Ne ben sana sorayım ne de sen bana hatır
Buyur, karşıma otur; bakışlar dile gelsin
Çehremiz sayfa olsun çizgiler birer satır
Kaşlarımızda o kır nakışlar dile gelsin
Madem ki gam yüklüyüz yüreğimiz şelale
Dökelim içimizi genişçe bir tuvale
Arzetsin hâlimizi boynu bükük bir lale
Hazanlar, kara kışlar, yokuşlar dile gelsin
Tasvir-i hüznümüzü virane bağlar sunsun
Sükût-u hayalimiz gönüllere dokunsun
Solan son gülümüzün vasiyeti okunsun
Kuru dalına konsun, baykuşlar dile gelsin
Duygular konuştukça varsın âhımız artsın
Dokunma fırçamıza istiyorsa abartsın
İnleyen ruhumuza rüzgar kulak kabartsın
Yapraklara anlatsın, alkışlar dile gelsin
