Alıcı...



Ölümü giyindiğimi bilmiyordum üstelik asla düşlememiştim ve sahip çıkmam gereken ne ise peşini kolluyordum elbet arkamı kollamayı unutmuş ve yan yatmış sıra dağların aslında mezarım olduğunu da bilmiyordum.

Bilmediğim başka şeyler de vardı tıpkı ulumasını duyduğum kurda ve kuşa da yemi olacağımı bilmememe vesile olan ahmaklığım ile kendimi ateşe atmışken.

Sözcükler kıvılcımdı tıpkı şarlayan aşka methiyeler dizdiğim gibi ve boynumda sıra sıra dizili inciden geriye kalan kopuk misina.

Aşkın da rahlesine sermiştim ölü umutlarımı ve un ufak kalana kadar öğütmüştüm düşlerimi ne de olsa kibirli düşlerimin mezarında ziyaretçi kabul etmiyordum. Varsa yoksa ölü kahramanlarım ve ölü hatıralarım.

Çıkan yangın bakalım başka nelere yol açacaktı? İçimde uyuyan yılan mıydı tek sorumlusu zehrin ve soluduğum havada asılı idi hurafeler ve umuda ket vuran karanlığın gücü ile tepe taklak olduğum ve uğultu da hız kesmiyordu.

Tanımsızlığın alfabesinde sahi, hangi harfe denk düşüyordum ve bir hece olma lüksüm de yoktu. Ben çıplak bir harftim hiçbir noktalama işaretinin bana ulaşmasına asla da izin vermiyordum ve bir kez insan olma hakkım elimden alınmıştım en azından mutluluk denen furyada payıma düşen boş bir çuvaldı kimi zaman kendimi çuvala tıktığım kimi zaman yenemediğimde içimdeki iblisi uğursuzluğumla tahayyül dahi edemeyeceğim hurafeler.

Kat çıkmam gereken beyitler vardı ve şiirle denkleşen duygularım ve cüret etmediğim koca ömrün hitabesiydi şimdi şiir olmaya meyletmiş ve ben içimdeki ırmak kurumak bilmiyordu ve ilhamımla yüzleşip kendime de asla eremiyordum.

Asılsızdı söylenenler.

Sıfatlar asılsızdı.

Asal sayı olma hakkım bile yokken sadece yuvarlandım yokuş aşağı ve karşıma çıkan her şeyi yuttum.

Annem kayıptı.

Babam ise asla var olmamış.

Kardeşlerimin tümü terk etmişti alfabeyi ve çarpım tablosundaki akraba sayılar bana asla pas vermiyordu ve verdiğim es sayesinde yeniden doğuyordum.

Fıtratımda saklıydı gizem ve izini sürdüğüm.

Tanrısal bir çöküştü kimi zaman heba ettiğime yandığım yetmezmiş gibi var olma coşkumla asla şerh de düşmüyordum değil yalnızlık var olma ihtimalim bile boşuna hevesimi kursağımda bırakan yanılgılardan sadece biriydi.

Ocağım tütmüyordu.

Dumanı gözümü bile yakmıyordu yanan hatıraların ve göz çukurlarımda lanetli yılan yavruları çıkardıkları tıs sesi ile bilfiil zehirliyorlardı hem günü hem dünü.

Aşka çalım atan metazori bir özlemden arda kalan.

Görüp göreceğim neydi de tok gözlü olmam gerekiyordu ve sözcüklerin vasıfsızlığında denk düştüğüm o ritim bozukluğu ile hep mi hak ediyordum bunca iftirayı ve duyguların zehir zemberek yankısında Tanrımı kolluyordum ve tanrı olmanın ötesinde nesnel varlığımda sadece cennetten kovulduğum yetmezmiş gibi cehennem davetiyem bile onaydan geçmemişti.

Düşe gebe gerçekler.

Gerçeklerin gerekçeleri kayıp iken.

