BATI ROMANIN YIKILMASI VE İTALYA’NIN İSTİLASI VE DOĞU ROMA’NIN BATI ROMA POLİTİKALARI



ÖZET

Bu çalışma, Atilla döneminde Batı Roma ile yapılan savaşları ve akabinde güçten düşen Batı Romanın yıkılması ve İtalya topraklarının uzun bir süre boyunca işgal altında kalmasını ve Doğu Roma tarafından bu süre zarfında yapılan politikaları konu almaktadır.

Çalışma Orta çağın başlangıcında Batı Roma, günümüzde İtalya, Fransa, , İspanya, Slovenya, Avusturya dolaylarında meydana gelen siyasi, idari, dini olayları ele almaktadır.



ANAHTAR KELİMELER: Batı Roma, Atilla, Nepos, Romalus, Odoacer, Thedoric, Belisarius.



GİRİŞ

Romalus ve Remus adlı iki kardeşin kurduğu Roma şehri tarihe damga vuran büyük bir imparatorluğun temellerini oluşturmuştur. Efsanevi olarak kökenleri hakkında farkı rivayetler bulunan bu iki kardeş Roma inanışına göre bir dişi kurt tarafından emzirilmiş ve yetişkin olunca Roma şehrini kurmuştur. Roma ilerleyen yüzyıllarda etki alanı büyük bir devlet olacaktır. Roma devleti MS. 1453 yılına kadar varlığını sürdürecektir. Avrupa, İngiltere, Balkanlar, Anadolu, Mezopotamya ve kuzey Afrika’yı kapsayan geniş sınırlar Roma için sıkıntılı durumlar çıkarıyor, merkezi yönetim etkisiz kalıyordu ve bu yüzden Roma devleti MS 293 yılında iki imparator ve iki yardımcı Sezar tarafından yönetilmek üzere teorik olarak ikiye bölündü. Balamir önderliğinde 375 yılında başlayan ve çeşitli sebeplerden dolayı önce Karadeniz’in kuzeyine daha sonra ise Avrupa’nın içlerine doğru yapılan göçler bu bölgede yaşayan ve Roma devleti tarafından Barbar kavimler olarak anılan Gotlar, Vandallar Germenler, Saksonlar gibi halkları buralardan Roma sınırlarına ve şehirlerine doğru sürgün etmiştir. O sırada mezhepsel olarak ayrılan Roma devleti sınır bağı kalmadığı için resmen Batı ve Doğu olarak bölünmüştür. Doğu Roma ve Batı Roma başta Hun hükümdarı Atilla olmak üzere Gotlar, Vandallar ve Germenler ile mücadele etmişlerdir. Batı Roma MS 476 Yılında Atilla’nın Generali Edekon’un oğlu olan Türk kökenli Roma komutanı Odoacer tarafından yıkılmış ve İtalya topraklarının tamamını yöneten Romalı olmayan ilk ve tek kral olmuştur. Doğu Roma ise 1453 yılında Osmanlı Sultanı II. Mehmet tarafından yıkılmıştır. 



ATİLLA BATI ROMA POLİTİKASI

Hun devleti Asya’dan göçen Türk boylarının kültürel, idari ve dini inançlarını kısa sürede balkanlara yerleştirmiş ve burada Türk hakimiyeti kabul görülmüştür. 434 yılında Hun hükümdarı Rua ölünce Avrupa Hun devletinin başına Atilla ve Bleda geçmişti. Orta Asya Türk devletlerinde hakimiyet hanedana ait ilkesi Avrupa Hun devletinde bu dönemde görülecektir. Rua döneminde başlayan Batı Roma Hun ilişkileri Atilla- Bleda döneminde de devam edecektir. Flavius Aetius hunlardan aldığı destekle sınırlarında sorun çıkaran Gotlara ve diğer halklara karşı koyabilmiştir[1]. Hunlara yardımlarından dolayı Roma sınırında bulunan önemli şehirlerden Valeria ve Pannonia’nın kontrolünü ele geçirmelerine izin vermiştir. HUN-Roma ordusunun Galya üzerine karşı yaptıkları ortak sefer başarısız olunca Hun hükümdarı Atilla planlarını Doğu Roma üzerine çevirmiştir. 439 yılında imzalanan Margus barışından sonra birkaç defa daha Trakya ve balkanlarda savaş yapan Atilla Daha sonra Doğu Roma’yı yenilgiye uğratmış ve Anatolius Barışı ile yönünü batı Roma’ya çevirmiştir.



445 yılında Bleda ölene kadar devlet iki han tarafından yönetilecektir.

Askeri alanda Atilla idari ve siyasi alanda Bleda ön plandadır. Genellikle kabul görünen bir rivayete göre Bleda Atilla tarafından öldürülmüş ve Avrupa Hun Devletinde iki yönetici unsuru ortadan kalkmış ve Atilla tek başına hükümdar olmuştur.

Atilla yönetime geldiği 435 yılında Doğu Roma üzerine sefer politikası yaparken batı roma ile barışçıl bir siyaset yapmıştır. Bu duruma Ulduz döneminden beri yapılan karşılıklı anlaşmalar sebep olmuştur. Atilla tek başına lider olmadığı için ilk dönemlerinde Batı Roma üzerine sefer yapmamış hatta onları Galya seferinde desteklemiştir. Tek başına lider olunca Batı Roma devleti Magister Militum unvanını vermiş hatta Sava kıyısındaki Pannonia şehrini Atilla’ya hediye etmiştir.

447 yılında Doğu Roma üzerine ikinci Balkan seferine çıkma kararı alan Atilla ordularını Tuna nehri boylarıa getirdi. İmparator Theodosius Hunlara karşı önlemler almaya çalışsa da Costantinopolis’te kıtlık hastalık ve deprem gibi felaketlerle 439 yılında imzalanan Margus anlaşmasının ağır şartları onları güçsüzleştirmişti. Atilla bu fırsatı kaçırmayarak İmparatordan teslimi geciken kaçakları ve ödenmesi gereken haracı istemiştir. İmparator Theodosius diplomasi ile sorunu çözmek yanlısı olsa da Atilla ordularını alarak Trakya bölgesine girer. Hadrianopolis (Edirne) şehrini kuşatır ve ardından Durostorum (Silistre), Marcianopolis (Preslav), Arcadiopolis, Calliopolis (Gelibolu) ve Sestos (Akbaş Limanı) yerleşimlerini ele geçirmiştir. Hadrianopolis ve Herakleia (Marmara Ereğlisi) dışında bütün Trakya’yı ele geçirerek yağmaladıkları şeklinde tarihsel kayıt mevcuttur. Doğu Roma bu duruma savaş ile karşılık verdi ve iki ordu Gelibolu Yarımadasında savaştı. Savaştan sonra 2. Anatolius barışı imzalandı. Bu anlaşma ile Atilla istediğini elde ederken Doğu Roma Tuna nehrinde bulunan topraklarında güç kaybetti. Atilla’nın amacı dünya hükümdarı olmaktı

 449 yılından itibaren Hun ve Batı Roma ilişkileri bozulmuş ve Atilla yeni güç ve zenginlik kaynağı olarak gördüğü Batı Roma üzerine sefer yapma politikasını uygulamıştır. Bu dönemde Doğu Roma İmparatoru Atilla’ya karşı bir suikast tertip etmiş lakin başarılı olamamıştır ve Atilla bunu görmezden gelmiştir. Belki de Batı seferi öncesinde ordusunu yormak istemeyen Atilla seferden sonra Doğu Roma İmparatorundan intikam alacaktı.

