O, yörenin sevilen, övülen, bilgi ve tecrübesine değer verilen, her sözü ferman sayılan genç bir doktordu. Binlerce ailenin yüzünü güldürdüğü için ona "Aile Doktoru" diyorlardı. Yıllarca çocuk sahibi olamayan çiftlere umut olmuş, en zor ameliyatları başarıyla gerçekleştirerek mutluluklarına mutluluk katmıştı.

– Hocam, müsait misiniz?
– Evet Şeyma, söyle kızım.
– Hani dün doğum yapan kadın vardı ya...
– Ne oldu, kanaması mı var?
– Hayır hocam, her şey yolunda. Eşi sizi bekliyor.
– Anlamadım.
– Sizinle tanışmak ve size teşekkür etmek istediğini söylüyor. Çok ısrar etti. Çağırayım mı?
– Asla! Toplantıda de!

Doktorların üç zor görevi vardır:
Birincisi, hasta yakınlarına ölüm haberini vermek.
İkincisi, sevdiklerinin hastalığına çare bulamamak.
Üçüncüsü ise duygularının akıllarının önüne geçtiği anlarda kendilerini kaybetmemek.

Mustafa Kemal Atatürk’ün dediği gibi:
"Beni Türk hekimlerine emanet ediniz."

Ve bir başka sözünde olduğu gibi:
"Kaygılanma çocuk, herkes ölür. Kimi toprağa, kimi yüreğe gömülür."

Kolay değildi… Yıllar önce yüreğinin en derinliklerine gömdüğü birinin şimdi doğumunu gerçekleştirecek, üstelik onun eşiyle karşılaşacaktı.


( Aile Doktoru başlıklı yazı berberce tarafından 16.06.2025 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu