Toprağın nabzını dinle, duyuyor musun o gürültüyü?
Köklerin karanlıkta verdiği o büyük savaşı.
Bir tohum, çatlatırken sabrın sert kabuğunu,
güneşe yazdığı mektubu okuyor yeşil bir dille.
Orman; nefes alıp veren devasa bir akciğer,
ve biz, o nefesin ucunda titreyen toz zerresi.
Rüzgâr, görünmez parmaklarıyla tararken denizi,
köpükler beyaz atlar gibi şaha kalkıyor kıyıda.
Bulutlar; gökyüzünün göçebe çadırları,
kurulup sökülüyor her şafak vakti yeniden.
Yağmur dediğin, bulutun toprağa aşk ilanıdır,
düşerken, her damlasında intihar eden bir hasret.
Dağların omuzlarında taşıdığı o beyaz yorgan,
sadece kar değil, zamanın donmuş hafızasıdır.
Kartalların bakışında saklanan o keskin uçurum,
düşmeye korkanların değil, uçmayı bilenlerin yurdudur.
Gece çökünce, ay ışığı bir fener gibi gezinir,
karanlığın en kuytu, en suçlu sokaklarında.
Kim boyadı bu kelebeğin kanadını böyle kusursuz?
Hangi fırça değdi de, kızıla kesti ufuk çizgisi?
Biz, evrenin devasa sahnesinde acemi oyuncular,
rolümüzü unutmuşuz, repliklerimiz rüzgâra karışmış.
Ama bak, bir ağaç nasıl da sadık duruşuna,
kökleri yerde, başı gökte, duaya durmuş bir derviş gibi.
Işığı takip et, gölgeler arkanda kalsın,
yüreğindeki o titrek alevi rüzgâra verme sakın.
Her şafak, dünyanın yeniden doğuşudur aslında,
ve sen, her sabah yeniden yazılan bir cümlesin.
Noktayı koyma hemen, hikâye daha bitmedi,
mürekkebi kurumamış gökyüzünün, daha söylenecek sözü var...
20 11 2025 -
(
Gökyüzünü Yamayan Terzi... başlıklı yazı
zeynep-akkus tarafından
20.11.2025 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.