
‘’Çiçekler damlıyor gecenin
parmaklarından
Dudaklarımda eski bir mektep türküsü
Karanlıkta sana doğru uzanmış ellerim
Gözlerim gözlerini arıyor durmadan
Nerdesin?’’(Alıntı)
Esen rüzgâra talim ediyor içimin
yılkı atları bense teyakkuzdayım mehtabı karşıma aldım bir kez ve evreni de yâd
ettim edeli…
Mevsimin hoyrat nefesinde saklı nazlı
bir rüzgârım ben niyazımın da sonlanmadığı göğün çatısına karargâh kurduğum bir
tabur dolusu insana yetecek iken sevgim, bahşedilen hüzne müptela bir varlığım
insanlığımın ötesinde düşünce ikliminde defalarca kaybolup yeniden kendime
rastladığım…
Dişimin kovuğunda kalan sözcükler
Bazen isyana teşvik edildiğim
Ansızın seğiren gözüm
Yürekten tüketildiğim
Ama yedieminde saklı bir gülüş
sırıttığı yerin,
Umut veren göğün ve yüreklerin
geminden
Arda kalan ısrarlı bir yoksunluk
işte.
Ah, türkülerimde saklı bir iz.
Gizindeyim aşkın ve elemin.
Devasa bir rahmetse bahşedilen
Aşk ve yalnızlık ve turuncu güneş.
Gülüşümü çaldı akbabalar
Dokunduğum ne ise elimden arda kalan
bir tiz ses ki
Yalnızlığın membaı
Bir de sökün eden maviden bir şelale.
Umudun tekkesi ve tebessümler ettiğim
Göğün şadırvanında saklanmış bir
tutku
Baltalanansa yüreğimden kaçıveren
Dokunmakla kaybolmak arası bir seferi
Yüreğimi mest eden
Dünden kalan bir temenni.
Hazandım sürüklendiğim
Hazal idi yüreğin nüksettiği.
Hazindi sonu mevsimin
Kürediğim kadar küstüğüm kendime
Öncelikli bir dilekçe
Az evvel evrene beyan ettiğim.
Gülüşlerim kundaklandı gecenin
ferinde
Bir isyandım ben
Alengirli rüzgâra inat
Besteler yağıyordu
Devasa bir çatlak duvarda
İçime dökülen zerreler yakut
gözlerinde
Zamanın mihrabı idim göğün
Tekmili akar da akar içime
Hecelerin hicvi ve rahmeti
Yana yakıla yaşamak değildi asla
yalan
Şiarı ömrün
Şairi, yalnız geçen günün
Hicabı değildi asla
Hüzün saklı iken en derinde.
Miadı dolan renkler var
Belki de tahayyül etmenin dahi
Mümkün olmadığı sırlar
Saklı yüreğimin dehlizinde
Ve göğe d/okunma arzusu ile
Zıplıyorum olduğum yerde
Ve işte deşilen her yaram
Belli ki dışa vurumu yalnızlığın
Yoksa yoksa
Mümkün müydü sevmenin miladı iken
Doğduğum günün yüzü suyuna hürmeten…
Aksayan ayaklarında mevsimin
Ve elimde devasa bir asa
İşte taşlanan varlığım ve de taçlanan
ruhum
Bense önüme bakıp da kayıp giderken
Defalarca her yanıldığımda
Ve yakardığım sadece Mevla’m.