EDİRNE VAKIFLARI

            Edirne 1360 yılında Sultan I. Murad-ı Hüdavendigar tarafından fethedildikten sonra 1366 yılında ikinci başşehir olarak ilan edildi.İkinci başşehir olmasının ardından hızla gelişen Edirne 1466 yılında İstanbul’un başşehir olmasına kadar ticari ve kültürel gelişimini devam ettirdi. Bursa ve Edirne medreseleri her zaman gözde medreseler oldu.  

               Tereke kayıtlarında mahalle avarızlarının geçiyor olması Edirne’de de bu uygulamanın varlığını gösterir niteliktedir. Mahalle avarızları ve bunların işleyişi ile ilgili belgelerde bilgi bulunmamaktadır. Fakat bazı terekelerde ölen kişilerin mahalle avarızlarına olan borçlarının taksimde ayrılması, şahısların bu sandıklara para vakfetmeleri veya vasiyet etmeleri sistemin varlığının delilleridir. Zilhicce 985 (Şubat 1578) tarihinde hangi mahalleden olduğu belirtilmemiş olan Hasan Halife bin Hayrullah’ın mahalle avarızına olan 515 akçe borcu ayrılmıştır. Yine Edirne’nin mahalleleri arasında Aya Tohti Mahallesi’nde ölen Arhondi binti Dimitri’nin mahalle avarızına 760 akçe borcu bulunmaktaydı. Kerime Hatun binti İskender muhallefatının üçte biri olan 1.000 akçeyi mahalle avarızına fukara için vakfetmiş ve bundan başka bir de mahalle avarızına 1.000 akçe daha vasiyet etmiştir.

               Mahallelerden toplanan avarızlarla oluşturulan avarız sandıklarından esnafa ve halka yardımlar yapılmaktaydı. Bunun haricinde vakıfların oluşturduğu avarız sandıklarından faizle para verilmektedir. Bu belgelerde faiz karşılığı olarak muamele geçmektedir. Muameleye verilen paraların oranı belirtilmeyip “şer’i muamele” kaydı düşülmektedir.  Rebiülevvel 990 (27 Mart 1582) tarihinde Sinan Bey Vakfı mütevellisi Behram bin Abdullah, Medrese-i Ali Bey Mahallesi avarızı için, ölen Hasan’ın muhallefatından 3.000 akçe, kadı rayici ile de 600 akçe ödenmesini istemektedir. Baba Timurtaş Mahallesi’nde vefat eden Fatma binti Abdullah’ın muhallefatında “vakf-ı sabit beray-ı avarız-ı mezbure beşyüz” şeklinde geçmektedir. Kara Bulut Mahallesi’nde ölen Raziye Hatun vakf-ı avarız-ı mahalleden 1.000 dirhem muamele ile akçe almış olup buna 100 dirhem ödemesi kefillerle kararlaştırılmıştır.

 

Edirne Camileri

 

            Camiler, İslam toplumlarının en önemli müessesesidir.  Peygamber Efendimiz(sav) hayattayken İslam devletinin henüz devlet teşkilatı yoktu. Peygamberimiz(asv) in  tüm istişarelerini, heyet kabullerini Mescidi Nebevi’de yaptığını biliyoruz.

            İlerleyen zamanlarda camide yapılan işler için kurumlar tesis edilmeye başlasa da Müslüman toplumunda cami sosyal ve dini hayatın her zaman merkezi olmaya devam etti. Osmanlı toplumunda kurulan yeni şehirler her zaman cami/mescid merkezli gelişti. Fethedilen beldelerde kılıç hakkı/egemenlik nişanesi olarak bölgenin en büyük kilisesi Cuma camisine çevrildi. Ardından İslam mimarisine göre külliye şeklinde(hamam,imaret,zaviye) bir cami inşa edildi. Fethedilen beldelerde Müslüman mahallesi genellikle yerli halktan ayrı olarak cami merkezli kurulurdu. Pek çok şehirde yerli halk kale içinde oturmaya devam ederken Müslüman halk için kale dışında yeni bir mahalle kurulurdu.

