Ol Vaktidir Artık...




Sahip çıkmam gerekenler var ama bir gerekçe de getiremiyorum belki de gereksiz bir şekilde kendimi zorluyor ve avutuyorum sanırım ben bir düş sihirbazıyım gözümün önünden gitmeyenleri gerçek bildiğim ve gerçeğim nedir benim, diye de soramıyorum kimselere.

Hem gerçek olsam bu kadar mutlu olabilir miydim?

Mademki ben bir düşüm demek oluyor ki sahip olduğum her şey gerçekte asla var olmadı.

Gel de çık işin içinden.

Bazen rüzgâra yenik düşüyorum ve başımdan savuşturuyorum üşüşen yaprakları derken ben de uçmaya başlıyorum ama konacağım bir ağaç dalı yok üstelik bir yuvam da yok benim hani belki çok arasam rast geleceğim de.

Sıcaklığımı ölçüyorum içten dışa sonra dışımdan içeri bir şeyler giriyor ve bir değişime uğruyorum hele ki ters yüz ettim mi içimden geçenleri ve şaibeli fısıltılar yüzünden kulaklarım uğulduyor en çok da kulağımdan gitmeyenler yüzünden rahat bir uyku çekemiyorum.

Misafiri olduğum çok şey var çok da insan ne de olsa insanı duygular her biri gerçi ben bir insan olmasam da kolayca insan olduğuma kanıyor ve kandırıyorum da karşımdakini.

Her hikâyenin bir başı var hem bir de anlatıcısı gerçi benim bire bir ait olduğum bir hikâye yok ama yine de hikâye dinlemeyi ve hikâye anlatmayı seviyorum huyum kurusun.

Hikâye olmak ise ayrı güzel:

Bazen bir kuğuyum bazen kuzu bazen Külkedisi bazen bacak kadar boyumla koşturuyorum bahçede bazen bir ağaç olup beni resmediyor insanlar.

Ne olduğumu bilsem bile kime denk düştüğümü bilemiyorum.

Bir hikâye olduğum kadar insanlar ısrarla bir şiir olduğumu söylüyor o davudi sesli adam sayesinde can buluyorum sonra da yorgunluktan bitap düşüp defterin arkasına gizleniyorum.

Kanatlarım var kimi zaman ne de olsa kuşlara özeniyorum ve uçmayı seviyorum bazen dişi kuş bazen erkeği yuvanın ve işte eşimle nöbetleşe yatıyoruz kuluçkaya.

Nereden gelip nereye gittiğimi bilmez bir halde bazen bir çocuk oluyorum: hem yetim hem öksüz.

Araz yüklü hayatın yük treniyim ve tüm acıları sırtımda taşıyorum sonra s/üzülüyorum yavaş yavaş ve büyüyorum ama hala içimdeki o yetim gizli gizli ağlamaktan geri durmuyor.

Öykündüğüm bir kadınsa hele ki gelinlik giymiş biri işte o zaman duvağımın arkasına gizleniyorum ve belimdeki kırmızı kuşak…

Bazıları beni ‘’çocuk gelin’’ diye çağırıyor ama ne anlama geldiğini bilmiyorum ne de olsa bir çocuktan gelin olmaz mademki gelinim telli duvaklı çocukluğum geride kalmadı mı?

Yeryüzüne indiğim günden beri sır küpü insanları anlamaya çalışıyorum ve nereden gelip nereye gittiğimi bilmez halde kör kurşun gibi sekiyorum.

Dün öldüm mesela çünkü kocama âşıktım keza o da bana.

Kıskandığını bildiğim için evden dışarı burnumu bile uzatmadım ama sevgili eşimin burnu uzadıkça uzadı söylediği yalanlarla:

‘’Neredeydin tüm gece?’’

‘’Arkadaşlarla beşik salladık.’’

‘’Asıl beşik sallayan benim senle evlendiğim günden beri kaç düşük yaptım kaç çocuğum da sağ kaldıysa…’’

Elbet kafama alacağım darbeyi önceden kestiremiyorum ama…

Susmayı da akıl edemiyorum. Dile kolay kaç zamandır evlendim evleneli bir gün yüzü mü gördüm?

‘’Dırdır etme. Git de bana bir bardak içki koy kaldıysa tabi.’’

Hala körüm hala sağır üstelik ağırdan almışken hem hayatı hem gördüğüm şiddeti.

Son anda geri kaçıyorum da yediğim yumrukla yere düşmekten kurtuluyorum ama kesin gözüm moraracak yine en kötüsü üç beş gün gözüm kapalı gezerim.

Bir kadın olmanın suçu mudur bu yani?

Hem de sevdiğim adamla evlenip sırf erkek çocuk doğurmadım diye genç yaşımda kaç çocuğu ölü ya da sağ doğurdumsa.

Akıl sır ermiyor işte sonuçta kadın olmanın bilançosu karşı gelmemek ve kaderine razı olmak.

Ne yani bir ömür böyle mi sürüp gidecek?

Kuş bakışı yaşar ve dünyayı analiz ederken içine girdiğim o bedenden firar etmek istiyorum ve görünen o ki: insanları anlamak ve tanımak adına daha kırk fırın dayak yemeliyim sonra da yokluğa maruz kalıp varlığımı sonlandırmalıyım.

Küçücük cüssesi ile bir kadınsam.

Ya da ailesi olmayan bir çocuk belki de ailesinin dışladığı.

Bir kilit noktasıyım işte hala kararsız kaldığım.

