
Vakıf olduklarıma rest çekiyorum ne
de olsa iyi değil gidişat ve bir ön incelemeden geçirmeden patavatsızca ihlal
ediyorum kanunları yoksa genel kabul görmüş kurallar mı demeliydim?
Zaman yolcu tıpkı bizler gibi aslında
bizleriz yol kesen sonra da suçu kadere atıyoruz.
Derin mevzu öbeklenmiş bunca gizem ve
aslına binaen bir şart da sunmadan kıstası olmayan gerekçelerle noktayı koymak:
belki de bir süreliğine.
Konunun gidişatı ile ne ilgisi
olabilirdi ki mesleğimin ve ben hangi sunumumla ihlal edecektim tüm hocalarımın
destursuz söylemlerime atıfta bulunmalarına sebebiyet verip…
Ölümüne sevdiğim mesleğim sahiden de
ölümüne.
Kolayca sahip olmadım ben bu
diplomaya aslında kıt kanaat geçinen bir aile de değildik eskilerin tabiri ile
orta direk ama ben en yüksek noktayı hedeflemiştim gel geç üç kuruş maaşa asla
talim etmeyeceğimin de bilincinde gerçi annem çok kızıyordu benim bu meslek
aşkıma-ya da onun tabiri ile içinde boğulduğum bu hırs.
Sağlıklı bir insanım gerçi üç beş
detay var ama beni sıkıntıya sokan yine de şükrederim aslında etmeliyim de.
Bazen ufak tefek bir baş ağrısı bazen
gergin hissettiğim anlar bazense basit bir kas gevşetici ile sıkıntı ve
ağrılarımdan kurtulduğum.
Mesleğimi hala söylemedim,
farkındayım yoksa eski mesleğim mi demeliydim?
Bölümdeki hocalar benden fazlaca
ümitli idi hele ki o diyabet hastası kıza yaptığım implantlar… anladınız artık
nasıl bol keseden böbürlendiğimi.
Tavşan dişli bir genç irisiydim lise
dönemlerinde ve beni bu dişlekliğimden kurtaran muhteşem insan… Tabir-i caizse
komplekslerime nokta koyan muhteşem diş doktorum.
Biraz canım yandı o diş telini
kullanırken ama değdi de sonrasında.
Fakültede kalıp akademik kariyer
yapma hayallerime de zemin hazırlamıştır rahmetli diş hekimim.
Bir keresinde dişçi, demiştim de
nasıl da küplere binmişti ama almıştım da dersimi şimdi aynı hezeyanı bana
yaşatan çokça hastam var yoksa vardı mı demeliydim? Bakınız hala
kabullenemiyorum mazide terk etmişliğimi mesleğimin gel de anlat içimdeki isyankâr
kıza.
Deşmekle sorun çözülmüyor.
Bir de dişçi koltuğunun nasıl
görünmesi konusunda bana uzun nutuklar atan sevgili komşum ve bir öncesi: Kasap
Bedri.
Yanlı bir tabir yine de bana kalsın
bu kasap mevzuu ki adamın kemikleri sızlar o köpek dişimi çekeceğine sağlam iki
dişimi hangi şartlarda çektiği.
Dün satılığa çıkardım çalıştığım
muayenehaneyi sanırım sık sık rüyalarıma girecek orası ve ilk hastam ve de son
hastam yoksa beni son kez canlı ve sağlıklı gören mi demeliydim?
Konunun gidişi kaygan bir zemin
özelliği taşıyor lakin aklıma gelmeyen bir şeyle resmen yüzleştim ve öncesinde
de böyle bir şikâyetim yoktu. altı üstü eldiven hem hijyen açısından hem de
sıhhi mahiyette olduğu gibi görüntü itibari ile saygın bir izlenim uyandıran
zaten olan oldu bir kez yine de…
Evet, sağlıksız koşullarda çalışmak
mevzu bahis olabilir yine de…
Kesik kesik konuştuğumun farkındayım
ama mesleğini ölümüne seven biri için çokça makul kurduğum cümleler.
Hasta sağlığını tehlikeye atmak gibi
bir durum algılansa da görüntü itibari ile benim sağlığım resmen ihlal edilmiş
durumda ve şimdilerde bir seçim yapmak zorundayım gerçi vicdanımla baş başa
kaldığım bir süreç ve görünen o ki de durum böyle intikal edecek herkese daha
doğrusu hastalarıma yeter ki hasta yakınları duymasın.
İki acıyla sarsıldım geçtiğimiz yaz
mevsiminde. Evlenmek için gün saydığım adam ve o da bir diş hekimi yine bir
seminer sırasında tanıştık ve birbirimize mest olduk hele ki konu kanal
tedavisi ve lokal anestezi oldu mu. Evet, önceliği var ne de olsa mesleğinin
zirvesindeyken terk etmiş her şeyi üstelik yurt dışında oldukça gözüne girmiş
iken tıp camiasının ve medyanın ama görünürde bana tek geçerli sebep sunmadı
yine de umurumda değildi ta ki…
‘’Ne zamana gün alacağız diye
sormuyorum lakin…’’
Neyden bahsettiğimi bilse bile
duymazdan geldi. Eh, anasının gözü idi hele ki benim gibi gözü kara bir kızı
gönül tuzağına düşürdükten sonra.
Acele ettiğimin farkındaydım yine de
kaç zaman geçmişti tanışıklığımız üzerinden ama ne zamanki konu resmiyete gelse
illa ki kaçacak delik arıyordu üstüne üstük gizliden gizliye banyoda ne
yaptığından tek kelime bahsetmemişti.
Koca adam.
Eh, yani, mesleğinin de piri yine de…
Anlam veremiyordum nasıl olup da bunca kariyer yaptığı bir alanı bir kalemde
silmişti ama incinmemek adına soru sormayı bırakmıştım. Benim de başıma
gelebilirdi ya da bir başkasının hatta bir polis memurunun belki bir
bankacının.
Yoksa ben de mi mesleğimi bırakıp baş
başa bir sahil kasabasına mı yerleşseydik?
Erkendi hem de çok erken. Başarının
tadı damağımda kalırdı mesleğimi terk etsem üstelik akademik kariyer hayallerim
hala suya düşmemişti gerçi yaşım ilerliyordu ama…
Yol almaktı önem arz eden: hem
ilişkimiz anlamında hem de mesleki itibar.
Sahi, ne kadar idare edecekti Serdar?
Hazır paraya dağ dayanmazdı bir de bir de… kaçıp kaçıp gidiyordu aklına estiği
saatte ve tek kelime etmiyordu döndüğünde. Hafif dalgalı hafif sersem sanırım
biraz fazla kaçırıyordu alkolü yine de fazla sitem etmiyordum ve biliyordum ki
bana söylemediği şeyler var ve o gün.
***
Yoğun bir trafik, öncesi ve
mesleğimdeki tüm kazanımlarım adına yine yurt dışına bir seminere gitmem
gerektiği o gün: ani bir mide bulantısı ile uyanmıştım sabahın dördünde. Uçağım
saat altıdaydı ve ben hangi ara giyinip yola çıkacaktım da binecektim uçağa?
Derin bir bulantı akabinde baş
dönmesi ve Serdar bunca huzursuzluğun yanında bir de demez mi:
‘’Yoksa?’’
Mümkün değildi hamile olmam ne de olsa…
sanırım muhtemel bir seçenekti de sonuçta genç insanlardık bazen tedbirsiz ama
bu ihtimal bile onu çıldırmıştı.
‘’Seminere gitmiyorsun ve bu gün
doktora gidip eğer ki o ihtimal varsa bile… evet, bebekten kurtulacaksın’’
demesiyle kendini bu sefer odasına kapatmıştı.
Ben ağlamamak için kendimi zor
tutuyordum sonuçta evlilik hayalleri kurduğum bu adam bu kadar acımasız olmayı
nasıl beceriyordu?
Mecburdum gitmeye ama gidemezdim ve
görünen o ki; hocalarıma da rezil olacaktım ne de olsa aylar evvelinden
ayarlanmıştı seminer programım üstelik bir de sunum yapacaktım.
Tüm ihtimalleri sildim ve ani bir
refleksle taksi çağırdım. Serdar içeriye kendini kilitlemişken kaçmalıydım bu atmosferden
üstelik hamile olduğum ne kesindi ne de yanlış bir şeydi sonuç itibari ile biz
de evlenip anne baba olma hakkımızı kullanacaktık gerçi acele etmiştik ama…
yolunda gitmeyen bir şeyler vardı Serdar’ın söylemediği ve içimi kemiren o
kurdu boğup attım kendimi dışarı. Vaktiyle uçağa yetişip iyice düşünmeliydim ve
bu adamdaki olası sırları bir bir çözmeliydim gerçi söylemesi kolaydı ama.
Yurt dışında kaldığım beş gün boyunda
ne sesini duydum Serdar’ın ne de tek bir mesaj gönderdi bana. Hayli yoğun bir programdı
ve ben hala hamile olup olmadığımı bilmiyordum belki de bilmek istemiyordum.
Klinikte bir hastaya müdahale
edecektim dönmeden evvel ülkeye ve buydu benim için dönüm noktası ne de olsa
bildiğim ne varsa bu hasta üzerinde tatbik edecektim.
Down sendromlu bir gençti hastam ve
benim gibi o da Türk’tü bu anlamda bağdaştırıcı ve bağlayıcı bir ittifak olarak
hastamla zor bir sınavdan geçecektim.
Her şey yolunda gözüküyordu ve ben
tüm donanımlı ekibi ile kliniğin bir bir tanıştırıldım.
Söz konusu mesleğim oldu mu gözüm
hiçbir görmüyordu ve ellerime geçirdim lateks eldivenleri.
Hastan çok uysak ve çok mutlu
gözüküyordu dişçi koltuğunda belli ki uzun sürecek bu tedavi sürecinden beni
üzmeyecekti.
Farklı bir dokusu vardı odanın da
kliniğin de ve ellerim… ansızın terlemeye başlamıştım ve işaret ettim klimayı
açsınlar diye. Derken tüm vücudumu saran bir kaşıntı ve inanılmaz bir baş
dönmesi ve vücutta yanma hissi. Sahi, ne oluyordu bana? Gülümsedim zorla da
olsa hasta ağzını açmış bir yandan da şekerleme yiyordu. İnanılmaz
sinirlenmiştim ve avazım çıktığı kadar bağırmaya başladım:
‘’Çıkar onu ağzından.’’
Ne oluyordu bana?
Ateşim yükselmişti aniden ve
boğazımda bir yanma hissi vardı daha da beteri yutkunamıyordum. Zorla çok zorla
nefes aldığımı fark ettim. Ve ellerim… Cayır cayır yanıyordu tüm vücudumla
beraber.
Hala bağırıyordum lakin sesim
çıkmıyordu ve genç hastam: o da bağırıyordu benim gibi ve deli gibi ağlıyordu.
Bu sefer üşümeye başlamıştım ve
terlemeye ama ben nefes alamıyordum ve evet, en kötüsü de buydu derken…
***
İnanılmaz bir koku vardı. Ne olabilir
ki diye sormama gerek kalmadan anlamıştım ki hastanede acil odasındayım.
Gözlerimi açtığımda oksijen maskesi takıldığını fark ettim demek ki nefes
alamadığım bir kâbus değil de bir gerçekti. Ve kolum delik deşikti tepemde
serum ve hastane için geçerli hangi aygıt varsa hepsi vücuduma bağlıydı.
Derken göz kırptı az ötemdeki beyaz
gömlekli adam daha doğrusu doktor iyi de ne olmuştu ki bana da acilde müdahale
edilmiştim?
Ansızın aklıma düştü: ya bebeğime bir
şey olduysa?
İyi de hamile olduğum kesin değildi
ki ama en önemlisi bana neler oluyordu ya da olmuştu ve olacak mıydı bundan
sonra?
‘’Nasılsınız?’’
Şükür ki adam Türkçe konuşuyordu.
‘’Ne oldu bana?’’
‘’Anafilaksi, efendim.’’
‘’Sebep ne peki?’’
Sorduğum sorunun cevabı için binlerce
şık olabilirdi doğrusu. Ya besin alerjisi idi ya da aldığım bir ilaç idi bana
dokunan ya da başka bir şey başka bir bilinmez.
‘’Cevabını öğrenmek istemediğiniz bir
soru, doktor hanım?’’
Güldüm hem neden cevabını öğrenmek
istemeyecektim ki sonuçta sağlığımdan önemli olan ne olabilirdi ve ne demek
istediğini anladım cevabı verdiğinde:
‘’Ellerinize taktığınız lateks
eldivenler size alerji yapan ve bunu bizzat gözlemledik. Önce midenizi yıkadık
ama temizdi üstelik herhangi bir ilaç alerjiniz olmadığı gibi gayet de
sağlıklısınız ve dediğim gibi plastik kökenli ne varsa ki taktığınız eldivenler
de buna ön koşul hazırlıyor…’’
Lafını kesmiştim ama balla değil:
‘’Bu, benim mesleğimin sonu olur. Ben
bir diş hekimiyim ve…’’
Ağlamaya başlamıştım: önce sevdiğim
adam ve bebeğim-ya da olmayan-ve şimdi de mesleğim. Sahi, ne oluyordu bana?
‘’Lütfen sakin olun. Kesin olan bir
şey yok bu anlamda testlerden geçeceksiniz ve nihai sonuca o zaman ulaşacağız.
Haber vermek istediğiniz birileri var mı?’’
Kimse gelmiyordu aklıma aslında
beynim çalışmaya son vermişti. Ne yani bir diş hekimi olarak giydiğim bu zırva
eldivenler yüzünden mi mesleğimi bırakacaktım? Ve Serdar… yolları kesişen iki
diş doktoru aslında mesleğine ihanet eden ya da mesleğin bize ihanet ettiği.
Sahi, Serdar neden mesleğini
bırakmıştı bunu bile bilmezken şimdi de…
Beni en iyi o anlardı ve ben de onu
gerçi hala aramızda uzaklıklar vardı ama beni gerçekten seviyorsa yanımda
olacağına da şüphem yoktu.
Beni sevdiğini biliyordum üstelik
yoksa bıkıp usanmadan bunca vakti beraber nasıl geçirirdik?
Mademki sevdiğim adam da benim gibi
aynı akıbete uğramıştı… bir anda gerçek dünyaya döndüm doktorum yanıma elinde
raporlarla geldiğinde.
‘’Gereken hangi test ise yapalım hem
ben sağlıklı olduğumu biliyorum altı üstü bir alerji. Turp gibiyim hem insan
bilmez mi hasta olup olmadığını?’’
Oldukça endişeli gözüküyordu
gurbetteki Türk doktorum.
‘’Ne var?’’ dememle.
‘’Evli misiniz? Ya da bir erkek
arkadaşınız var mı? Prosedür olduğu için soruyorum ya da çocuğunuz var mı?’’
Ne ilgisi vardı bu olanlarla?
‘’Neden sorduğunuzu anlamadım. Ben
çok sağlıklı bir insanım ve evet, bir erkek arkadaşım var. Çocuğum yok ama ben
de her sağlıklı insan gibi evlenip anne olmak istiyorum. Bunun konumuzla ne
alakası var doktor bey?’’
Ne yani, altı üstü bir alerji gerçi
mesleğimi sonsuza kadar unutacaktım ama…
‘’Üzgünüm, HIV virüsü taşıyorsunuz.
Ya bir hastanızdan kaptınız ya da erkek arkadaşınız ya da başka türlü bir kan
yoluyla.’’
Bu, bir şaka olmalıydı. Ne yani, aynı
günde bir insan hem ölümden dönüp üstüne üstük mesleğine nokta koyup bir de HIV
virüsü taşıma ihtimalim hayır, hayır, gerçeği…
Ne yani, iki cambaz bir ipte oynayıp
üstüne üstük bunca suçsuz insanın kanına girmek…
Gözüm kararmak üzereydi hatta
kararmıştı da hatta ben bu sefer gerçekten ölmüştüm ve hala alt yazıyı okumaya
çalışıyordum televizyon ekranına gözüm kayıp da…
‘’AİDS hastası doktorun izine
rastlanıldı. Yapılan uzun incelemeler sonucu izini kaybettirip ülkesine
sığındığı ve bu sabah hayatına kendi elleriyle son verdiği üstüne üstük suç
ortağı sevgilisinin…’’
Hastane polisi yanıma varmıştı bile.