            Osmanlı devleti geleneğinde beledi hizmetler vb. Tüm toplumsal ihtiyaçlar halkın kendi karşılaması gereken ihtiyaçlar olarak görülürdü. Bu hizmetler için her hangi bir mali ödenek vs. bulunmadığı başta camiler olmak üzere toplumsal ve beledi tüm ihtiyaçların inşası halk tarafından yapılırken vakıflar tarafından devam ettirildi. Demek istediğim Anadolu ve Rumeli’deki bütün camiler kişiler tarafından yaptırıldı, vakıflar vakıflar tarafından işletildi.

            Tamamen vakıflara bağlı olan camiler, hem ibadetin yapıldığı hem de cemaatin toplanıp ortak sorunlarını görüştüğü ve karara bağladığı yerler olması sebebiyle ayrıca önemlidir. Her semtin camiine gelen hükümet tebligatı burada halka açıklanırdı. Mimari olarak mükemmelliğe ulaşan Osmanlı camileri, hemen her şehirde, hükümdar, hükümdar ailesi, yüksek devlet adamları ve hayırsever halk tarafından yaptırılmışlardır.   Osmanlılarda, genellikle zengin vakıflarla yapılan camilerin yanında medrese, imaret ve mektepler de bulunurdu. Bunlar külliye şeklinde olup bu yapıların yanına hastane de eklenirdi. Camilerde ve mescitlerde eğitim ve öğretim de verilirdi. Bazı camilerde, medrese adı verilen ve ders için ayrılan bölümler mevcut olup, bazen aynı duvar ve pencere müştereken kullanılırdı.

            Edirne fethedildikten sonra Osmanlı sanatı şehirde gelişmiş ve şehir Osmanlı sanatının en yüksek devrini temsil edecek düzeye ulaşmıştır. Edirne’deki ilk cami şehri fetheden Sultan I. Murad tarafından yaptırılmıştır.

 

     Edirne camilerini ise şu şekilde sıralamak mümkündür.

 

Cami-i Kebir (Eski Cami): 805 senesinde Emir Süleyman Çelebi temelleri atılan bu cami inşaatı I. Mehmed tarafından 1414 yılında tamamlanmıştır. Eski bedesten I. Mehmed tarafından Eski Camiye vakıf olarak yapılmıştır. Eski bedestenin dükkân, hücre ile bedesten etrafında bulunan dükkânlardan toplamda 81.921 akçe gelir elde ediliyordu.

Cami-i Cedid (Üç Şerefeli Cami) : 1437–1447 yılları arasında II. Murad tarafından yapılmış ve inşası dokuz yıl sürmüştür. Caminin vakıf gelirleri toplamda 58.436 akçeyi bulmaktadır.

Darü’l-Hadis Camii: II. Murad tarafından yaptırılmıştır. Kitabesinden 838/1435 yılında inşa edildiği ve Tahte’l-kala Hamamının II. Murad tarafından bu cami ve medreseye vakfedildiği anlaşılmaktadır.

Kilisa Camii: Edirne’nin fethinden sonra I. Murad Kale içindeki bir kiliseyi camiye çevirmiş ve ilk Cuma namazı burada kılınmıştır. Bu camiye daha sonra Kilisa Camii adı verilmiştir II. Mehmed zamanında tamamen yıktırılıp iki paye üzerine altı kubbeli bir minaresi ve dışında da beş kubbesi olan cami yaptırılmıştır.

Çelebi Camii: Bu cami Hisar içinde bulunup I. Murad’ın emri ile kiliseden camiye çevrilmiştir. II. Murad tarafından yanına bir medrese ilave edilmiştir.

Süleymaniye Camii: II. Bayezid'in vezirlerinden Süleyman Paşa tarafından yaptırılmıştır.

Muradiye Camii: Cami II. Murad tarafından, Muradiye Mahallesi’nde sarayiçini gören bir tepe üzerinde 1436 yılında yaptırılmıştır. II. Murad bu caminin sol tarafına büyük bir imaret, bir Mevlevi tekkesi ve semahane yaptırmıştır. İmarette Mevlevi dervişleri, talebe, gelip giden misafirler,camide hizmet edenler yiyip içtikleri gibi, civardaki evlerde oturanlara da ekmek ve yiyecek verilirdi.

