Günlük Hayatın Maskeleri

MASKELİ BALONUN SAHTE YÜZLERİ!!! - HAKAN ÖZTÜRK


Kapıdan içeri girdiğinizde yüzünüze yayılan o düzenli gülümseme, aslında bir işaret fişeğidir. İnsan, kendi yorgunluğunu, kendi sıkıntısını bir kenara bırakıp, başkasına güven vermek için yüzünü yeniden düzenler. Bu, tek başına bir nezaket değil; bir görevdir. Bir lokantada en kaba sözlere karşılık yine de nazik bir sesle cevap verilir. Bir mağazada, sıradan bir ürüne olağanüstü bir heyecan yüklenir. Telefonda, öfke ve küfürle karşılaşan çalışan, sesini titretmeden sakin kalmaya çalışır. Hepimiz biliyoruz ki bu davranışların çoğu içten değil; hayatın bizden talep ettiği bir rolün parçasıdır.

Modern yaşam, insanı kendi içinden koparıp, dışarıya uygun bir yüz takmaya zorlar. Bu yüz, çoğu zaman gerçek duygularla örtüşmez. İçimizdeki kasvetle dışarıya sunduğumuz huzur arasında bir boşluk oluşur. İşte o boşlukta insan kendine yabancılaşır. Sosyoloji buna “duygusal emek” der. Yani insan, kendi hislerini bastırarak başkasına uygun duyguları sergiler. Gülümseme artık bir içtenlik göstergesi değil, bir iş sözleşmesinin parçasıdır. Satın aldığınız hizmetin içinde, size sunulan bu yapay huzur da vardır. Ve biz, her gün bu sahnede rolümüzü oynarken, kendimize şu soruyu sormadan edemeyiz: Gerçekten biz miyiz, yoksa yalnızca bize biçilen rolün oyuncusu muyuz?

 

Bir öğretmen düşünün. İçinde belki yorgunluk, belki hayal kırıklığı var. Ama sınıfa girdiğinde yüzünde sabır ve güven ifadesi taşımak zorunda. Çünkü öğrenciler, o yüzün ardında bir dağ gibi durmasını bekler. Bir doktor düşünün. Kendi hayatında belki kayıplar yaşamış, belki umutsuzlukla boğuşuyor. Ama hastasının gözlerine baktığında, ona umut vermek zorunda. Çünkü o umut, tedavinin bir parçasıdır. Bir polis memuru düşünün. Gün boyu şiddet, öfke, kaosla karşılaşıyor. Ama yine de soğukkanlı kalmalı. Çünkü toplum, onun yüzünde güven görmek ister.

Bir çağrı merkezi çalışanı düşünün. Dakikalarca süren öfke dolu konuşmalara rağmen sesini titretmeden cevap vermek zorunda. Çünkü işini kaybetmemek için kendi duygularını bastırır. Hepsi aynı sahnenin farklı oyuncuları. İçlerinde fırtınalar koparken, dışarıya dinginlik sunarlar. Bu, yalnızca nezaket değil; bir zorunluluk. Ve bu zorunluluk, insanı kendi içinden koparır. Bizler, her gün bu maskeleri takıp çıkarırken, kendimize şu soruyu sormalıyız: Gerçekten yaşadığımız hayat bizim midir, yoksa başkalarının bizden beklediği rolün bir tekrarı mı acaba? Vesselam.

Mehmet Aluç

 

 


( Günlük Hayatın Maskeleri başlıklı yazı kul mehmet tarafından 24.11.2025 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu