İlla Ki Umut...




 

Alıcı bir imge idi başımda uçuşan alacası aşkın belki de yüreğin Alaçatı’da kaldığı sıcak bir yaz akşamı…

 

Alıcı kuşlar tetikte

İğne deliğinde saklıyım…

Vericilerim devre dışı

Ölü kuşun isyankâr kanatlarındayım.

Sadık kaldığım kadar kendime

Kimyası bozulmuş başıbozuk döngünün yüreğine

Kefil olmadığım kadar illet yalanlara

 

Yüzölçümü göğün

Deveran etmeyi unutmuş sevginin ve zulmün

Sıkışık güzergâhında top-yekûn firar ettiğim

Ne zamanki insanlık başın soktu derine ve kuma

Kum saatinin mizacında

Sökün eden her zerremle bitimsiz bir yastayım, sevgili muallim…

 

Kırıntıları günün ve şiirler kimi zaman ara öğün…

Kılıksız bir derviş addedilen varlığım ve bedenim ve belleğim…

Elimine ettiğim ömrüm hibe ettiğim hayallerim…

 

B/ölünmüş bir imgeydi zaman sözcüklerin dilimlendiği başımdan uçan şapkamın rüzgârla cilveleştiği.

Bir tutku bir arzu değil artık yaşamak inkârı ne mümkün?

Tüten dumanında şehir vapurunun, tümlendiğim anlar sanki daha dün.

Düne meylettiğim: uyduruk bir imla hatası.

İsyanın da daniskası:

Hoh, dediğimde buğulanan gözlük camlarım ve görüş alanıma girmeyen miyop yanılgılarım.

Bahşedene şükür.

Başımda esen kavak yellerine ise tükürdüğüm yılların azabı var içimde.

Sevgiyle eşleşen masum yüreğim, masum sevdam hali hazırda beklediğim kim bilir kaç mevsim bekleyeceğim.

Ölü ritmi hayatın.

Devrik cümlelerin istilası.

Sözcüklerim peşin hükümlü yalnızlıksa bana zimmetli.

Mührü zamana uğradığını biliyorum da artık hayallerimin ve sökün eden her heceyi düşman belliyorum.

Sondan bir evvel.

Başlamadan biten binlerce hayal zaten umurumda da değil imkânsızlığın şerh düştüğü o minvalde seken bir kuş gibi içimin tırtılı ruhumun dilemması dış sesinse baskın nidaları.

Örtüştüğüm ne kaldı ki hüzünden başka?

Üstü örtülü sehpam ve üzerinde demliğin soğuduğu çayımı içtiğim endamlı sabahların ıskaladığı demi rüzgârın ve şerh düştüğüm güne gün yüzünü örten bir sis gibi.

Gerildiğim.

Gardımı aldığım.

Tası tarağı toplayıp da bedenimden ve cihandan kaçma isteğim.

Külfeti hüznün kükreyen dünün zinası günle elbet akışkan bir istikamette na’şını kaybettiğim mutlu yılların dürtüsü ile mutlak bir kazaya mahal veren ve içtimadaki o esinti yüreği derinden deşen.

Azınlık olsam bile.

Azman dalgalara kafa tutsam bile.

Yalan ve safsata aşklara kızgın kırgınlığımı deşen rüzgârla hemhal artık sürüklendiğim değil sürüklediğim bir rüzgârın endamı ile seyrüseferi umudun bense seyyah bir imge:

Esmerin tutkusu sarışının adı karanlığın güne vedası…

İlla ki umut.

İdam fermanımı yazmakla iştigal adını şiir koyduğum.

İmla hatasını onarıp da aş erdiğim aşka şerh düştüğüm.

Gönlün kubbesi yüreğin hutbesi kaza eseri kaybedip tesadüfen kendimi bulacağım günlerin bekleyişi ile nöbette geçen ömrüm ve ufkum ve utkum bazense tutulan nutkum ve işte kalemimle cebelleştiğim yarı zamanlı bir ölüm gibi tutukluk yapan kalemimle sürtüşen hayat gibi…

Semanın gösterisi.

Hoş bir seda iken yüreğin iz düşümü.

Türettiğim sözcüklerden ördüğüm bir hırka ve cebbar yalnızlığın sitayişi.

Umarsız insanoğlu ve unutkan ve isyankâr.

İnada biten savaşım nasıl ki aşk ve sevgi davetkâr.

İndinde rotanın duyguların fora dediği ve hulasası yorgunluğun istifli sözcüklerin seferberliği.

Günden geceye sekmiyorum çünkü rotamdan çıktım.

Geceden güne azalmıyor acılarım ne de olsa insanlık ve sevgi dolu yürekler buz tuttu.

Azımsandığım ne ki?

Azadesi dünün.

Ayrıkotu olsam ne ki?

Sözüm ona ben sıradan bir gülüm.

İdamesi şehrin ve ikazı kalemin derbeder bir hüzünle serildiğim şu boş sayfa her çevirdiğimde sayfayı öncemle iştigal her parmak basıldığında acıma devasa bir açı ruhumu ortalayan ve delen pergeli de kan tutarken acele ile yaramı sözcüklerle sardığım yetmedi daha da derine inip ölümü ıskaladığım:

Her şiir yeni bir başlangıç.

Her yazmadığımda kalemi kan tutan.

Yazması gelinin yargısı evrenin ve yasası düzenin.

Göğün katlarında sarmalında sonsuzluğun ve gizemin derli toplu bir ölümden de ırak sıra dışı bir hüzünle dikemediğim yaralarımı daha da kanatan ne zamanki kalem olsa ruhumdan ırak.

Meylettiğim nice duygu.

Bazen karartı bazen melankoli.

Mahal verdiğim her utku.

Mizacım yılgın ve şaşkın.

Nem tutan bir iklimde nemalandığım arka bahçesi gönlün ve içime esen soğuk rüzgârlar beni yaşamaktan ve yazmaktan soğutan yetmedi ruhumun köreldiği yüreğimin ufalandığı bense kalemimi yuhalarken önsezimde saklı sitayiş ön sözünde şiirin öykündüğüm asayiş asla korumadığım bir düzen gibi korunaklı dünyama dokunan el gibi…

Yandığım kadar da yakardığım ve yaktığım tüm gemiler…

Kaptan köşkümü terk ettim edeceğim bazen ihmalkâr bir tutumla bazen mütereddit bir olguyla ve cihanın damızlık boğası bense bir ziynet gibi sevgiyi ve asaleti ve masumiyeti ruhumda taşıdığım kadar taşkınlık yapanlara verdiğim cevap iken sessizliğe bürünüp yalnızlığa ve Rabbime sığındığım…

Son söze vakit varken oysaki ben son noktayı çoktan koymuşken rest çektiğim üç noktalı hüzünlere rast geldiğim umut iklimine ve de yağmalanmış yüreğime nifak sokanlara inat aşka biat olmazın oluru bir eylem iken aşkı şiar edindiğim dünyanın coğrafyasında saklı tuttuğum bilinmeze şerh düşüp bilindik bir metafor iken kalemin sağanağında ıslandığım günlerin özlemini duyarken.

 


( İlla Ki Umut... başlıklı yazı GÜLÜM-ŞİİRİN TEK H/ECESİ İKEN AŞK... tarafından 12.05.2025 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu