Hüseyin ve genç öğrenci, mezarlığın derinliklerinden çıktıklarında sessizlik artık yok olmuştu.
Toprağın altından yükselen fısıltılar ve tabuttan gelen çığlıklar kulaklarında çınlıyordu.
Kalpleri yerinden fırlayacak gibi atıyor, korku ve merak birbirine çarpıyordu
Genç öğrenci titrek elleriyle Hüseyin’in omzuna dokundu
— “Hüseyin artık geri dönüş yok Bu gece her şey ortaya çıkacak”
Hüseyin toprağın üstüne adımını attığında mezarlığın taşlı yolları bir anda tuhaf bir ışıkla aydınlandı.
Gölgeler kendi başına hareket ediyor, rüzgâr uğuldayarak taşlara çarpıyor, gecenin sessizliği paramparça oluyordu
Her adımda kalbindeki korku yerini kararlılığa bırakıyor, taşlar yeni sırlar fısıldıyordu
Birden, toprağın altından yükselen ses boğazına düğümlendi
— “Beni duyuyor musun Hüseyin?”
Ses sadece genç öğrencinin değil, tabutun içindeki bütün acıların çığlığıydı
Hüseyin nefesini tuttu, yüreği kabardı ama geri adım atamadı
Gökyüzü daha da karardı, bulutlar sıklaştı
Rüzgâr ağaçları savuruyor, mezarlık taşları titriyordu
Hüseyin ve genç öğrenci toprağın altındaki tüm sırları yüzeye çıkaracak bir yolculuğa başlamıştı
Heyecan doruğa ulaşıyor, boğazda kalan çığlık gecenin unutulmaz işareti oluyordu
İsmail Gökkuş
devam edecek