Hekim Lâri Camii: II. Mehmed ve II. Bayezid devrinin sultan hekimi Abdülhamid-i Lari tarafından Bitpazarında yaptırılmıştır. Ali Paşa Camii: Karaman Beylerbeyiliğinde, Semendire ve İşkodra kumandanlıklarında ve Memluklarla olan muharebede bulunan ve takdir kazanarak Rumeli Beyliğine ve ardından vezir-i azamlığa getirilen Saray Bosnalı bir devşirme olan Ali Paşa tarafından yaptırılmıştır. Bundan başka Ali Paşa'nın Edirne'de bir de hankahı vardır.

Şahmelek Paşa Camii: Kitabesi 1429 tarihlidir.

Noktacızade Camii: Kıyık yolu üzerinde olan cami Noktacızade olarak anılan Şeyh Mehmed bin Yusuf tarafından yaptırılmıştır. Mescidin evkafı ve masrafları 1070 numaralı tahrir defterinde cami olarak kaydedilmiştir.

II. Bayezid Camii: II. Bayezid, Edirne’de Osmanlı devrinin en büyük dini ve içtimai hayır eserleri arasında yer alan Bayezid Camii ve külliyesinin Mimar Hayreddin’e196 yaptırılan caminin yapım tarihi Enis-ül Müsamirin’de 1399 olarak bildirilmektedir.

Selimiye Camii: Caminin yapımına II. Selim’in emri ile 1569 tarihinde başlanmış ve 1575’te tamamlanmıştır. Caminin mimarı ise meşhur Mimar Sinan’dır. Mimar, İstanbul’da çeşitli denemelerle cami için kendisine ideal görünen bir plan şeklini ve yapı şemasını iyice hazırlayıp geliştirdikten sonra eserin inşasına başlamıştır. Cami 1575 metrekare bir alana oturmuştur. Büyük ve yüksek olan kubbesi sekiz adet geniş örme sütunlara dayanır. Caminin dört köşesinde üçer şerefeli minaresi vardır202. Caminin doğu ve batı taraflarında dört kapısı vardır. Caminin kıble tarafında medrese ve darülkurrası olup ayrıca, üç bin cildi aşkın eserleri ile birde kütüphanesi mevcuttur.

               Bunlardan başka daha tarihi kişiliklerin yaptırdıkları birçok cami vardı ki, bunların birçoğu bugün yıkılmış, kalabilenlerin de yine çoğu harap ve kapalıdır. Edirne'de tespit edilen ve haklarında fazla bir bilgi olmayan camiler ise şunlardır:

Alemdar Camii; Alemdar Hasan Baba’nın kendi adını taşıyan mahallede inşa edilmiştir.

İbrahim Paşa Cami; II. Mehmed'in vezirlerinden olan İbrahim Paşa tarafından Kıyık Öyüğü denilen Çokalcı Mahallesi'nde yaptırılmıştır.

Taşlık Cami; Mahmud Paşa tarafından yaptırılmıştır.

Zağnos Paşa Cami; Edirne'de subaşılık yapmış olan Zağanos Paşa tarafından yaptırılan cami Kızıl Minare adı ile de bilinmektedir.

Gülbahar Hatun Cami; Gülbahar Hatun Fatih Sultan Mehmed’in zevcesi ve Bayezid'in annesidir.

Hacı Nasuh Camii, Zen'i Firuz Camii.

 

Mescidler

 

   Kelime anlamı baş eğmek, alnını yere koymak olan mescid, Osmanlı Devleti’nde ise genellikle; mahalle arasında, ahşaptan yapılmış küçük ibadet yeri olarak karşımıza çıkmaktadır. Edirne’de mescit sayısı Müslüman mahalle sayısına eşittir. Edirne’de yüz kırk beş mescid bulunmaktadır bu sayı ile Müslüman mahalle sayısının eşit olması her Müslüman mahallesinde bir mescid olduğu ihtimalini kuvvetlendirir niteliktedir. Bu rakam aynı zamanda Edirne’deki Sıbyan(mahalle mektebleri hakkında da bize bilgi verebilir. Sıbyan mektebleri konu başlığımızda sıbyan mekteblerinin genellikle cami ve mescid bitişiğinde yapıldığını öğrenmiştik.

 

Edirne Zaviyeleri

 

            Zaviye Arapça bir kelime olup anlamı ise toplamak, men etmek, köşe, bucak,evin bir odası ve geometride “açı” demektir. Zaviyelerin İslam aleminde doğuşu, VIII. yüzyılın sonları ile IX. yüzyılın başlarında tasavvuf akımının doğmasıyla beraber olmuştur. Zaviyeler Osmanlı ülkesinde, herhangi bir tarikata bağlı dervişlerin bir şeyhin idaresinde yaşadıkları ve gelip geçen yolculara karşılıksız yiyecek, içecek ve konaklayacak yer sağladıkları, yerleşim merkezinde ya da yol üzerindeki bina veya binalar topluluğunun adıdır.

               Zaviyeler devletin kurulmasında yararı görülmüş, hürmete layık bazı ahilere, babalara ve alperenlere vakıf olarak verilmiş olup, şehir veya kasaba kenarlarında, köy civarlarında, yol uğraklarında bulunurlardı. Zaviyedar adı verilen zaviye sahibi, kendine vakıf olarak verilen yeri ekip biçer ve buranın gelirini zaviyesine harcardı. Zaviyeye uğrayan kimse burada yeme içme ve barınma imkânını bulurdu. Osmanlı Padişahları birçok yerde zaviye yaptırmışlardır. Yapılan bu zaviyelerde halkın dirlik ve düzeni sağlanmış bunun yanında iskân meselesi de büyük ölçüde çözüm bulmuştur.

            Edirne’de vakıflar tarafından işletilen 62 adet zaviye bulunmaktaydı. Bu zaviyelerin sekizinde Cuma namazı kılınmaktadır.

 

 

Edirne İmaretleri

 

               İmarethaneler özgün bir Osmanlı yardımlaşma kurumudur. Halk mutfakları da denilen bu kurum biçim olarak Osmanlı egemenliğindeki Anadolu, Balkanlar, Arap toprakları ve Osmanlı öncesi dönemde görülmemiştir. Evliya Çelebi “Ben (Evliya), zavallı biri olarak 51 yıldır seyahat etmekteyim fakat 18 hükümdarın yönetimindeki bölgelerde bizimki kadar imrenilecek bir kurum görmedim” demektedir.

               İslam şehirlerindeki sosyal kurumların arasında önemli yere sahip olan imaret genellikle bir cami etrafında kümelenirdi. İmaret, Osmanlı Devleti’nde, mektep çocukları ve medrese öğrencilerinin ekmek ve sıcak etli sebze yemekleri yiyebildikleri ve ayrıca barındıkları müesseselerdir.  Verilen yemeğin yanında günlük olarak adam başına 3–5 akçe verilirdi. Günde iki defa pişirilen yemek ilk olarak imarete mensup tüm görevlilere, ikinci olarak medresedeki öğrencilere, üçüncü olarak dışarıdan müracaat eden fakirlere, dördüncü olarak da gelen misafirlere verilirdi. Bir külliye içindeki imaretler böyle geniş bir kitleye hizmet verirken daha dar fonksiyonu olan, örneğin sadece fakir kimselere yemek çıkaran imaretler de vardır. İmaretin tabhane kısmı parasız otel, misafirhane demekti.

               Yolcular uzun ve zorlu yolculukları sırasında şehir ve kasabalara geldikleri zaman buralarda üç gün boyunca hiçbir ücret ödemeden yiyip yatabilirlerdi. Bu imaretlerin gelir kaynağını vakıflar oluşturmakta idi. Edirne’deki İmaretlerin isimleri ise aşağıdaki gibidir.

Hüdavendigar İmareti: Edirne’nin en eski cami olarak Hacı Bektaşi Veli’nin izni sonucu 300 dervişi ile Edirne’ye gelip Hızırlık denilen mevkide yaptırdığı mesciddir. Bu imaret Tunca Nehri kıyısına yapılmış ve nehirden gelebilecek sel tehlikelerine karşı taş duvarla korunmuştur. Fakat 973/1565–1566 yılında meydana gelen selde taş set yıkılmış ve zaviye zarar görmüştür.

Yıldırım Beyazid Han İmareti: Yıldırım Bayezid tarafından 1400 tarihinde Aina Kasabası’nda yani Yıldırım  Mahallesi’nde dir ve Tunca Nehrine yakın olarak inşa edilmiştir. Bu imarete Yıldırım Bayezid tarafından Edirne’de Kale içindeki Hristiyan mahallelerinden elde edilen cizye gelirleri ile köyler ve şehir içinden değişik gelir kaynakları vakfedilmiştir.

               Edirne şehrinde kale içinde bulunan Hristiyan mahallelerinden Yıldırım İmareti için elde edilen cizye geliri toplam 19662 akçedir.

               978 tarihinde Yıldırım Bayezid Han İmaretinin şehir içinden elde ettiği gelirlerin toplamı 62.585 akçedir. Yıldırım Beyazid İmareti evkafı toplam mahsulatı 62.585 akçe etmektedir. Gelirler tek tek toplandığında ise elde edilen miktar 67.505 akçedir. İmaretin toplam geliri 182.393 akçedir. Medresenin gelirleri ile beraber ise, 203.740 akçedir. Yıldırım Han İmaretine bağlı olup gemicilik hizmeti yaptıklarından ellerinde berat olan Sofular ve Sülemiş köyleri ahalisi vergiden muaftırlar. Yıldırım Beyazid İmareti evkafına Paşa Livası ve Kırk Kilisa ve Silistre ve diğer yerlerden toplam 219.708 akçe gelir elde edilmektedir.

Muradiye İmareti: II. Murad tarafından Muradiye mahallesinde Sarayiçi’ne nazır bir tepe üzerine sanatkarane bir şekilde cami, Mevlevihane ve hamamı ile 896/1436 yılında yapılmıştır. Muradiye Cami’nin çok zengin vakıfları vardır.

               965 yılında yapılan tahrire göre  Vakfının Babaeski’de üç köyden 18.196 akçe geliri vardı. Cami ve imarete ait olmak üzere II. Murad tarafından 9 köyün gelirleri olan 37265 akçe vakfa aktarılmıştır. Caminin ayrıca mahalle vakıfları da vardır.

Sultan Beyazid Han İmareti: II. Bâyezid Nevruz 889/Mart 1484’te Kili ve Akkerman’ın fetihleri sonucunda elde edilen ganimetler ile Tunca Nehri kıyısında cami, medrese, darüşşifa, hamam ve imaretten meydana gelen külliyesini inşa ettirmiştir. Bu medrese 893/1487–88 tarihinde tamamlanmıştır. Tunca Nehri’ne bitişik olan yerde bir değirmeni ve su dolabı bulunmaktadır. Bu imarete Edirne ve Rumeli’den köyler vakfedilmiş ve bu imaret oldukça zengin bir hal almıştır.

Sultan Selim Han İmareti: Bu imaret sultan II. Selim tarafından Mimar Sinan’a yaptırılan devrinin ve günümüzün şaheserlerindendir. Selimiye imareti aynı isimli cami etrafında toplanmıştır.

Mihal Bey İmareti: II. Murad devri ümerasından olup Köse Mihal'in de torunu olan Mihal Bey Edirne’de Tunca Nehri kıyısında başlangıçta zaviye olan bir imaret, cami ve buranın yakınında bir köprü yaptırmıştır. Camide kütüphane bulunmaktaydı. Bu imaretin ihtiyaçlarını karşılamak için Mihal Bey tarafından Havaroş Köyü vakfedilmiştir. Mihal Bey İmaretine aynı adla anılan mahalleden de vakıflar yapılmıştır.

Fazlullah Paşa İmareti: Fazlullah Paşa Edirne’de Darü’s-siyade imareti sahibidir. Gebze’de kadılık yapmış II. Murad devrinde de vezirlik makamına ulaşmıştır.

Beylerbeyi Sinan Bey İmareti: Bu imaretin camii II. Murad devrinde beylerbeyi olan Sinanüddin Yusuf Paşa tarafından bir kubbeli ve yanında medresesi ile beraber 832 tarihinde yaptırılmıştır. Sinan Paşa’nın imarete vakfettiği köylerden geliri 129691 akçedir.

Mezid Bey İmareti: Kirişhane’de Yeşilce veya Mezid Bey camii avlusundadır. Caminin iki yanında tabhanesi vardır. Mezid Bey imareti için Çöke Nahiyesine bağlı Helvacı Fakih ile Edirne merkeze bağlı olan Burnu Banbuklu köylerinin gelirlerini vakfetmiştir.

Balaban Paşa İmareti: Tunca Köprüsü civarında mescidi olan ve kendi de orada gömülü olan II. Murad devri devlet adamlarından olan Balaban Paşa...Bunlar için Edirne’nin Üsküdar nahiyesine bağlı 29.313 akçe geliri olan Akpınar köyünü vakfetmiştir.

Şehabeddin Paşa İmareti: Şahabeddin Paşa 1438–39 yılında Rumeli Beylerbeyiliğine ve aynı zamanda da vezirlik görevine getirilmiştir.978 (1570) yılında yapılan tahrirde bu imaretin masraflarını karşılamak üzere Şahabeddin Paşa tarafından Edirne’ye bağlı üç köy vakfedilmiştir. 13626 akçe geliri vardır.

İbrahim Paşa İmareti: Çandarlı Halil Paşa’nın küçük oğlu.  II. Mehmed ve II. Bâyezid devrinde veziriazamlık yapan Çandarlı zade İbrahim Paşa’nın 978/1570–71 yılında imaret vakfının 4757 akçe geliri bulunmaktadır. Ayrıca imaretin camisi için zengin mahalle vakıfları vardır. İbrahim paşa medresesine gelir sağlaması için birçok dükkân vakfetmiş ve vakfiyesinde Edirne kadısı olarak kendisinin adı bulunmaktadır.

Evliya Kasım Paşa İmareti: Evliya lakabıyla da anılan Kasım Paşa II.Murad ve II. Mehmed devrinde vezirlik yapmıştır. Bir ara İshak Paşa’nın yerine veziriazam da olmuştur. Evliya Kasım Paşa’nın imaretinde bulunan cami Tunca Nehri kenarına bir kubbeli ve bir minareli olarak mimar Hayrettin tarafından inşa ettirilen caminin kitabesi 883/ 1479 tarihlidir.

 

EDİRNE MEDRESELERİ

 

Çelebi Mehmed (Eski Camii) Medresesi: Bu medresenin imar tarihi kesin olarak bilinmemekle beraber Musa Çelebi’nin Edirne hakimiyeti zamanında, Eski Caminin yapıldığı tarih olan 1413 yılında temeli atılmış olunmalıdır. Medresenin tamamlanması ise Çelebi Mehmed ve II. Murad zamanına denk gelmiş olmalıdır.

Dârü’l-hadis Medresesi: İlk devir Osmanlı darülhadislerinin en meşhurudur. Sultan II. Murad tarafından 1435 yılında yaptırılmış olan medresenin ilk i Fahreddin-i Acemi’dir. Bugün  tek kubbeli bir minaresi ile cami olarak kullanılmaktadır.

Şah Melek Medresesi: Yıldırım Bâyezid, Musa Çelebi, Mehmed Çelebi ve II. Murad devrinde yaşamış olan Amasyalı Şah Melek Paşa tarafından yaptırılmıştır. Kitabesine göre cami II. Murad devrinde 1429 tarihinde yapılmıştır.

Bevvab Sinan Medresesi: II. Murad devri vezirlerinden Sinaneddin Yusuf Paşa tarafından yaptırılmıştır.

Saruca Paşa Medresesi: Enderun’da yetişen Saruca Paşa  II. Murad zamanında Beylerbeyi ve 1429’da vezir olmuştur.

Şeyh Şüca’uddin Medresesi: Şeyh Şüca’uddin II. Murad devrinde yaşayan  Şüca’uddin namına Medresesini II.

Murad yaptırmıştır. Debbağhane’si vardı.

Beylerbeyi Medresesi: Sultan II. Murad’ın Rumeli Beylerbeyi olan Sinan Bey’in eseridir. Sinan Bey Edirne’de bir cami, bir

imaret kurmuş olup türbesi de bu şehirdedir.

Molla Fahreddin Acemi Medresesi: II. Murad ve Fatih Devri alimlerindendir.

Halebîye Medresesi: I. Murad tarafından kiliseden camiye çevrilen ve Kale içinde eski Kemerli Havuz Mahallesi’nde Halebîye cami yanında II. Murad tarafından yaptırılan medresenin vakıfları yoktur.

Anbar Kadı Medresesi: Kurucusu ve inşa tarihi belli değildir. Eserlerde sadece medresenin adına rastlanır.

Ahi Çelebi Medresesi: Kurucusu Kemaleddin Tebrizi’inin oğludur, Fatih Sultan Mehmed tarafından kendi darüşşifasına hekimbaşı tayin edilen, II. Bâyezid, Yavuz Sultan Selim ve Kanuni Sultan Süleyman devirlerinde tabib-i Sultani olarak hizmet veren Ahi Mehmed Çelebidir. Ahi Mehmed Çelebi’nin bundan başka Edirne’de bir mektebi ve hamamı vardır.

İbrahim Paşa Medresesi: Kurucusu Fatih Sultan Mehmed ve II. Bâyezid zamanı vezirlerinden Çandarlı-zade İbrahim Paşa’dır. Medrese için,Edirne’de Hisariçi’nde Kuruçeşme’de senelik geliri 4000 akçe olan bir hamam,Debbağlar Köprüsü yakınında Köse Musa dolabı denilen dolap ve bahçe, hamama bitişik evler, Gazi Hoca Mahallesinde evler ve odalar, Tahtakale’de kervansaray ve Kavaklı Mescidi yakınında evler ve Yeni cami yakınında dükkân, Kepeciler sokağında iki dükkân, Darü'l-Hadis vakfı üzerinde bir ev, Kuruçeşme Mahallesi’nde hamam yakınında bazı yerler, Kavaklı Mescidi karşısında fevkani ve tahtani evler ile Gelibolu’da bir mahzen ve dört dükkân vakfedilmiştir.

II. Bâyezid Medresesi: Sultan Bâyezid tarafından kurulan medrese Edirne’de Tunca Nehri kenarında bulunan cami, darüşşifa, hamam, imaretten oluşan külliyenin içerisinde yer almaktadır... 18 hücre, dersane-mescidden meydana gelmiştir.

Selimiye Medresesi: II. Selim’in kurucusu olduğu medrese 1572–73 yıllarında tamamlanmıştır.

Ali Paşa Medresesi: Kurucusu Atik Ali Paşa’dır. Bunlardan başka Edirne’de Hacı Alamüddin Medresesi, Hüsamüddin Medresesi, Yakut Paşa Medresesi, Çuhacı Medresesi, Eminiye Medresesi, Kadı Mahmud Medresesi, Şeyhi Çelebi Medresesi, Taşlık Medresesi, Çakırcı Paşa Hasan

Paşa Medresesi, Gülçiçek Hatun Medresesi, Hacı Kemaleddin Medresesi’dir.

               Edirne Vakıf Eserleriyle ilgili bilgiler (XVI. YÜZ YILIN SON ÇEYREĞİNDE EDİRNE’DE SOSYAL HAYAT Hazırlayan: Arzu DİKTAŞ,Danışman: Doç. Dr. İbrahim SEZGİN,Lisansüstü Eğitim, Öğretin ve Sınav Yönetmeliğinin Tarih Anabilim Dalı,Yakınçağ Tarihi Bilim Dalı İçin öngördüğü YÜKSEK LİSANS TEZİ olarak hazırlanmıştır. Edirne-Trakya Üniversitesi,Sosyal Bilimler Enstitüsü Aralık, 2008)isimli çalışmadan özetlenmiştir.

( Edirne Vakıfları başlıklı yazı Mustafa ESER tarafından 6.08.2025 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu