Yokuş Yukarı


önümdeki yokuş yol 
açılmış ince bir bağırsak gibi 
uzanıyordu ta ufkun ucuna kadar  
engin, çıplak ve ıssız bozkırda
kış günleri eksik olmazdı bora, kasırga 
yaz günlerinde cehennem sıcağı 
yakar kavururdu ortalığı

dik yokuşu ağır ağır çıkmak
pek gücüme giderdi
hiç sevmezdim yavaş yürümeyi 
yavaş yürümek bir işkence 
yokuşun dibine geldiğim vakit
kamçıyı basardım kendime
dörtnala sürerdim kalın bacaklarımı
yokuşa doğru

omuzuma atardım ceketimi
başlardım koşarcasına yürümeye
dörtnala koşmasını bilmeyen 
dörtnala giden yarış atlarını 
geçebilir miydi hiç

su gibi akıp giderdi zaman
ayaklarımın altından
uzun mesafelerde neymiş 
koşusunda eşsiz olana
vız gelirdi 
sarp yokuşlar 

sanki düşmana saldırıyormuş gibi 
öfkeyle ileri atılır 
hiç durmazdım 
yokuşun üstüne varıncaya kadar 
nefes nefese 
küt küt atardı kalbim

tepeye varınca 
oh be derdim
ciğerlerim körük gibi şişip inerek
yüreğim kafesinden çıkacakmış gibi çarparak 
orada oturup biraz dinlenir 
ta aşağılara bakardım
ağır ağır

arkadaşım hüseyin hayıflanırdı hep
senin işlerin neden uz gitmiyor biliyor musun 
çok tez canlı 
çok sabırsız oluşundan
vallahi ondan
billahi ondan
aynı anda hem daldaki dutları koparmak
hem de yerdekileri toplayıp yemek istiyorsun
öyle bir çırpıda olmaz bu işler 

sen bizim şu eski silan yokuşunu bile 
patika yoldan tırmanmaya tahammül edemiyorsun
arkanda seni kovalayan iri bir aç kurt varmış gibi 
başlıyorsun koşmaya
ne yararı oluyor bu telaşın 
tepeye ilk varan sen olunca 
ödül mü veriyorlar sana 

şunu iyi bil dostum
dünyayı tek başına kurtaracak adam 
sen değilsin
başkalarının da gelmesini bekle
seninle beraber olmalarını bekle
ne zaman söylemişti bunları  
hüseyin kardeşim
çok, çok eskiden…

kocayınca insan uysallaşıyor işte
alışkanlık haline getiriyor aheste yürümeyi
şimdilerde ne yavaş yürüyorum
ne de hızlı 
bırakıyorum ayaklarımı kendi haline 

arkadaşlarımdan kimseler kalmadı
bazıları da iyice kocadılar 
çıkamaz oldular evlerinden
köşelerine çekilmiş yaşıyorlar 
son günlerini
hüseyin de çoktan göçtü gitti

eski ve bozuk silan dağı yolunda 
yürüyende yok 
tekerlekleri gıcırdayan 
takırdayan …
o eski at arabaları da yok
o köy delikanlıları da

daha uzayıp giden bozkırları aşacağım
sonra dereye inecek
dağların eteğinden döne dolana gideceğim
veya öyle sanıyorum
lakin yalan yok
yorulmaya başladım 

beynimi dolduran 
yüreğimi sızlatan 
ağır düşüncelere dalıp gitmekten
alamıyorum kendimi

ne olmuş  yani yorulmuşsam
bundan daha kötü seferlerim
daha zorlu yolculuklarım da yok muydu
varsın birazcık yorulayım
sonunda nasıl olsa varacağım eve... 
sonunda nasıl olsa varacağım son menzile
bir gün

redfer

( Yokuş Yukarı başlıklı yazı redfer tarafından 27.06.2025 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu