Kör nefsin azasıyım bir de alıp tuttuğum nefesin son sahibi…

 

İçimde yılgın ırmaklar içtimada ve göğün çaputlarında hazin bir yangın: O ki aşkın mimarı ve bir ikindi vakti yüreğimi çalan kırk ikindi yağmurları.

 

Göğe tempo tutan kanatlarında elyaf üzünçlerin, basireti bağlanmış bakir kuşlara benim tüm sitemim.

 

Bir manivela…

 

Belki de bir yanılgı içine düştüğüm düş’lerim şimdime meyyal dünümde yorgun bir yarın olmak adına düşünmekten yorgun düşen içimdeki saklı mizansende tabutu kayıp bir masalım belki de bir sanduka için için yanan şehrin kâbusu iken tüm yarım adalar.

 

Mevsime çöken hüzne.

 

Hüznüme düşen gölge.

 

Ve gölgeme düşen sen, sevgili…

 

Mavi yakasında mevsimin ben pembe ile seviştiğim bir tan vakti doğdum ansızın ve vuku buldum içime mezar kazdığım ve bol bol gözlerimden şiir akıttığım.

 

Tüneyen tenime yorgun bir ter.

 

Terime konuşlu emeğimle aşka duyduğum hayranlık bir de bitimsiz içimde saklı o iman.

 

Göğün tefe tuttuğu bir bulut olsam kime ne…

 

Kime ne sevdiceği ölü bir imge olsam içimde kıpraşan kayıp sözcüklerde bir yetim dize olsam kime zararı…

 

Temkinli sevdiğim ise koca bir yalan ve sevmeden geçen günü ölü bildiğim her hazan vakti aşka susayıp aşka bandığım içimdeki coşkulu ırmak tüyü bitmemiş bir yeti’me daha mezar olurken bir vaveyla yüklenip de çemkiren iblise lanet okuduğum her ezan vakti düştü mü yolum Yaratana…

 

İşveli bir mizansen ne de olsa ölüme yakın ve yatkın varlığım bir de kursağımda takılı içime çektiğim mil ile azımsanan varlığıma değecek nazarı bertaraf eden yine hep duaları annemin.

 

Ketum imgelerde dağınık bir hüsran aslında tüm benliğimle çivilendiğim bir sanduka beylik söylemlerin nazarında köhne bir düş ve kopan kıyamet öncesi hazır ol’a durduğum adeta sancılı bir şafak doğmayı unutan güneşin kulağını çeken Tanrı’dan yana iken tüm huzurum ve umudum da yarına dair her asıldığım kancada takılı iken siluetim bir bir öykündüğüm ölümün baş harfi olsa olsa aşkın dumura uğradığı gel-geç hezeyan yüklü bulutların doğasında saklı iken nemli isyan ve güdümlü bir mermi olup kendimi imha ettiğim körebe ve yol yakınken saklandığım gecenin kaçkın ferinde.

 

Yüreğimi ikram ettiğim şehir.

 

Şehre duyduğum aşkı azımsadığım ölüm öncesi şafak.

 

Kerbelası belki de gölgemden damlayan hazan oysaki mevsim ilkbahar.

 

Şimdi öğütlediğim huzur ve hüzün batağında bir kehanet daha damlarken kanımdan ben kardığım dünümle baş koyduğum yarınım.

 

Umudu tüketen ve tüketilmeye alışkın bir mizacın da yongası iken sevgiden müteşekkil bir terennüm daha doğarken solunda ömrün sağ çıkmaksa bu savaştan yenilmeye dünden razıyım.

 

Bir buluta fısıldarken rüzgârın sırrını.

 

Rüzgâr süpürürken tüm kiri ve kini.

 

Alımlı bir seyis belki de içimdeki yılkı atını dizginleyen muradın da gölgeli varlığında serpilen her dua.

 

Zamanla şerh düştüğüm belki de zamanın bana şerh düştüğü her yeni yenilgi ve acı derken bil mukabele ölümlü izdivacına yanık teninde aşkın bir teselli iken vuku bulan surların dibinde sızmış her sırrı unutmaya dair ıslık çalarken rüyalar oysaki gecenin şerrine banıp da umudu yola çıkmak sabahın erken vakti ve gecenin uysal teninde bir bir didiklerken rüyaları afakanlar basarken ve bir inilti dillenip de yürü ya kulum, demenin mealinde istikrarlı bir yolculuk aşkın İlahi yankısı…

 

 


( Sevgili... başlıklı yazı GÜLÜM-ŞİİRİN TEK H/ECESİ İKEN AŞK... tarafından 31.07.2025 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu