İnsan suretleri ve de o büyük
yanılgı…
Oysaki daha yeni başlamıştık
Dercesine
Kaşla göz arası bir hikâye
Devamı da gelircesine
Şerh düştük bir kere sevgiye ve
emeğe…
Aşkın ambarında saklı gözyaşı
Acımakla acıtmak arasında gidip gelen
ön yargı
Duyguların hükümranı
Sonlanmayan umudun vardiyası
Kâh çöl çiçeği
Kâh gelincik
Hüsrana uğrayan katmerli sözcükler
Dil yarası yürek asası
Kanmakla kandırılası bir gün
Bir de verilen yanlış hüküm
Perdelenmiş gözler ne ki hem?
Yeter ki gözde hâsıl olmasın hem
Kalp ise alışkan kırılmaya ve
inanmaya
Kayboldukça zaman ve insan
Hele ki yok mu o Mehter Marşı
Bir ileri bir geri
Pabucundan büyük zalim ruhların
yalanı
Öncesiz ve doğurgan…
Kul hakkı yemekle zarar ziyan olmuş
nice mazlum insan
Ne köhne ne sıradan
O kesif sessizlikte hâsıl olan
İhbar edilesi bir renk mademki siyah
Azeri türkülerde yol alan seyyah
Kayıp bir şehir kayıp bir ruh
Kaybolmanın ertesi vuku buldu mu da
yeniden doğan
Bazen mehtap bazen güneş
İzafi bir renk değil elbette deşmekle
aşınır mı seyyah yürek?
İmleci suskun değil
İsyanı bastıran mıydı yoksa Külhan
Beyi?
Bazen karmaşa bazen hüznü tetikleyen
Duaların gücü
Aşkın da sevginin de olmaz mı
hörgücü?
Sondan başa kayıtlı
Baştan sona saklı
Ömrün ve günün tevazu yüklü
Varlığına binaen
Emsalsizdir kâinatın gücü
Sevi dilinde rahmet
Kimine göre eziyet kimine rehavet
Düştüğü kadar da payına
Muteber sevgininse Aşiyan Yollarında
Sektiği her adım
Adı batasıca zulüm
Yerin göğün Efendisi sevginin
Hükmünden çıkıp da yola
Varmakla iştigal o umut dolu sona…