İhbar etmem gereken hiçbir şeydi madem beni yoktan var eden tasamı büyütüyordum şiirin kollarında ve şişip duruyordu içimdeki balon az sonraki kör dövüşünde belki ulaşacaktım bitiş çizgisine sonra da yeniden başlayacaktım elbet sonlanmadan gerçekleşmeyecekti bu yeniden var oluş ç/ağrısı ve altına takoz koyduğum tüm yalanlar zaten baş aşağı da etmişti ve tepegözde saklı bir ışık gibi iniltilerimi büyütüyordum ve vebalı yüreğimle kaçışıyordu herkes.

Bir aşktım özlemine hasret.

Bir acıydım hangi pencereye denk düştüğü bilinmeyen ve noktalama işaretlerinin dahi reddettiği.

Mazlum bir düştüm çivisi çıkmış dünyanın aslında hiç var olmadığının da bilincinde.

Mağdur bir hikâye idim mağduriyet ikliminde tebaası yalnızlık olan.

Sahi, neye denk düşmüştüm de kendimi bildim bileli hala bir baltaya sap olamamıştım…

Düş kazanına daldırdığım kepçe ile yakaladım sonunda kendimin son kırıntılarını ve insan olmanın kıvancı ile tam da hayal kuracakken alarm çaldı. Verilen süre dolmuştu değil bitirmek başlamaya bile gücüm yetmemişti ve son kez içimden geçenleri havale ettim Tanrıya belki de havsalamın almadıkları idi var olmama engel olan ve olmayan vücudumla hiçbir yere ait olmayan ruhumla vurdum kapıya gerçi açılmasına asla mahal vermeyecekti kader ama…

Kederli bir sesin ç/ağrısına denk düştüm ve içime dokundu bir el. Mucizelere hep inanmıştım gerçi ama asla da bir mucizeye denk düşmemiştim ve sadece göz çukurlarım nasiplendi bu dokunuştan derken vücudum belirmeye başladı ve taşların artık yerine oturduğunu gördüm hele ki bana atılan taşlarla ördüğüm duvarlardan sağ çıkma ihtimalim bile yokken…

Solumda atan yürek, sağ omzuma konan o ışık ve giyindiğim hüzün ve ellerimde yıldızlar sancılı göğün göz kırptığına dahi şahit iken ve içimdeki boşluk doldu mutlulukla bir an.

Gözlerimi açamıyordum ama varlığını hissediyordum annemin ve gagama dokunup da o yumuşak ve ölü böcek.

Tüylerim ıslaktı ve vücudum nemli ve içim sıcak ve kulaklarımdan gitmeyen sesleri kardeşlerimin gerçi beş yumurta çıkmıştık yola ama ve derken kocaman bir el peyda oldu bana ve diğer kardeşlerime uzanan ve annem her ne kadar bu devasa eli gagalayıp uzaklaşmasını istese de…

Hayat yolculuğumuz ne kadar sürmüştü sahi ve devasa binanın en üst katındaki pencerede başlayan yolculuğumuz sona ermek üzereydi ve son duyduğum o çığlık:

‘’Anne, kuşlar yumurtadan çıkmış hem de üçü birden. Yaşasın yeni oyuncaklarımı sonunda teslim etti melekler. Tüm arkadaşlarıma göstereceğim yeni oyuncaklarımı bak şimdi alacağım elime.’’

Uzun uğraşlardan sonra yavrularına kavuştuğu an itibari ile onları sonsuzluğa uğrayan anne kuş asla da terk etmedi o pencereyi ta ki sapanla can verene kadar ve herkes onu alıcı kuş diye andı.

Mademki insanoğlu yavrularını çalmıştı.

Elbet dişi kuşa eşlik eden erkek kuş ve asla dönmediler diğer kuşların yanına asla da yeltenmediler yeniden yavru sahibi olmak adına.

Doğa onlara yavrular armağan etmişti akabinde de çalınmıştı her biri ve normalde alıcı olan evren ve insan iken insanlara ölümü çağrıştıran her lanetli kuş alıcı kuşlar diye nam saldı ta ki Tanrı onların da canını alıp ölü yavrularının yanına gönderene değin…

 


( Alıcı... başlıklı yazı GÜLÜM-ŞİİRİN TEK H/ECESİ İKEN AŞK... tarafından 5.10.2025 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu