Unuttuğum Ve Yanı Başımda Yürüyen Neydi Acaba - 3-

Unuttuğum Ve Yanı Başımda Yürüyen Neydi Acaba -3-


Belki hayat, bize adını koyamadığımız yüklerle konuşur. Belki her yük bir dua gibi susarak dillenir. Onları hatırlamak, hatırladığımızda değil; hissettiğimizde başlar. Bir sabah, şehrin eski semtlerinden birine doğru yürüdüm. Güneş henüz doğmamıştı ama ufuk çizgisinde beliren solgun turuncu, bana uzun zamandır beklediğim bir misafirin gelişini fısıldıyordu. Sokaklar tenhaydı; taş duvarlar sabırlıydı. O da sessizdi; çünkü kelimelerin en çok sustuklarında konuştuğunu öğrenmiştim artık.

Bir çeşme başında oturan genç bir kadınla göz göze geldim. Kadının elleri titriyordu, ama yüzünde kararlı bir ifade vardı. Elinde buruşturulmuş bir kâğıt parçası; gözlerinde ise yalnızca tek bir kelime yankılanıyordu: “Affet.” Adam bunu duymadı belki, ama yüreğinin kıpırdadığını hissetti. Cebine uzandı; taşıdığı ağırlık başka bir şekle bürünmüştü. Artık affetmenin neye benzediğini biliyordu—ne kadar zor, ne kadar yumuşak ve ne kadar insanca… Sonraki günlerde başka yüzlere de kulak verdim. Bir çocuğun sessizce uzattığı çizgide “umut” vardı. Yaşlı bir adamın bastonuna yaslandığında “sadakat” döküldü toprağa. Bir yetim, göğe bakarken “tevafuk” ile konuşuyordu. Ve anladım ki her insanın cebinde taşıdığı bir kelime vardı, bazısı unutmuştu, bazısı inkâr etmişti, bazısı da sabırla yeniden hatırlamayı bekliyordu. O ise artık sadece kendi gölgesini değil, her birinin kelimesini de taşıyan bir yolcuyduk.

Bir sabah, hiç gitmediği bir semte yürüdüm. Sokakları taş duvarlı, pencereleri perdeyle örtülüydü. Her adımda başka bir zamanın sesi yankılanıyordu. Bir evin önünde, yere çömelmiş bir çocuk gördüm. Çocuk avuçlarında bir kuş tutuyordu—kanadı incinmiş, gözleri telaşla açılıp kapanan bir serçe.

Adam eğildi, bir şey söylemedi. Çocuk sessizce kuşa baktı, sonra adama:
“Bu bana emanet,” dedi. “Uçuncaya kadar bırakmam.” Adamın kalbinde bir titreme oldu. Cebindeki ağırlık hafifledi; orada yıllardır unuttuğu bir kelimenin sıcaklığı yükseldi: Emanet.


Belki bir dua gibi kendisine emanet edilmişti o bilinmeyen yük. Belki bir annenin bakışı, bir dostun sessizce eline bıraktığı güven, bir gecenin ortasında edilen ve yerine ulaşamayan bir niyetti. O gün anladım; taşıdığım yük, aslında bir emanetti. Sahibini aramıyor, kıymetini taşıyordu. Çünkü emanet, hatırlanmak için değil; korunmak için vardır. Ve o andan sonra ne zaman bir kelimeyi hatırlasam, ona emanete sahip çıkar gibi davranırdım. Çünkü her kelime aslında bir sırdır, her sır bir kıyafete bürünür; biri gözyaşı olur, biri tebessüm; biri kuş olur, biri sessizlik olur, vesselam.

Mehmet Aluç

 


( Unuttuğum Ve Yanı Başımda Yürüyen Neydi Acaba - 3- başlıklı yazı kul mehmet tarafından 30.06.2025 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu