyi daha yayınlamadılar ha?
    Kız lafa atıldı:
-Ben beğenmemiştim zaten!
-Sen neyi beğenirsin ki? dedi Ali yüzünü buruşturup.
    Ahmet, Ali'ye gerçekten inanıyordu. Yazdıklarını önemsiyor ve destekliyordu.
    Ali, acemi bir korku yazarıydı.
    Ahmet durdu. Ali ile Ebru da bir iki adım sonra durdu. Ahmet korku içindeydi. Eli ayağı titriyordu.
-Ne oldu oğlum? Niye Durdun? diye sordu Ali.
    Ahmet'in sesi titriyordu:
-O katille ilgili haberi duydunuz mu?
-Ne katili lan! O kimmiş? dedi Ali.

    Ahmet'in gözleri parlıyordu. Derisi kırışıyor, gözleri bembeyaz oluyordu. Güçlü bir sesle Ali ile Ebru, gecede kaybolmadan önce şunları demişti.
-Tabi ki o benim salaklar!

***

    Güzel bir gecede böyle bir hikaye sizce de hoş gitmedi mi, yoksa yanılıyor muyum?
 
                                                                                                                         Mayıs 2005
( Gecede Bir Hikaye başlıklı yazı Mehmet ÇİFTCİ tarafından 27.02.2025 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu