Hörgücü yalnızlığın
Kızıl gezegende saklı belki de
muadili sevdamın
Göğe diktiğim her düğme
Koptu kopacak fırtına
Ne zamanki feri sönse bulutların.
Kaç öğünüm ben?
Kaç öğüdün tutsağı.
Aşka biat bir satır
Sözcüklerin telaffuzunda saklıydı
madem matem
Özlemi küreyip de
Durduk yere sevmedim hem.
Aşk, fıtratı sağanağın
Sözcükler ise yalnızlığın tapusu.
Unutulmuş üç beş mısra yedieminde
Sekizinci kere ettiği yeminde
Çarpılmadan yaşamayı deneyenlerden
kime ne?
Varlık…
Sağdıcı hülya
Sol yanı ezik bir yürekten hallice
Nihayetinde sevgiyle sardığım yaralar
Ne maruzatım insanlardan yana
Ne de telaşım sevgiden yana kusurlu
olmamak adına.
Bir mizansen nicedir
Şiirin dikenli yollarına tünediğim.
Bir sema gösterisi peyderpey
bulutlara meylettiğim.
Umudun da kök hücresi şiir
Geçtim, geçtim
Zira şiirden öte bir coşku aşkın nazı
Yaza yaza taştığım bentler, dere
yatakları
Nihayetinde kavuştuğum ummanı
bilinmezin
Hem bilindik ne varsa nasıl da
tükettik.
Sevecen bir yüzün aydınlığı
İçimden dışa vuran ışığı asla saklı
Tutamadığım.
Sevginin meali özlem ve öznem
Saklı değilim de hani
Yaza yaza arşa mı değdi yoksa başım?
Sözcükler ayan beyan
Saltanatını sürmek muradın ve aşkın
Daha da çok sevmek için olmaz mı
neden.
Nedensiz de yol aldığım bir coğrafya
Katıksız huzurun adresi
Mevsimin de gölgesi düşsün düşmesin
üzerime.
Layığı ile yaşamaksa
Kimi zaman zalimin yaşattığı kabir
azabı
Ölümden yana yokken korkum
Yalnızlığımı aldım da sırtıma düştüm
bu yola
Lakin ne düşkünüm ne de müşkülde
Şükre delalet nice seyyah hece bir
kez
Eşlik ederken yüreğime.
Emsalsiz bir tutku aşkın şifresi
Beylik bir söylemden çok öte
Hala coşkunun ve sevebilmenin neşesi
Alabildiğine uzandığım bir metanet
Aşkın ibresi elbet saklı tuttuğu
kadar asaleti.