Baskılar


Baskılar

 

Bir zamanlar, Anadolu’nun güzel bir köyünde, hayalleri ve umutları gibi gözlerinin derinliğinde özlem taşıyan bir genç kız yaşardı. Adı Elif’ti. Elif, sıcacık yürekleri, neşeli gülümsemesi ve hayat dolu ruhuyla herkesin sevgisini kazanmıştı. Yıllar geçtikçe içindeki aşk arayışına rağmen, kalbinin derinliklerinde bir şeylerin eksik olduğunu hissediyordu. Köyde, Elif’in ilk aşkı olan Hasan, ona olan duyduğu derin sevgiyi itiraf edemeyen, içine kapanık bir delikanlıydı. Elif, Hasan’ın sıcak gülüşü ve derin gözleriyle içindeki ateşi hissetmesine rağmen, gözlerinin arkasındaki melankoliyi görmekte gecikmedi. Hasan, hayalleriyle Elif’in yanında var olmayı istedi ama ne zaman, nasıl, nerede söylesin bilemiyordu. Elif, doğanın içinde kaybolmuşken, kalbinde bir boşluk hissettiği anlarda, bir ay olarak parlayan Hasan’a bakar ve içindeki duygular sarmalına kapılırdı. Ama Hasan, kendi korkularıyla yüzleşmekten çekinerek, hep başka bir zamanda, başka bir hayat hayal etti.

Günler geçtikçe, yaz sıcakları köyde neşeyi artırıyordu. Elif, arkadaşlarıyla akşamları gökyüzündeki yıldızları izlemek için buluşuyorlardı. Her gece bir araya geldiklerinde, Hasan’ın Elif’e olan hislerinin kıvılcımları daha da ortaya çıkıyordu, fakat cesaret edemiyordu. Bir gece, Elif’in en yakın arkadaşı Zeynep, Elif’in Hasan’a karşı hislerini düşündüğünü fark etti ve bir plan yapmaya karar verdi. Zeynep, ertesi gün Elif’i kırlara davet etti. O gün, köyün en güzel yerlerinden birinde, çiçeklerin arasında bir piknik yapacaklardı. Elif, içten içe bu davetin ardındaki gizemi hissediyor, ama ne olduğunu anlamıyordu. O gün, Elif’in kıskandığı bir şey olduğunu düşünerek Hasan’ı davet etme cesaretini topladı. O an, Elif’in kalbi hızla atmaya başladı. Piknik alanına Hasan geldiğinde, Elif’in gözleri parladı. Zeynep, ortamı samimileştirip Elif ve Hasan’ı baş başa bırakmak için planını devreye soktu. "Biraz hava almak istiyorum," diyerek, biraz uzakta oturdu.

Hasan ile Elif baş başa kaldıklarında, Elif derin bir nefes alıp içindeki hisleri ifade etmeye karar verdi. "Hasan, seninle birlikte zaman geçirmek bana iyi geliyor. Hayatımda bir şeylerin değişmesi gerektiğini hissediyorum." demesiyle birlikte içindeki duygular birikmeye başladı. Hasan, Elif'in sözlerine karşılık vermeden önce, gözlerinin içine bakarak bir an duraksadı. "Ben de hissediyorum Elif, ama korkuyorum.” İçinde barındırdığı sevgiyi zamanla açığa vurma korkusu, hislerinin önündeki en büyük engeldi. “Belki de en yakınımızdakileri kaybetme korkusu, beni durduruyor.” dedi.

Konuşma sırasında, Elif’in gözleri dolmuş, ancak bir damla yaş düşmeden, “Korkma Hasan. Hayat aşkımızı bulmayı bekliyor, seni tanımak benim için bir lütuf. Belki bu, en güzel başlangıcımız olur.” dedi. Bu sözler, Hasan’ın içindeki tüm korkuları bir kenara attı. İki genç, birbirlerinin ellerine dokunduklarında, aniden zaman durdu. Her şey aniden sessizleşti ve etraflarındaki tüm dünya yalnızca ikisinden ibaret oldu. O günden sonra, Elif ve Hasan her gün birbirlerine olan hislerini daha fazla anlamaya başladılar. Ama aşkları sadece mutluluk değil, aynı zamanda zorluklar da getirdi. Aşklarının önündeki en büyük engel, köydeki dedikodular ve toplumun beklentileriydi.

Elif’in ailesi, onu başka biriyle evlendirmek istemekteydi ve Hasan bunu biliyordu. Her geçen gün, Elif’in ailesinin planları daha yüksek sesle konuşuluyordu. Hasan, Elif’ten uzaklaşıp kendi iç savaşıyla boğuşurken, Elif bu durumu kabullenmekte zorlandı. Elif, Hasan’ın içsel çatışmasını fark edince, ona destek olmak için çabaladı. Her akşam, aile toplantılarındaki tartışmaların ötesinde, Hasan’ın yanında olmayı gerektiriyordu. Her seferinde, gözlerindeki parıltı ve kalbinde taşıdığı aşk, ona cesaret veriyordu. Ama Hasan’ın geride bıraktığı karamsarlık, Elif’in neşesini gölgeliyordu. Bir gün, Elif’in ailesi ona, yeni bir nişanlı bulduklarını söylediğinde, Elif’in kalbi sanki bir anda durdu. Annesinin sessizce bakan gözleri, olanların ağırlığıyla yüklüydü, sanki geçmişten bir hikâye anlatır gibi. Elif, o an Hasan’ı düşündü. Onunla birlikte olmanın hayali, bulutlu bir günde kaybolan güneş gibi birden silindi. Bir avuç selin içindeki deli bir rüzgâr gibi, her bir hayali takvimden sildi.

Akşam olduğunda, Elif Sıdıka’nın bahçesine oturmuş, ağaçların gölgesinde derin düşüncelere daldı. Gökyüzü karardı ama kalbindeki isyan alevleniyordu. Hasan’a bir mesaj yazmaya karar verdi; bu, belki de aşklarının en büyük imtihanlarından biri olacaktı. “Hasan, yarın seninle buluşmalıyım. Son kez konuşalım,” dedi. O gece uykusuz geçti, kalbi geçen zamanın ağırlığıyla doluydu. Ertesi gün, buluşma noktasında Hasan’ı beklerken içi korkuyla dolmuştu. Hasan, Elif’in içindeki duyguları anlıyor ve bu durumu kabullenmenin acısını yaşıyordu. İki genç, birbirlerine son bir kez bakıyor gibi hissediyorlardı. Hasanın gözlerinde, Elif’in kalbinde de ateş yanan alevler vardı.

“Ne yapacağız, Elif?” dedi, titreyen bir sesle. “Her şey bizim elimizde değil. Zorluklar var, yollar kesişmiyor.”

Elif, derin bir nefes aldı. “Ama onsuz yaşayamayacağımı biliyorum. Bunu bir seçeneğim olmadan yapamam.”

Bir an sessizlik oldu. İkisi de gözlerinde yaşlarla birbirlerine baktı. Elif, doğru olanı yapmaları gerektiği gerçeğini kalbinde hissetti. “Belki de bu yolculukta karşılaştığımız her şey, bizi birbirimize daha da yakınlaştırıyor. Su gibi akmalıyız.” Hasan, ondan aldığı cesaretle gülümsedi. “Seninle her şeyi göze alırım. Ama birlikte daima ayakta durmalıyız. Sesimizi yükseltmeliyiz.” Küçük bir umut ışığı, içten içe büyümeye başlamıştı. Elif ve Hasan, el ele vererek, köydeki dedikodulara ve ailelerinin beklentilerine karşı durmaya karar verdiler. Sevgileri, karşılarında çıkan engelleri aşmaları için onlara güç veriyordu. Günler geçtikçe, Elif ve Hasan, köyde birbirlerine daha fazla destek olmayla beraber, aşklarının simgesi haline geldiler. Her akşam, ellerindeki umutla gökyüzündeki yıldızlara bakıyor, hayalleriyle kalplerindeki tutku arasında bir köprü kuruyorlardı.

Ama baskılar durmadı. Ailelerinin nişan planları sürerken, Elif’in babası, zaman zaman kızıyla bu konuyu açıkça konuşmaya karar verdi. Görmemesi gereken şeyler üzerinde dursa da, Elif, cesurca babasına karşı çıktı. “Babacım, kalbimdeki aşkı asla inkâr edemem. Hasan’ın yanımda olması, benim mutluluğumdur.” Elif’in sözleri babasında bir etki versede, toplumun ilkeleri ve gelenekleri üzerindeki baskının ağırlığını bir baba olarak daha iyi anlıyordu. “Kızım, seni korumak istiyorum,” dedi, yumuşak bir sesle. Ancak Elif, kararlılığını göstermeye kararlıydı.

Bunlar yaşanırken, köydeki gencin gururunu koruma isteği, Hasan’ın da yüreğindeki acıyı daha da derinleştirdi. Hasan, Elif’in babasına yaklaşarak, cesaretini toplamış bir şekilde, “Ben Elif’i seviyorum ve onun mutluluğu benim için her şeyden önce geliyor. Onunla birlikte olmak için her şeyi göze alırım," dedi. Gözleri, Elif’in güzelliğiyle parlayan yıldızlar gibi parıldıyordu. Elif’in babası bu cesur ifadeye kısa bir süre sessiz kaldı, gözlerinde bir çatışma yaşamaya başladığını hissetti.

“Evlat, aşk zorlu bir yolculuktur. Senin gibi bir delikanlının evlatlık duygusunu anlıyorum ama Elif’in geleceği benim için çok önemli,” dedi, derin bir nefes alarak. Ancak Hasan, işte bu noktada kararlılığını bir kez daha göstermeye hazırlanıyordu. “Kendimizi kanıtlamak zorundayız. Elif’in sevgi dolu kalbi, köyümüzün tüm geleneklerinden daha değerlidir. Biz sadece bir hayal değil, gerçeğiz. İkimizin de burada duracak cesareti olmalı,” dedi Hasan ve Elif’in elini tuttu. O an, iki gencin kalpleri aşkla dans ediyordu şu an.

Elif’in babası, kızının yüzündeki sevgiyi ve kararlılığı görünce, kendi içsel çatışması da derinleşti. Geleneğin ağır yükü, onun için küçümsenemeyecek kadar önemliydi fakat bu gençlerin ortak sevgisi de sarsılmaz bir gerçekti. Elif’in gözlerindeki parlaklık, içinde taşıdığı sevdanın gücünü temsil ediyordu. “Bunu başarmak için kalbinizi dinlemelisiniz,” dedi Elif’in babası, ne olursa olsun durumun düşündüğünden daha derin olacağını kavrayarak. “Ama unutmamalısınız ki, bu aşktan daha fazlası, topluluğumuzu da ilgilendiriyor.” Bu sözler, Hasan ve Elif’i derinden etkiledi. Fakat ikisi de birbirlerine olan bağlılıklarının gücüne inandıklarından, bu engelleri aşmayı göze alabiliyorlardı. Çeşitli tartışmaların ardından, ikili bir karar vermeye niyetlendi; topluluklarını çekmekte olan bu yoğun geleneği değiştirmek için mücadele etmek.

Araştırmalarına ve her gün yaptıkları küçük eylemlere başlamışlardı. Hasan, Elif’i desteklerken, mahalledeki diğer gençleri de kendi hayallerini gerçekleştirmeleri konusunda cesaretlendirdi. “Birlikte olursak, her şeyin daha güzel olacağını biliyorum. Gelin, sevgi dolu bir köy kuralım!” diyordu. Gençler ona katılınca umut dolu bir topluluk oluşturdular. Zaman geçtikçe, kendilerine özgü bir hikâye yazdılar; insanların kalplerini değiştirmeye başladılar. Elif ve Hasan, köyde bir umut ışığı haline geldikçe, köyün sakinleri de kendi değerleri üzerinde düşünmeye başladılar. Bir gün, haftanın başında köyde düzenlenecek olan bir festivalde, Elif ve Hasan, sevgilerini açıkça dile getirme fırsatı buldular. Kalabalığın önünde, iki genç, aşklarından alacakları cesaretle sahneye çıktılar. Hasan, “Sevgi, yalnızca iki kişinin arasında değildir; bu, tüm köyümüz ile paylaşmayı hedeflediğimiz bir değerdir. Herkesin kalbinde bir sevgi barındırdığına inanıyoruz!” dedi. Elif ise, parlayan gözleriyle topluluğa baktı ve “Sevgi, dayanışmadır. Birbirimizi anladığımızda, herkes için bir umut ışığı olacağız. Başarı bizimle birlikte!” diyerek, köylüleri bir araya getirdi.

Köy halkının içinden bazıları, Elif ve Hasan’ın cesareti karşısında etkilendiler. Geleneklerin ağırlığı, birbirine kenetlenmiş kalplerin ardında görünmez bir hale gelmeye başladı. İnsanlar, bu gençlerin aşkının ve cesaretinin, köydeki herkes için yeni bir başlangıç olabileceğini anladılar. Zaman geçtikçe, Elif ve Hasan’ın mücadeleleri meyvelerini vermeye başladı. Aileleri ve köy halkı, onların içten sevgisini ve kararlılığını gördükçe, kendi kalplerini de açmaya başladılar. Sonunda, Elif ve Hasan’ın sevgisi sadece ikilikte değil, köylerin birleştiği bir dayanışmada yankısı buldu ve mutluluklar içinde evlendiler, vesselam.

Mehmet Aluç

 


( Baskılar başlıklı yazı kul mehmet tarafından 11/24/2025 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu