S/onsuzluğa Kanat Açan Latif Bir Aşk...



Bir nefeste solan düşün arka penceresinde tutuklu gerçeklerden sızan hacimsiz yükler belki yüklendiğimizi yok bilip yokluğumuzu sonlandıran varlığımıza da atıfta bulunan heceler.

Korumacı dünyaların korunaksız yalanlarıyız.

Övündükçe yerin dibine geçen; öğürdükçe arz eden ve öğütülüp de aksayan ayaklarında dünün, yarın odaklı andan soyutlanmış hayallere gebe direnişler.

Kasnağı var mı peki zamanın ya da arka penceresinde mi saklı güneş ve zımbalayıp da yüreği aşka, hiç mi şakımaz heceler? Hiç mi seyrelmez saçı gerçeklerin?

İhanete uğrayan nice yeis ve topa tutulan hayal bahçesinde top oynadığım günler öyle ya seyisiyim ben ömrün ve kişneyen heceleri kamçılıyorum çünkü şehrin şakasıyım ve şakanın da güncesini tutuyorum zapt etmenin olanaksız olduğunu bilsem de direniyorum ve nefsimi yok saymak adına yapıyorum elimden geleni.

Hücrem ışıksız.

Tünediğim dal ise kurumuş.

Kundaklanmış bedenimde hep de ıslak bezim ve çocukluğumu anıyorum ve arıyorum mutlu günlerimi.

Emziğim kirli madem annem telaşlanıyor.

Yüreğin isini de sahipleniyor babam.

Anam, atam ve tüm sevenlerim.

Gözüm ve közüm ve özüm.

Ben ki boy veren bir filizim belki de epriyen yalnızlığım ihmal oluyor gökte geviş getiren kuşları g/örüyorum ve tutunuyorum kanatlarına ve dikiş tutturamadığım hayata atıfta bulunuyorum ne zamanki sevmeye özensem sevilmeyi filan da dilemiyorum.

Tüneğimden düştüm; türediğim filan da yalan sadece ürüyorum sadece güdüyorum göğün mintanında uçuşan eteklerime de kuşlar konuyor.

Kanadığım yalan.

Çünkü kansızım ben.

Kardığım yalan çünkü karın ta kendisiyim ben.

İlahi Sırdaşım.

Ve de yoldaşım elbet niyazlarımı saklı tuttuğum.

Şimdi öğütüldüğüm minvalde bir koşu bandında yürüyorum ne de olsa kapandığım mabedimde solmayı ben şerh düştüm kadere ve kader de onay verdi ne de olsa elinde oyuncaktım kaderin…meali ne midir günün? Elbette şarkıların güftesinde oynaşan heceler ve notaların azabına denk düşüp göğe çentik attığım yorgun sayfalar.

Kırağı çalan cennetin cinnet çiçeğiyim ve ölümsüzlüğümü dillendiren Tanrının azığa aldığı bir düşüm.

Düştüğüm yalan değil.

Düştüm düşeli ben bu hayata ve üşümezliğin değil terlediğim öfkenin kazıntısıyım.

Şimdi İlahi bir düş dillendiriyorum ve yolumu çiziyorum çünkü martavalın koynunda ben bir düş prensesiyim ve azımsanan varlığıma ket vuran dolunayla sözlendim.

Aşkı istimlak ettiler.

Aşk kuramdı çünkü.

Ben ise aşkı ihbar ettim çünkü sevmek için çok geçti ve yeniden sevilmeyi filan da şiar edinmedim ne de olsa sevgiden nasiplenmeyen yoz dürtülerin kasnağı idim ve de yel değirmeninin öğüttüğü bir başak tanesi.

Bir başattım belki de.

Baş koydum ve son bildiğim yanılgısı ile yeniden başladım hikayeme.

Irmağın zerresi idi içimde yüzen şarapnel parçaları ve kör kurşunla karşılaştım sonra baş eğdim sonra baş kaldırdım sonram mademki meçhuldü.

İdam kararını veren meclis ihanet ettiğimden dem vurdu.

İhbar ettiğimdi aşka ama ben asla ihanet etmemiştim.

Fikrimle zikrimle ben bir seyyah idim ve devranın dergahında açan bir güldüm ve latif yüreğimin nazarında açacak goncalara sitem ettim çünkü açmazdaydım ve de aymazlığında sevgisizliğin ihanet ettiğim değil itibar ettiğimdi tek gerçek. Neye mi?

Elbette külüstür düşler gezegeninden aşırmıştım ben hayalleri ve zabıt tuttular sonra da zan altında kaldım.

Aşkın mukozasında zar atan gerçekler soldurdu beni ve mimlendim sanrılara çektiğim mil ile de seğirttim ben düş pazarında.

Kıyama durmak ne miydi?

Soldum ve öğrendim.

Kıyıma uğramak neydi peki?

Bilemedim çünkü yoksunluğun hicvinde varlığım değildi beni aşan bizzat bendim yoksunluğumla izini sürdüğüm gerçekler ve de kibrine yalanın atıfta bulundum.

Tanrısal bir gerçekti beşerin izdiham yüklendiği ve dünyayı da cehenneme çevirdiği.

Çocuktum ben.