Mademki Tanrı bana yaşama ve yaşatma şansı tanıdı iyi de o kadar şanslı olduğumu sanmıyorum hele ki insanların arasına düştüm mü…

Boş boğaz bir sözcük olmak belki de bana iyi gelecek olan hele ki adı da tadı da aşk ise.

Aşkla tanışıklığım yok belki de bir aşk romanı olmalıyım ya da o romanın yazarı iyi de yazar yazılanı illa ki yaşamı olmak zorunda mı?

An itibari ile bir romana malzeme oluyorum belki de yazarın kalemine sızıp o yazarın kimliğine bürünmeliyim bu sefer sağdan soldan neler duyuyorum:

‘’Ne kadar da cesur bir yazar hem de kadın kimliği ile.’’

Ne yani, yazmak yani edebiyat bir cesaret göstergesi mi? Hem bu yazar ne yazmış da bu kadar tefe konuyor?

‘’Bu yaşında yaşadıkları. Pes. Keşke hayal ürünü olsaydı.’’

İyi de o yazarın ve de kaleminin tapusu sizde mi? Ne isterse yazar üstelik. Kalem de onun hayal gücü de.

Aşkı mı sorgulamalıyım? Ama ben hiç âşık olmadım ki. Sahi illa ki bir yaşanmışlık mı olmalı mademki söz konusu bir roman yazmak?

Aklı basmıyor yazarın.

Bazen ıslıklanıyor bazense alkışlanıyor.

Sözcükler darboğazdan tam da geçecekken hatta geçmişken…

Ve işte infilak ediyor kadın yazar:

‘’Buraya kadarmış.’’

Hala insanların işine akıl sır erdiremiyorum belki de bir sokak hayvanı olmalıyım gerçi sokak hayvanı neye denk düşer bilmesem de…

Televizyondaki ana haber bülteni ve işte onlardan biri ve bir tane daha ve…

Tehlikeli mi sahiden bir hayvan olmak hele ki sokakta yaşayan?

‘’Gel kuçukuçu. Bak sana kemik vereceğim. A, demek ki yüklüsün sen? Hadi gel de gidelim şu metruk evin arka bahçesine. Kimseler de görmez bizi hem.’’

Bu adamın maksadı ne ola ki? Bakışlarını da hiç sevmedim. Hem bana uzattığı bu kemik parçası bir de şu verdiği kıyma bozuk mu ne? Nasıl da kokuyor.

Kokuyor ve korkmaya başlıyorum ama sebebini bilmiyorum bir anda insanlar bağrışmaya başlıyor:

‘’Seni gidi sefil sapık hayvan düşmanı. Görürsün sen şimdi.’’

Adama koşa koşa uzaklaşıyor ve ben ne olduğunu anlamazken adama attıkları taş başıma isabet ediyor. Bu da ne?

‘’Hayvanın kafası yarıldı. Hangi densiz attı bu taşı bu zavallı hayvana?’’

‘’En azından hayvanı sağ salim aldık o sapığın elinden.’’

Sapık mı?

Hayvan düşmanı ve de.

Aman Allah’ım ben nereye düştüm? Bir an evvel uzaklaşmalıyım buradan hem de koşar adımlarla.

‘’Hala dönmek istiyor musun dünyaya hele ki bir virüs de bela olmuşken insanlığın başına?’’

Hala anlamadığım şeyler var: peki, ben anlamak istiyor muyum?

Ya da anlatmak?

Yaşamak mı?

Üstelik dünyada ve bir insan olarak?

Bir ağaç da olabilirdim ama görünen o ki; ağaçların da soyu ve kökü tükenmek üzere. Bir hayvan olmak da asla akıl karı değil hele ki bir sokak hayvanı.

Ya da bir çocuk.

Hele ki o çocuğa birileri çocuk gelin derken?

Dünyadan kaçış yok ve eziyetten de ve de katliam ve şiddet.

‘’İkinci bir şansı hak etmiyor mu bu insanlar peki?’’

‘’Bunu bilmek istiyor musun sahiden?’’

‘’İnsan olmak çok da ahım şahım değil ama insani duygulara sahip olmak ve beslemek bu insani duyguları pek de yabana atılır cinsten değil hani.’’

‘’Peki, o ölümcül virüsten korkmuyor musun? Gerçi hala insanlık adına bir ümit var ama…’’

‘’Korkunun ecele faydası yok, Tanrım mademki dünyada var olmak istiyorum ve de son kararım iken…’’

‘’O zaman seni yeryüzüne gönderiyorum üstelik insanlara deva olasın diye ve işte sana da insanlığa da son bir şans veriyorum. Git ve kurtar insanlığı mademki ölümden korkmuyorsun ve insan olmanın da keyfine vardın.’’

‘’Yani?’’

‘’İnsanlığın ve yeryüzünün kurtuluşu senin elinde. Git ve o virüsü tahtından indir. Bunu yapabilir değil mi? Üstelik yeniden huzuruma çıkma hakkını da elinden almışken. Yeter ki elindeki imkânları değerlendir ve insanları kurtar bu virüs belasından.’’

‘’Ol mu diyorsunuz yani?’’

‘’Ol. Vaktidir artık. Yeteri kadar dersini aldıklarını umuyorum insanların. Sen de onlar da bu şansı iyi kullansınlar yeter ki.’’

‘’Geç değil mi?’’

‘’Hiçbir şey için geç değil yeter ki ben isteyim ve ol, deyim.’’

 

 


( Ol Vaktidir Artık... başlıklı yazı GÜLÜM-ŞİİRİN TEK H/ECESİ İKEN AŞK... tarafından 21.07.2025 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu