Deneme / Hayata Dair Denemeler
Eklenme Tarihi : 30.06.2025
Unuttuğum Ve Yanı Başımda Yürüyen Neydi Acaba -3-
Belki hayat, bize adını koyamadığımız yüklerle konuşur. Belki her yük bir dua gibi susarak dillenir. Onları hatırlamak, hatırladığımızda değil; hissettiğimizde başlar. Bir sabah, şehrin eski semtlerinden birine doğru yürüdüm. Güneş henüz doğmamıştı ama ufuk çizgisinde beliren solgun turuncu, bana uzun zamandır beklediğim bir misafirin gelişini fısıldıyordu. Sokaklar tenhaydı; taş duvarlar sabırlıydı. O da sessizdi; çünkü kelimelerin en çok sustuklarında konuştuğunu öğrenmiştim artık.
Bir çeşme başında oturan genç bir kadınla göz göze geldim. Kadının elleri titriyordu, ama yüzünde kararlı bir ifade vardı. Elinde buruşturulmuş bir kâğıt parçası; gözlerinde ise yalnızca tek bir kelime yankılanıyordu: “Affet.” Adam bunu duymadı belki, ama yüreğinin kıpırdadığını hissetti. Cebine uzandı; taşıdığı ağırlık başka bir şekle bürünmüştü. Artık affetmenin neye benzediğini biliyordu—ne kadar zor, ne kadar yumuşak ve ne kadar insanca… Sonraki günlerde başka yüzlere de kulak verdim. Bir çocuğun sessizce uzattığı çizgide “umut” vardı. Yaşlı bir adamın bastonuna yaslandığında “sadakat” döküldü toprağa. Bir yetim, göğe bakarken “tevafuk” ile konuşuyordu. Ve anladım ki her insanın cebinde taşıdığı bir kelime vardı, bazısı unutmuştu, bazısı inkâr etmişti, bazısı da sabırla yeniden hatırlamayı bekliyordu. O ise artık sadece kendi gölgesini değil, her birinin kelimesini de taşıyan bir yolcuyduk.
Bir sabah, hiç gitmediği bir semte yürüdüm. Sokakları taş duvarlı, pencereleri perdeyle örtülüydü. Her adımda başka bir zamanın sesi yankılanıyordu. Bir evin önünde, yere çömelmiş bir çocuk gördüm. Çocuk avuçlarında bir kuş tutuyordu—kanadı incinmiş, gözleri telaşla açılıp kapanan bir serçe.
Adam eğildi, bir şey söylemedi. Çocuk sessizce kuşa baktı,
sonra adama:
“Bu bana emanet,” dedi. “Uçuncaya kadar bırakmam.” Adamın kalbinde bir titreme
oldu. Cebindeki ağırlık hafifledi; orada yıllardır unuttuğu bir kelimenin
sıcaklığı yükseldi: Emanet.
Belki bir dua gibi kendisine emanet edilmişti o bilinmeyen yük. Belki bir
annenin bakışı, bir dostun sessizce eline bıraktığı güven, bir gecenin
ortasında edilen ve yerine ulaşamayan bir niyetti. O gün anladım; taşıdığım
yük, aslında bir emanetti. Sahibini aramıyor, kıymetini taşıyordu. Çünkü
emanet, hatırlanmak için değil; korunmak için vardır. Ve o andan sonra ne zaman
bir kelimeyi hatırlasam, ona emanete sahip çıkar gibi davranırdım. Çünkü her
kelime aslında bir sırdır, her sır bir kıyafete bürünür; biri gözyaşı olur,
biri tebessüm; biri kuş olur, biri sessizlik olur, vesselam.
Mehmet Aluç