
MARİA'YA
Sabahın ilk çığlığıyla uyandım yine,
Tütün kokan perdeleri araladım.
Güneş, kanayan bir yara gibi sızıyor içeri,
Ve ben hâlâ senin adını sayıklıyorum, Rosa Maria...
Bulutlar kurşuni bir yorgan çekmiş gökyüzüne,
Rüzgâr, dün geceden kalan şişeleri deviriyor sokakta.
Bir silüetin sesi geliyor uzaktan,
Belki de sensin, bana seslenen?
Bahçemde siyah laleler açmış,
Susuzluktan kıvranıyor kökleri.
Tıpkı benim gibi,
Sen gideli toprak ana bile küsmüş bana...
Rosa Maria,
Mezar taşlarını yastık yaptım bu şehirde.
Uyku diye bir şey yok,
Sadece seninle konuştuğum
Uzun, boş geceler...
İnsanlar geçiyor camdan,
Gölgeleri düşüyor yüzüme.
Kimse bakmıyor
Ben de bakmıyorum artık...
Bir otobüs durağında buldum saç tokânı,
Paslanmış, unutulmuş.
Tuttum avucumda,
Sonra denize attım...
Rosa Maria,
Biliyor musun?
Artık hiçbir şey eskisi gibi değil.
Meyveler tatsız,
Şarkılar yarım,
İnsanlar sahte.
Aynalar sadece
Bulanık bir suret gösteriyor...
Ve ben,
Buğulu camlara yazıyorum adını.
Yağmur silince,
Yeniden yazıyorum,
Tekrar tekrar silinene kadar...
"İyiyim işte Rosa Maria, iyi"
Yalan…