Yalnızlığın türküsüdür y/aktığım
ağıtlar ve mahzun bir gülüşün penceresinden sarkan kayıp iklim gibi içimin de
hallaç pamuğu gibi yolunduğu bir düş mektebidir yaşadığım şehir ve mekân ve
zaman.
Aheste sevenler var misal.
Azap ile sevişenler bir de.
Kükreyen gök var küreyen bulutların
da ıslığı ve körpe yüreğinde zemherilerde açan çiçekler var.
Ah, kadife teni aşkın.
Ah, riyasız ve saf sevdalı mevsim.
Aşkın andığıdır şiir ve şairin
andığıdır yazmaya durduğu elbet kıyıma uğramış körpe yüreğin ihbarıdır az sonra
kalemin dökecekleri.
Kıyama duran bir kuşun tekelinde
saklı tek lokmadır benim yüreğim ve gagalandıkça semiren bir nimettir ki
sevginin kök hücresine saklanırım bazı bazı.
Başat sözcükler.
Başını eğen başaklar Rabbine duyduğu
sevinçle ve muhteviyatı ömrün bazen çürüyen kökün bazense azığa alınan düşler
gibi kırbaçlandıkça acılar büyüyen elemde baş verir tohumlar.
Acıdır şairin ırkı.
Acımaz da şair içindeki sefile.
Aşka âşıktır o yoldaş yürek ve
afakanlar bastıkça geceye gündüzü diker penceresinde saf tutan kuşlardan alır
ilhamını.
Esen rüzgâr.
Efemine gölgeler ve efkâr.
Hazanın ön sözüdür gece ve gecenin
firakıdır mıhlandıkça olduğu yere neşreden türküler ve ilhamı satırların belki
de şair bir ömür ihmal edildiği için öyle çok da kale almamışken kendini
öncesinde.
Huzurdur kökeni şiirin ve hüzün.
Küredikçe harfleri kurutur yaşlarını
ve kükrer imgeler bazen afaki bir teselli ya da tecelli eden izafi bir
mutluluk.
Şair mutlu mudur sahi?
Ya, mutu kayıp iken?
Yansızdır üstelik yazar ve yaşarken.
Yeşerendir dipte saklı olan ve yaş
alandır isyan ve yaşayan yaşatandır umut.
Aşkın körebesi yalnızlığın da
alfabesi ve hüzün denen rüzgârda mutlak bir rövanştır aldığı kırık hecelerden
derlediği hüzünle karışık bir intibadır belki de bıraktığı geride ve ileride asılı
o el freni ile tutunur da tutunur hayata.
Temize geçtiği ömür.
Temyiz edilen bir o kadar.
Telafisi mümkün olmasa da geçmişin
andaki mevcudiyeti ile geleceğe damgasını vurur şair ve can evinden vurulur
illa ki ve her can verdiğinde yazar ve her yazdığında can bulur ve böyle gelir
geçer zaman ki zamansız bir aşktır şairin yüreğini kaptırdığı ve kapışan
duygulardan arda kalanla örer şiirlerini ve her kar yağdığında usulca dokunur o
kar tanesine elbet bir ömür incindiğinin yanında lafı mı olur o usul d/okunuşun
ve işte yaza yaza ve acı çeke çeke ve seve seve hidayete erer şair.
Oysaki bir nihayettir çoğu insanın
gözünde.
Ama şair bilinmeze âşıktır bir de
yüreğindeki devingen iklime ve göçebe kuşlardan alır ilhamını ve kanat açar
sonsuzluğun ruhuna konduğu kadar adar da kendini İlahi Aşka…
Ç/engelli bir düşten az evvel firar
ettim ve işte gerçeği resmediyorum.
Dolan miadın yankısı hala cereyan
ediyor ve cüret eden gölgelere verip veriştiriyorum.
Ruhumun patikası.
Yüreğin pazenden sözcükleri…
Ah, kanamalı imgelerim ve kanatan
acılarım açısı yok bu yitip giden düşen ve mazinin lakin ufkuma baş koydum ben
umudu elden bırakmadan söküklerimi dikiyorum acele ile aşk ile.
Hazan makamı nükseden.
Hicran makamı yüreğimden efkârla
tüten.
Hicreti belki de günün ve gecede
saklı bir neferim ben.
Nazlı sevdam niyaz yüklü fukara
varlığım.
Sözcükler kasıtsız.
Aşk kasıtlı.
Renkler öksüz.
Ebemkuşağı titreten ve sarsan
içimdeki kaçkın mevsimleri.
Mevsimsiz bir aşka düştüm ben ve
reşit kıldım o gün varlığımı ve ben ki kozamdan firar edemedim bir ömür ve ben
ki uçmayı bilmeden tüm evreni afaki kanatlarımla tavaf ettiğim.
Hem günüm günüme uymaz benim hatta
anım anıma.
Tevafuk bildiğim nice zaman zarfı
öykü ve yüreğin buklesi kıpraşan ve coşan ve de ç/ağlayan.
Aşka namzet öyküler…
Ah, dün mizaçlı şiirler.
Şehrin yedi tepesine konup da yeniden
kat çıktığım dilekler ve uzandığım her yürekte saklı bir referans iken
öykündüğüm mazimde saklı binlerce ayrıntı ve şehrin telaşlı ve talaşlı
kaldırımları.
Bazen sektiğim bir taştan diğerine.
Bazen gözüm açık sayıkladığım bir
düş’ ün aslında gerçek olduğunu fark etmek büyülü bir tahayyül ile kâbusları
attığım çöp sepeti ve ihbar etmekten büyük haz duyduğum iç sesim…
Kanaviçeler ördüğüm.
Görgülü bir aşkın da nakkaşı iken
kalemin dokusunda ve d/okunuşunda saklı rüzgâr gibi içime estiğim ve de
alametifarikası zamanın bazen alt ettiğim acı eşiğinde saklı devasa ve açısız
bir üçgende oynaşan rüzgâr ve bulutlar.
Kasvetli günün öğretisi iken kalem.
Kalender meşrep sözcüklerin de firar
ettiği lügat.
Şimdilerde depreşen iç sesim ve
yarına dönük yüzüm ve atim ve mazim bazense kök söktürdüğüm içimdeki çocuğu da
falakaya yatırdığım bir ömrün özeti iken kalemin her şerh düştüğü duyguda
yeniden doğmanın da mucizevi farkındalığı ile hayallerimi gerçek kıldığım ve
bildiğim.
En çok da bilinmezin g/izinde aksasa
da iç sesim ruhumdaki girdap bazen sökün eden umut bazense hicap ve sessizliğin
raconu iken kalem sessizce yazar ve severken iman gücümle bir ömrü ayakta
geçirdiğim ve yalnızlığın da manifestosu bunca zaman süren sessizliğin son
bulduğu katıksız niyazımla ve kalemimle eşlik eden kaderin de yüzü suyuna
hürmeten bitap düşmek ne ki kederin ıslıkladığı gün ışığında saklı iken…