
Oysa yağmura karışan gözyaşlarım,
acıyı iliklerime kadar hissettirmemeliydi.
Mutluluktan süzülmeliydi ela gözlerimden,
gelecek yarınların mavrasıyla gülmeliydim.
Kaderin cilvesine hüznümü gark etmemeliydim.
Silüetinde umutsuzluk olmamalıydı
sayılı günlerimin.
Yelkovan, akrebi
kaygılarımla kovalamamalıydı.
Koca bir yalnızlık büyütmek,
yalnız kötülere mahsus olmalıydı.
İyiler…
Onlar, mutluluğun romanını
pür dikkat yazmalıydı —
ve yok satmalıydı o roman.
Şemsiyemde ıslak ıslak yağmur damlaları…
Kalbim, esrik duygularla
sarmaş dolaş.
Kalemim, hiç gitmediğim uzakların şiirini
işliyor sayfalara, nakış nakış.
Ama mürekkepten şikayetçiyim artık;
bir tebessüm bile
düşürmüyor mısralarıma.
İçli bir şarkının nakaratı dönüp duruyor
ruhumun parmaklıklarının ardında.
Oysa gülebilmeliydim
hayatın her tozlu sayfasında.
Raflara kaldırdığım mutluluk hasreti,
bu kadar soğutmamalıydı beni
yaşamaktan.
Zira en umulmaz anlarda,
sinemi sarıp sarmalamalıydı huzur.
Şimdi…
Kasvetli gökyüzünün
sevimsiz rüzgarları esiyor.
Bense kendimi,
yalnızca buruk bir teselliyle avutuyorum.