Ardından



 



“İnsanlar hatalarını mutluyken değil ancak mutsuzken anlar.”
Daniel Defoe

“İnsanların mutlulukları yada mutsuzlukları, talihin olduğu kadar Kendi karakterlerinin de eseridir.”La Rochefoucauld

 

Adım Aysu, bu duyguları, zamanında binlerce kere hak ettiği halde sağlığında, yanımda iken, en yakınımda iken kendisine anlatamadığım, ya da anlatmaktan kaçındığım, evimin direği, umudumun sönmeyen mumu, dünyama doğan güneşim, biricik eşim için pişmanlıklar deryasında, sulu gözlerle arkasından yazıyorum.

Sevgili eşim, aslan yüreklim, gözümün nuru, ömrümün anlamı, ilk ve tek aşkım, gönlümün baharı, yolunu gözlediğim, ayrılmadan hasretle özlediğim, efendim, beyim, umudum,  varlığım, canım…

 Zahmetsiz, parasız pulsuz, fakat değer verme adına çok anlamlı bu hitapları fazlasıyla hak ettiğin halde, hayattayken yeterince sana söyleyememenin, ya da inatla, nazlanarak söylememenin, vicdanımı kavuran acısıyla karalıyorum. Yüreğim şu an bin parça, bağrım yanık, vicdanım acılar içinde…

Islak gözlerle, tarumar olmuş, enkaz bir bedenle, yığıldığım yerden, solmuş bedenini izliyorum. Çaresiz ve ümitsiz bir tükenmişliğin biçareliği ile el sallayamadan, dokunamadan, koklayamadan, son yolculuğuna uğurlamanın dayanılmaz kahrını hücrelerimde hissetmekteyim.

Oysa her eşten daha çok, daha fazlasıyla  hak ediyordun bir yudum ilgiyi, sıcacık bir gülümsemeyi… Fakat yapamadım, birlikteliğimizin kıymetini bilemedim, sahip olduğum güzelliklerin değerini, önemini, ayrıcalığını anlayamadım.

Mutluluğu tatmamış kalbime, cömertçe akıttığın deryalar misali sevginin bir tek kırıntısını tenezzül edip de, seninle paylaşmadım. Hep almayı, istemeyi, üzmeyi hırpalamayı yeğledim. Sevindirmeyi, tebessüm ettirecek munisliği, minneti, şükranı, nezaketi sana çok, ya da gereksiz gördüm. Bencilliğimin, kıymet bilmezliğimin faturası şimdi vicdanımda yük…

Oysa her kapımızı çaldığında, içimi ısıtacak gülümsemeni göreceğimi, umuduma tozpembe hülyalar katan “nasılsın canım” sözünü işiteceğimi biliyordum.

Hep te böyle oldu. Beni hiç yanıltmadın, hayal kırıklığına uğratmadın.  Sen tebessümle, candan davranırken, ben hırçın, kırgın ve gergindim.

 En yorgun zamanında, en üzgün ve sıkıntılı anında bile, “bir tanem” sözcüğünü asla ihmal etmedin. Beni telaşlandıracak, üzecek, hırpalayacak tavırlardan titizlikle kaçındın…

Bense huysuz ve şımarık bir çocuk gibi, olmadık sözlerle,  moralini bozdum, gülücüklerini boğazına tıkadım. Yine de zerre kadar yüksünmedin, sert davranmadın, hoşuna gitmeyen densiz tavırlarımı, kırıcı söylemlerimi görmezlikten geldin, hoşgörünle yıkayarak, tebessüme dönüştürdün, tartışmaya taşımadın.

Binlerce kere haklı olduğun halde, suçlu ve haksız senmişsin gibi alttan aldın, teskin ettin, dinledin. “Haklısın canım” diyerek, erdemliliğin, sabrın tahammülün en nadide örneklerini sergiledin.

Yuvana, eşine sahip çıkmasını, korumasını kollamasını bilirdin. “Gerçek koca nasıl olunurmuş” un en nadide temsilcisiydin. Örnek yaşamınla bana rehber, aydınlık yol, çaresizliğime umut oldun. Bütün bunları yaparken hiçbir zaman böbürlenmedin, efelenmedin. Kendini haklı görmedin. Haklılık payesini bana verdin. Beni; olgun, eksiksiz, mükemmel bir tanecik eşin gördün. İstekle memnuniyetle, canı gönülden kabul ettin.

Oysa bir çok sorununun sebebinin, ben olduğumu biliyordum. Kendi haksızlığımı anlıyor, görüyor, biliyor fakat itiraf edemiyordum.

Ya da kendi haklılığını hiç savunmayan, asılsız, mesnetsiz suçlamalarıma karşılık vermeden sabırla, şefkatle istekle dinleyen, kendi haklarından feragat eden o mütevazı tavrından, saygı duyulacak erdeminden yüz alarak kendimi gerçekten haklı sanıyordum.

 Meğer; gerçek seven, önemseyen, değer veren, beni değerli kılan senmişsin. Sevginin, vefanın, özverinin adı da senmişsin. Ben se, kadir kıymet bilmez, şımarık, bencilin biriymişim.

Hiç bitmeyecek sandığımız ömürler, değerini bilemediğim saadetler de bir anda bitiyormuş meğer. Bunu acıyla yaşamanın perişanlığı içindeyim işte. 

 

Sevgiyle kalın

(devam edecek)

                                                                              Seyfettin Karamızrak

 

 

 

 

 

 

( Ardından başlıklı yazı KARAM-41 tarafından 22.09.2025 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu