Rengi yitik dünün
belki de dikilesi söküklerine razı
geldiğim
öyküm kadar öykündüğüm
içimde saklı huzur
ve o çocuk kalbim
misafir eylediğim bir döngü belki de
benim yatıya kaldığım bir örüntü
aşkı hibe edip görüntüden ibaret
olmayan
saydam yüreğimin her atımında
bazen bir yeti kaybı mahiyetinde
lakin kalp gözüyle de eşelerken
toprağı
ve işte ansızın hâsıl olan o münferit
ve tek hece
başım gözüm üstüne aşk
aşina olsam da hüzne
aşikâr ıslandığım
yağan rahmetin nuruna bandığım
dün mizaçlı değil artık duygularım
bir hurafe asla değil
haiz olduğum kadar umuda
ve sevgiye
abandığım yürek sesimden
çıktığım o dik yokuş
kalp gözümle hemhal
yetinmeyi bildiğim kadar
varsın izi kalsın bende
gökten düşen üç elma dişlediğim değil
sakladığım
hatta gözümden sakındığım
sevgi ve inanç ve umut iken elmaların
her biri
harbi izini sürdüğüm
iç sesimin de dilemmasında saklı
nice şiir tetiklediği kadar kalemimi
bir renkten diğerine konabilmenin
öyküsü
aşkla ihtiva edilmiş bir coşku ki
sonsuzluğun g/izinde saklı
o vaveyla
İlahi Aşkın doruğunda saklı bir
tebessüm
ve şükür duası
nazlı yârin meali
nazenin kalemin mizacı
öksüz sözcüklerden örülü niyazı
takdim ettiğim kadar Rabbime
aralıksız huzurundayım maneviyatın
ne bir çöküntü ne de çözelti
çoğaldığım kadar çağladığım
yalnızlığımı sonlandıran bir muradı
da
dilime yüreğime doladığım
ve işte tayin edildiğim en üst Makam:
sarnıcında özlemin
içine düşmeden yalnızlığımı tasdik
etsem de
binlerce kere arşı alaya çıkan yaşama
sevincim
hüznümle örülü olsa ne ki
dünüm
döngünün döndüğü kadar da öykündüğüm
huzurun ayak sesi
ve ışıyan gözlerim
neminde saklı şükür neminde saklı
sabır
ihya edilesi bir yürek kadar da
kürediğim önüm
ve gözlerim nasıl da yolda kaldı
ve işte kavuşabildiğim kadar
en parlak renge ve kendime
iki cihanda da aziz olmalı
insanın mizacı
ve tüm dostlarımı tüm insanlığı
kutsasın Tanrı
aşk ki bir dik yokuşu
ve O İlahi Işık tek yoldaşım
mimarisinde hayatın başımın da tacı
iken
sevgi ve tüm dostlarım…