Asırlarca sene hüküm sürsem de çocuktum çünkü meyvesiydim aşkın ve büyüyen sadece zamandı büyüten ise Tanrı.

Özgürlüğüm ise şifremdi ne de olsa kanatlarımda saklıydı benim kaderim ve tarhım.

İçime otağı kuran renkler süzgün çehremde yıldızlar sunuyordu aksıran iç sesime de ‘’çabuk öl’’ diyen ithamlar.

Düşmeye gör.

Yalnızlık neydi ki hele ki o çoğul yalnızlık yok mu?

İtibar ettiğim kadar da itham edenlere sorgu sual hak getire ve yol geçen hanı mezarımda kesif sessizlik büyüdükçe büyüdü sonrasını ihmal eden bir sağanaktım damlalarından yana kaygılı ve kuruyan içimde bir çöl çiçeğine hasrettim.

Ölümcül hitabesi sanrıların ve dar ağacında salınan düşler.

Hitap yetimde saklıydı benim iç sesim ve övünç değil bir geçiştirme ile salındım.

Mezar başlığımda yalın şiirler ve kinayeler saklıydı ve de duaların gücü.

Erecektim madem nihayete ermişliğimle saf tuttum ölüm yolunda ve sevgiyi yol bildim; aşkı mola…

Acıda saf tuttum acımadım da acındırmadım da lakin acıdan yana mağdur düşlerin kifayetsizliğinde bir zemheride dondu hislerim ve ölüverdim ansızın.

Kabrin huzuruna çıkan bedenim demek ki toprak olmakla yok olmak aynı şey değildi.

Bir hayaletin düşüydüm bir düşün de hayaleti. Göğün imdadına yeryüzü yetişti ve yeryüzü azalırken gök nasiplendi kaybolan bedenlerden ve taşkın ruhlardan.

Bir eziyetti madem.

Meziyet bildiğim bir yanılsama ile birer çentik attım her defasında ölümün tefrişiyle dar ağacındaki tabureyi de tek tekmede devirdim.

İçime kat çıkan; içerlediğim her dünde içtiğim şerbet ve de içtimada bir sakınca idim çünkü göğün kabir ziyaretinde bulutlara serilen imanım ile farklıydım ben tüm ölülerden ve ölüp ölüp dirilenlerden olmadım belli ki dingin ruhuma ermek için hayatımı azap içinde geçirmem gerekiyormuş.

Sadık olduğum metanet.

Azığa aldığım nice hayal ve düş küremde ben bir seyyah damlaydım azımsanmayacak bir coşku ile taşkın ırmakların da ta kendisi ve paralel dünyalarda saf tuttuğum o mukozada aslında çatık kaşlı bir kelamdım ne de olsa aşkın tutuşturduğu bir çalıydım ve sevmelerin meali idi yorgun ruhum; ruhun da ta kendisi çapkın rüzgar.

İlhamıma yenik düştüm ve de ithamların önünü alamazken.

Göğe selam çaktım ne de olsa bulutun sırdaşıydım ve Tanrının da sevgili kulu.

Küle döndüm.

Küstüğüm bedenime bir tekme de ben attım.

İfşa ettiğim mevsimden arakladığım bir daldım ne de olsa kuşun tünediği saçaktım ve aşkın mezarında gezinen özlem gibi uzağında kaldıklarım ve içimde yaşattıklarım.

Düşmüştüm madem gözden.

Düşkündüm madem hem de ezelden.

Düştüm son kez aşka ve kabrime sığınan her düşü sahiplendim tıpkı Tanrı beni sahiplenirken andım sevdiklerimi ve delişmen ruhumdan firar eden gölgemle hasbıhal ettim sağanakta ve rahmeti kucaklayan iç sesimle firar ettim dünyadan.

Toprak olmuştum.

Topraktan gelen nihayetinde bedeninden kurtulan rüzgar olmuştum elbette kendini savuran ve illa ki aşkı s/avunan.

Latif yüreğimin mecrasında ben çakıl taşını yüklenmiştim bir kez ve her artçı sevdada mesken bildim ana yurdumu ve ana sevdamı çünkü aşkın haşmetli rüzgarı ile ben bir ana kıtaydım aşktan çektiği kadar hiçbir şeyden çekmeyen.

Dokunulmazlığına vücudumun sahip çıkan nice duygu ve şatafatlı yalnızlığıma söz geçiremezken.

Yol bildim.

İz sürdüm.

Firari ruhumla yüz sürdüm.

Andım mazimi ve serptim vücudumu avuç avuç elbette tensiye ettiğim dünün gizeminde toprağa denk düştüm ve aşkın ta kendisi iken ruhumla gize büründüm üstelik kendimi bildim bileli severken sevilmeyi şerh düşen Rabbime şükrettim.

Geç de olsa sevgiyi hak eden ruhumla saf tuttum kabrimde ve dolunaya yakalanan yüreğimle su serptim kabrime ne de olsa toprak olmak bir hikmetti ve de nimeti kainatın elbette sonsuzluğa kanat açan latif bir aşk.

 


( S/onsuzluğa Kanat Açan Latif Bir Aşk... başlıklı yazı GÜLÜM-ŞİİRİN TEK H/ECESİ İKEN AŞK... tarafından 8.09.2025 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu