Otuz bir yıllık saltanatı boyunca on sekiz sadrazam değiştirmiş olan II. Mahmut, bir Ramazan ayında bu sadrazamlarından biriyle iftara bir iki saat kala oturmuş Ramazan Ayı ile ilgili muhabbet ederken söz dönmüş dolaşmış tiryakilik konusuna gelmiş.
Padişah '' Ben tiryakilik diye bir şeye inanmıyorum. Yok öyle bir şey.'' Deyince sadrazam itiraz etmiş. '' Olmaz mı sultanım. Tiryakilik vardır, hem de çok beter bir hastalıktır.'' demiş.
'' Vardır- yoktur '' derken sadrazam bakmış ki padişahı tiryakilik denen bir şeyin varlığına ikna etmek neredeyse imkansız, ona şu teklifte bulunmuş:
-Sulatanım ! Var mısınız beraber kalkıp bir yere gidelim, orada siz bizzat kendi gözlerinizle görün, kulaklarınızla şahit olun tiryakiliğin varlığına.
Padişah şaşırmış ama merak da etmiştir
-Gitmesine gidelim de nereye gideceğiz bu iftara yakın vakitte.
-Uzağa değil sultanım. Rahmetli babanız Hamid-i Evvel'in ( I. Abdülhamit) türbesine gideceğiz.
[ Ah ulan ah... Tam burada kesip '' Devamı yarın '' demek vardı ama çok kısa oldu. Bu kadarla da kesilmez ki ))))) ]
Padişah daha da şaşırır. Babası I. Abdülhamit'in türbesi ve tiryakilik ? İkisi arasında nasıl bir alaka olabilir ki?
-Lala ! çok merak ettim. Anlatsan olmaz mı?
-Olmaz Sultanım. Bizzat gözlerinizle görüp, kulaklarınızla şahit olmanız gerekiyor.
Sonunda her ikisi de saraydan çıkmışlar ve bugünkü Eminönü-Sirkeci'deki I. Abdülhamit'in türbesine doğru yol almışlar.
Bir müddet yol aldıktan sonra türbeye iyice yaklaştıklarında padişah, türbenin içinden dışarı doğru bir dumanın yayıldığını görmüş. Daha da yaklaştıklarında padişahın burnuna kahve kokusu gelmeye başlamış.
Padişah, türbenin içinde ne olduğunu az çok anlamıştır. Belli ki türbenin içinde birileri kahve pişirmektedir.
Sadrazamla birlikte türbeye daldıkları anda içerideki türbedarın eli ayağı birbirine dolaşmış ve mangalı, cezveyi, fincanı kaptığı gibi türbenin dışına çıkarıp tekrar türbenin içine dönüp ve esas duruşa geçmiş.
Padişah II. Mahmut tam '' Bu ne kapazeliktir?'' Diye bağıracakken sadrazam sanki kazara dokunmuş gibi I.Abdülhamit'in sandukasının başındaki kavuğa dokunmuş, kavuk yere düşmüş, yuvarlanmış ve sarığı çözülmüş. Bu arada da ezan ha okundum ha okunacağım vaziyetteymiş.
II. Mahmut, sadrazamın hareketinin kasıtlı olduğunun farkındaymış ama ''Acaba sebebi nedir? Dur bakalım ne olacak? '' diye düşünürken sadrazam top gibi patlamış türbedara.
-Bu nasıl bir edepsizliktir? Hemen o sarığı o kavuğa sar.
-Paşam ! Müsaade edin iftardan sonra sarayım. Ezan neredeyse okunacak.
Padişah meseleyi anlamış. O da bastırmış:
-Ne demek iftardan sonra? Hemen sar o sarığı.
-Padişahım o sarığı sarmak nereden bakarsanız yarım saat sürer. İftardan sonra sarsam?
-Sana o sarığı sar dedim.
-Padişahım ! Ben tiryaki adamım. Akşama kadar o bir yudum kahveyi içebilmek için bekledim. Top patlayıp ezan okunduğu anda o kahveyi içmezsem ölürüm.
II. Mahmut daha da öfkeyle bağırmış:
-Başlarım senin tiryakiliğine. O sarığı hemen sar yoksa günah benden gider.
Türbedar dayanamamış artık artık.
-Ulan ! Baban olacak deyyus, mezarından kalkıp da Cuma selamlığına mı çıkacak? Acelen ne? Sana iftardan sonra sararız dedik.
Demiş ve ne halt ettiğinin farkında olarak bayılmış.
Sadrazam tebessüm ederek yaklaşmış padişaha.
-Sultanım ! Şimdi anladınız mı tiryakiliğin ne olduğunu?
-Anladım lala anladım. Şu zavallıyı uyandırın da iftarını yapsın. Yalnız söyleyin bir daha kahvesini türbenin içinde değil, dışında pişirsin. Hava ne kadar soğuk olursa olsun türbenin içinde olmaz böyle bir şey...
Evet, yıllar önce okuduğum bir hikayeydi bu. Ne kadar doğrudur bilemiyorum. Hikayenin kaynağı nedir derseniz hatırlamıyorum ama önemli olan verdiği derstir: Siz siz olun tiryakiliği hafife almayın. Öyle bir beladır ki kellenizden bile vaz geçirtebilir sizi.
(
Tiryakilik Deyip Geçmeyin başlıklı yazı
Sami Biber tarafından
10.03.2025 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.