
Senin için:
Hiçbir zaman
bir kedi,
bir ayı,
bir köpek,
bir aslan olmadım.
olmak istemedim de.
Bırakır mısın beni?
Sürgün et beni!
Cesedimi yaktım,
ruhumu cezalandırdım
ve gençliğimi hapsettim.
Birkaç dil konuşabiliyordum.
Tango, Zeybek ve halk dansları yapabiliyordum
kah yavaş
kah hızlı.
Bir gece hava sıcakken
seninle örttüm pastoral manzarayı.
Ve bazen ansızın
saçlarını örmek veya boyamak istediğini söylüyorsun…
Ama neden?
Bazen yaşlandığını hayal ediyorum.
çamaşırlarını güneşe astığın
o terasta gömülmeyi düşünüyorum.
Ama neden:
bir taşın kurbağa olduğuna inanıyorsun
zaten rengi de değişti.
Sonra, o daracık kot pantolonu giymeye devam ediyorsun
belindeki
düğmeleri
ilikleyemeden
biraz kilo aldığını düşünüyorum…
Hikayeler üretmen bana tuhaf geliyor.
Tuhaf olan –
belki doğuştan gelen bir şey.
Tıpkı güneşte gözlerinin
renk değiştirmesi gibi.
Düşünüyorum
Sana alışveriş sepeti demeli miyim?
Alışveriş için daha iyi bir an olmadığı söylenirse,
bir değer artışı mı temel alınır?
Her gün, bir suikastın bir katliamın
yıldönümü kutlanırken.
Biliyor musun, ben
hiç ünlü olmadım, ne de ünsüz.
Bazıları para sayma süngerciklerinde
parmağını
incitirken…
Kokunu hatırlamadım diye üzülmüştün
oysa ki koku alma yeteneği hayvanlarda
daha belirgin olduğu söylenirdi.
biliyor musun ben hiç hayvani olmadım
Söyle, dünya yok olurken nasıl sevebilirim?
Fazla şiirsellik ve melankoli bu benim için
Ama sen istedin diye kendimi zorluyorum:
En çirkin şeyleri düşünmemek için
Ama geçti bile…