‘’Ay kırılgandı; gökte gülümsüyordu
renkler
Toprak bir muammaya dalmıştı
gözlerinde
Unutulan ne varsa içimizde, uyanmış
Hükümdar arayanlar ufuklara
dayanmış…’’(Alıntı)
Düş sarkıtları, bayım
Kepengi inmiş olsa da yorgun günün
Geceye teslim acılarım:
Ah, açamadığım içimi ve işte
taşkınlara
Sebebiyet veren yakarışlarım.
Doğumumu müjdeleyen bir şelale
Ağlayıp da irkildiğim gün ve gece
Eşleştiğim göğün müridi bulutlar
Buğrasın da mı dünün yoksa
İçimde saklı bu şu ya da o iklim?
Oysaki güneşin pencereden çekilmesiyle
Arz-ı endam edecek güzün güncesi.
Sözcüklerin semirdiği boş kâğıt
parçası
İşte yeniden atmaya başladı gecenin
yüreği
Bazen içimi sıkıştıran bir pıhtı
Acının da coğrafyası
Attığım her çentik
Önümde saklı devasa çukur
Düşsem bile kalkmadım mı Allah’ın
izniyle?
Gözümden düşen yaş ne ki?
Evrenin muhafaza ettiği cenneti
Dikerken sözcüklerle
Aşkın da rabıtası adeta
Verdiğim her es
Bir ömür sevdiğimse ses
Etmeden yaşamanın müdavimi
Çaputlar uçuşan
Bazense çamur üstüme bulaşan
Rengimde saklı bir ırktır acı
Başımdaki alıcı kuşları
Çağırmadım üstelik ben.
Kat izinde ömrün
Kalantor gölgeler
Mağdur düşlere çengel atan
Çekinceler bazen
Miskin ruhumdaki kıpırdanış
Seyyah sözcükleri baş göz edip de
Düş irisi gözlerinde bilinmezin
Okunan nice martaval
Oysaki masal tadında olmalı hayat ve
hayal dünyası.