Dalmışken bir an,
Bir suyun kenarında
bulduğum bir taşın üstünde yazıyordu:
“Bir âşık geçip gitti buradan.”
Aldım elime taşı;
Yazı bu çağa ait olsada,
taş, asırlardan süzülüp gelen bir yadigârdı.
Ve dile geldi taş, dedi ki:
“Gezdim bir zamanlar yeryüzünde…
Kırık bir kalple yürüdüm.
Hayatın anlamını çözemedim ancak;
savaşın gölgelerinde savruldum.
Kalbim, zamana karşı korunaksız bir yolcuydu.
Gençliğimde adım şöhretlere karıştı,
nice izler bıraktım.
Ancak yıllar döndü…
Krallar düştü, devletler çöktü;
yüzyıllar toprağın altından geçip gitti,
zaman kupkuru bir ırmak gibi çekildi.
Denizler yok oldu,
derinlikler şehirlerle doldu.
Sevdiğim…
zamanın akışına kapıldı.
Kader onu diyardan diyara sürükledi;
onun gidişinin üzerinden asırlar geçti.
Her şeyimiz yarım kaldı.
Ben de tarihe gömüldüm.
Kemiklerim toza dönüştü.
Lakin içimde taşıdığım ateş…
o hiç sönmedi;
toza karışsam bile.”
Ve o vakit anladım ki:
Tarih, kavuşanların değil,
sevdasını asırlara karşı koruyanların adını yazar.
Belki de insanı yücelten,
kavuşmak değil…
hiç kavuşmamaktır.
mesakin-30/11/2025
(
Tarihin Gölgesinde Sevda başlıklı yazı
Mehmet Emin sakin tarafından
30.11.2025 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.