
Kurumuş bir
gül düştü, eskimiş parkasından,
Güllerin
solmasını, kendimden biliyorum.
Çiçeklerle
bezeli , cennetin arkasından,
Dalların elmasını,
kendimden biliyorum.
Bir resmin
var yadigar, öpüp koydum en üste,
Ben öleyim
sen yaşa, yar yeter ki sen iste,
Gelirken ki
değil de, giderken ki dönüşte,
Yolların olmasını,
kendimden biliyorum.
Bitecek güzelliğin,
iz düşecek deriye,
Kan kusar
mezarlıklar, yeni ölmüş diriye,
Piştiğimiz sevda
da, her yangından geriye,
Küllerin kalmasını,
kendimden biliyorum.
Neylersin ki
sevgili, işte böyle son durum,
Esir kaldım
düşlerde, perişanım mağrurum,
Parçalanmış içimde,
hüzün yağar yağmurum,
Göllerin dolmasını,
kendimden biliyorum.
Her zerresi
bir zehir, gülüşlerin Baldıran,
Yılan ki
titrek kuşu, yuvasından kaldıran,
Dermansız ve
çaresiz, gitme diye yalvaran,
Kolların salmasını,
kendimden biliyorum.
Nerede kaldın
ey yar, gözyaşım süzülürken,
Yaşayan bu mevtanın,
derisi yüzülürken,
Timur’un
ordusuna, bu yürek ezilirken,
Fillerin ölmesini,
kendimden biliyorum.
Ey aşkını
tattığım, sende gördüm edayı,
Göğsümdeki beşikte,
avuttuğum sedayı,
Bir umuttur
bekledim, bu son kutlu vedayı,
Yellerin bilmesini,
kendimden biliyorum.
Sen kestin
umudumu, dermanımı dizimden,
Bulacaklar yolunu,
karda kalan izinden,
Yara yara
gelecek, kan akacak gözünden,
Sellerin
gelmesini ,kendimden biliyorum.
Sende yoktan
var oldun, işte sevgim kadarsın,
Yaşayan geçmişini,
ülfetine adarsın,
Ayrılığın zehrini, elbet
bir gün tadarsın,
Kulların çelmesini
, kendimden biliyorum.
Hani nerde
kaldılar, sağlar gibi dostlarım,
Kötü günde
kum oldu, dağlar gibi dostlarım,
Kahıroğlan haline,
ağlar gibi dostlarım,
Ellerin gülmesini
, kendimden biliyorum.