
Bir sözcük olduğumu düşünüyorum ve
düşüyorum beyaz boşluğa üstelik aklımda tek sözcük dahi yok devamını getirmem
gereken ve mademki boşluğun ta kendisiyim boşa düşen vatandaş olma hakkımı
yeniden mi tanıdılar bana?
Tanınmadığım gün gibi aşikar yine de
gıdıklanıyorum ve gülmemek adına zor tutuyorum kendimi: hiç de zamanı değil
hani hem ben dünden evvel bir mikado çöpüydüm nihayetinde evren beni çöplüğe
attı tıpkı bir bilgisayarın çöp kutusu gibi de boşaltıldım derken yolum buraya
düştü.
Ne annemi tanıyorum ne de babamı
üstelik en ufak bir sıcaklık da hissetmedim babam annemi öperken ki annem de
öpmesine artık nasıl izin vermişse…
Kısa kesmeliyim çünkü bana tanınan
çok az bir zaman dilimi az sonra gelebilirler ve buradan da sürülürüm hani ne
de olsa insanoğlunun ne yapacağı belli olmaz üstelik o kadar aşamadan geçmişken
yeniden çöp içine dönmeyi de istemem hani.
Mademki bir sözcük olmaktan çıktım
yola…ya, yazılmayan hikayeler ve şiirler?
Ne yani altı üstü bir sözcüksem eğer
ben mi kurtaracağım bunca yazın dünyasını üstelik dünyalılardan bana gelen
zararın neresinden döneceğim de sözcük ordusuna mı düşecek yolum?
Aklımı kullansaydım, bu gün çok
meşhur bir romanın başlığı hatta yazarı olabilirdim gerçi romancılar öldükten
sonra kıymete biniyor ama…lamı cimi yok işte ve ben hala kararlıyım ünlü olmaya
üstelik yol geçen hanı da değil burası ve kimse iştigal eden lütfen düşsün
yakamdan.
Sözcük ikliminde bir nesir mi
olmalıydım yoksa ya da nefsinin esiri bir şiir mi? Ne de olsa işi gücü sevmek
tüm şairlerin sonra da yalnızlıktan şikayet ediyorlar. Eh, sen tüm zamanını
şiir yazarak harca sonra da yalnızlıktan şikayet et.
Örnek mi yok kardeşim?
Örnek vermeye asla niyetim yok çünkü
çok geç kalabilirim ve elimi acele tutup bir yere varmadan da yok olmamalıyım.
Düş sahibi o çılgın kadın…hani,
yüreğimin dolaylarında denizi çalkalandıran…
Bir de acılardan mustarip olan o kel
adam. Ne vardı ki şapkasını çıkaracak? Tam öykü yazmaya niyetlenmiştim ki ilham
perim aşık olduğu o adamdan nasıl da bir anda nefret etti.
Belki de bir çocuğun oyun hamuru
olmalıydım ve istediği şekli de alırdım.
Gerekirse oyun bahçesi olurdum
gerekirse annesinin ihmal ettiği bu çocuğun annesi de olurdum hani ve
annesizliğimle çocuğun yalnızlığı ortak noktada buluşur gül gibi geçinip de
giderdik.
Gülmeyi özledim aslında belki de bir
gül olup dikenimi özledim ve elbette ait olduğum o çiçek bahçesinde kokmayı
özledim iyi de ben ne bilirim kokmayı ya da kokutmayı? Bilmediğim bir şeyi
artık nasıl özlüyorsam?
Eh, ne de olsa ilhamın ta kendisiyim
ve zaman varken deli gibi düşünmeli ve üretmeliyim: ya, aklı evvel bir tuşla
sonsuzluğa uğurlanırsam?
Nasırım nasıl da sızlıyor oysaki dağ
tepe aşmadım ben sadece uzay boşluğundan buraya düştüm elbette insanlar
arasında bunca zaman geçirdin mi eninde sonunda onlara benziyorsun.
Sahi, bir roman olmak için kaç milyon
karakter yaratmalı ki? Ya, beni yaratan Tanrı, yaratmaktan vazgeçerse ve ya,
ben son anda bir roman olmaktan umudu kesersem?
Vaktim ne kadar kaldıysa artık belki
de içimdeki özlemi dindirecek bir şiir yazmalıyım iyi de tanıdığım tek bir şair
yok atıfta bulunacağım üstelik tek bir alıntı da yok aklımda yoksa beni çalıntı
mı addedecekler bunca izafi düşten sonra hala gerçekleştiremezsem hayallerimi?
Hayal olmak için önce gerçekleri
bilmeliyim yoksa tam tersi mi?
Gerçeksem eğer hayal doğuramayacak
mıyım?
İyi de ben gebe filan değilim ki
sadece üretmek istiyorum ve bunun için başka bir sözcüğe ya da eşleşmeye
niyetim filan da yok hem, ben sizin bildiğiniz sözcüklerden değilim.
Gelmiş geçmiş en edepli ve terbiyeli
sözcüğüm üstelik başka bir sözcük bir kez bile elimden-pardon imimden-tutmadı
ve noktalama işaretleriyle de işim olmaz. Öğretmen değilim ve öğrencilerin ne
yaptıkları ile de ilgilenmiyorum.
Belki bir sözcük olmayı da
reddetmeliydim lakin düştüm bir kez bu tuzağa ve düşünerek başladım şimdi de
işin içinden çıkamıyorum ve çırpındığım kadar da rengim soluyor hem solgun
çehremle ben insanlığa nasıl hizmet veririm ki?
Kim çekiştiriyor ki beni yakamdan hem
ben bu boşluğa aitim ve kimse bu kadar da canımı yakamaz hem madem boşluğa ait
olmanın asaleti ile çoğalıyor ruhum kim tutuyor da beni bu boşluktan çekip
almaya çalışıyor?
Canımı kim yakıyorsa çeksin elini
benden hem şimdi silgi mi kaldı?
‘’Çocuklar, son kelimenizi yazın ya
da yazdığınız yanlış kelimeleri çabucak silin. Sınavın bitmesine sadece bir
dakika kaldı.’’
‘’Öğretmenim, arkadaşım silgimi aldı
şimdi de vermiyor.’’
‘’Sorun yok, evladım. Gerekirse silme
sadece yanlış kelimenin üstünü çiz ya da karala.’’
‘’Ya, birden fazla yanlış sözcük
varsa öğretmenim?’’
‘’Hepsini karalayın yeter ki
yanlışınızı görün ve doğruyu öğrenin. Zaten sınavdan sonra doğru cevapları tek
tek söyleyeceğim size.’’
‘’Ya, kâğıdını boş verenler ne olacak
öğretmenim?’’
Ne yani, bunca zamandır boşuna mı
endişe ettim? Mademki boşluğa aittim…
‘’Sonra beraber dolduracağız o kâğıdı
ve herkes doğru cevabı öğrenecek.’’
Doğru yerdeyim. Yaşasın ki; doğru
yerdeyim!