Atilla Batı Roma üzerine sefer yapmak için öncelikle ordularıyla Galya Seferine gitmişti. Galya Batı Roma idaresinde olmasına rağmen kendi içinde farklı devletçikler tarafından bölünmüştü. Bu bölge Got akınlarına da maruz kalıyordu. Nitekim Atilla Genç bir komutanken Burada Batı Roma Müttefik ordusuyla Got’lara karşı savaşmıştı[2].

Bu bölgede, Franklar, Burgonlar, Saksonlar, Vizogotlar, Slavlar, Hunlar ve Batı Roma mücadele ediyordu. Atilla’nın bu bölgede etkin güç olmak istemesinin birçok sebebi vardır ama özellikle güçlü ve toparlanması kolay bir balkan coğrafyasına sefer yapmaktansa derebeyliklere, küçük krallıklara bölünmüş ve iki büyük devlet olan Vizigot ve Batı Roma’nın durmadan mücadele ettiği bir coğrafyada başarılı olmanın daha kolay olacağını bildiği için Galya üzerine sefere çıkmıştır[3]

Frank krallığında taht kavgası yaşanmış ve Atilla Kralın büyük oğlunu destekleyip onu koruması altına almıştır. Bunu yapmasında ki temel sebep Batı Roma Generali Aetius ’un küçük yaştaki prensi desteklemesiydi. Böylece Atilla Hem Frank Devletini Kuzeyde kendisine bağlı bir devlet yapacak ve özellikle Vizigot krallığına ve Batı Roma Devletine üstünlük kuracaktı[4]. Hun Hükümdarı bu dönemde kendine müttefik bulmada zorlanmamış ve amacı olan Batı Roma devletini güçsüzleştirmeyi başarmıştı. Nitekim Hunlar bu bölgede var olan Vizigot, Batı Roma ve Kuzeydeki Sakson baskısını azaltarak Galya’da siyasi ve idari gücü hem doğrudan hem de dolaylı yoldan eline almıştı. Hun hükümdarı Atilla şimdi düşman Batı Roma ve Avrupa’nın kalbi olan İtalya üzerine yürüyecekti.



Atilla Galya seferinde kendisine zorluk çıkaran ve itibarını zedeleyen Batı Roma devletine büyük bir öfke duymaktaydı. Nitekim O büyük savaştan 9 ay gibi kısa bir süre geçtikten sonra ordularıyla İtalya’ya girecekti. Bu duruma Romalı Komutan Aetius hiçbir şekilde karşılık vermemişti. Bunun sebebi olarak rehavete kapılan Aetius ‘un Hunların yeni bir saldırıya geçemeyeceği düşüncesi kabul görmektedir. İtalya içlerinde ilerleyen Hun güçleri ilk olarak Aquileia kentini kuşatmıştı. Bu kent bir liman şehri idi. Burada büyük bir saray ve darphanede bulunuyordu. Roma için önemli bir ticaret şehri olmasının yanında bir savunma şehri konumundaydı nitekim Atilla bile bu şehri ele geçirebilmek için üç ay mücadele etmiştir. Şehri savunan askerler Roma Devleti’nin en cesur ve gözü pek askerleri olarak betimlenir. Bu tablo Hun ordusundaki askerlerin inancını zedeleyince leyleklerin şehirden kaçtığını gören Atilla askerlerine şöyle der. “Geleceği görebilen kuşlara bakın, mahvolacak kenti terk ediyorlar ve yuvalarını bırakıp kaçıyorlar çünkü kuşlar gelecek olayları görürler ve yaklaşmakta olan korkudan dolayı davranışlarını değiştirirler.” Bu olaydan sonra ordu daha inançlı bir şekilde saldırmış ve kısa sürede üstünlüğü ele geçirip şehri almıştır. Atilla şehri yakıp yıkmış ve tahrip etmiştir böylece bir daha Roma şehirlerinin savaşmaya gerek kalmadan teslim olmalarını sağlamıştır.

Bu konu hakkında Şenol Yurdakul yazdığı bir makalede şöyle der. “Aquileia’nın düşüşünün ardından Hunların, Venetia bölgesinde Patavium (Padua), Concordia, Altinum’u ele geçirdikleri görülmektedir. Akabinde ise Vicentia (Vicenza), Verona, Brixia (Brescia) ve Bergomum (Bergamo) üzerinden Po Nehri’nin oluşturduğu vadi boyunca ilerleyerek Ticinium (Pavia) ve Milano (Mediolanum) yerleşimlerini hedef aldıkları anlaşılmaktadır” bu bize gösteriyor ki Atilla Batı Romanın Eski başkenti olan ve kuzey İtalya’nın yönetim merkezi olan Milano kenti dahil olmak üzere İtalya’nın bütün kuzey topraklarını ele geçirmiştir. Yine bu kuşatma ile ilgili olarak Şenol Yurdakul Şöyle bir söyler.”Attila’nın Milano’yu yağmalamasının ardından yaşandığı söylenen ilginç bir anekdot da kayda değerdir. Buna göre Attila, altından yapılmış tahtlarında oturan Doğu ve Batı Roma imparatorları ile onların önlerinde ölmüş vaziyette yatan İskitleri temsil eden bir resmi görünce yerel bir ressama kendisi tahtta otururken iki Roma imparatorunu ayaklarına çuvalla altın dökerken resmetmesi emrini vermiş, eski resmi de bununla değiştirmiştir” Atilla bu tarihte ordularıyla hun ülkesine büyük bir zenginlikle dönmüş lakin başkent Roma’ya girmemiştir. Bunun sebebi olarak Papanın kendisinin önünde diz çöküp yalvarması olsa da temel sebeplerden biri de ordunun ağır bir kayıp vermesidir. İtalya’da veba ve kıtlık olduğu için ilerlememiş ve ülkesine dönmüştür şüphesiz bu seferler neticesinde Batı Roma artık ölüm gününü bekleyen bir hasta olmuştur ve özellikle Got’lara karşı büyük kayıplar vermiştir.



İHTİLAL VE SON ROMA İMPARATORUNUN TAHTAN İNDİRİLMESİ

Doğu Roma Hun tehlikesi ile mücadele ederken Batı Roma imparatoru Hunlar ile iyi ilişkiler kurmuş ve topraklarını bir müddet daha korumaya devam etmiştir. Bu süreçte Batı Roma güçlenemediği gibi Doğu Roma’da Hunlara karşı koyamadı. Daha sonraki dönemlerde bu kral Roma devletinin yıkılmasının mümessili olarak kabul görecektir[1].

Atilla Katalonya, Galya ve Roma önlerinde Papaya diz çöktürerek hem savaş meydanında madden hem de manen güç kazanmıştı. Romanın ve Hristiyan dünyasının kendi tabirlerince Barbar bir adam önünde diz çökmesi koca Roma İmparatorluğu ve Vatikan’a duyulan güven ve saygıyı yere sermiş ve artık ihtiyar bir hasta olan Roma’nın ise Son nefesini tüketip tarih sahnesinden ayrılmasına sebep olmuştur.

Roma’da kısa süreli iktidarlar ve fetret devri ile artık yıkılışının yaklaştığı ön görülüyordu. Ostrogot Vizigot vandal ve hun devletlerinin saldırıları batı roma devletini artık bitirmiştim Galya Britanya gibi önemli topraklar görünüşte bir batı roma vilayeti olsa da artık Roma’daki Hükümdar bu bölgeleri kontrol edemiyordu. Yeni imparator 473 yılının ağustos ayında önceki imparatorun hastalığı ve ölümüyle bağlantılı sorunlar nedeniyle bir sonraki yılın baharına kadar İtalya’ya ayak basmadı. Tam bu yıllarda doğru mu imparatorluğunun başındaki Leo öldü onun yerine torunu çocuk Leo geçti. Henüz çocuk olduğu için babası İsaurial’ı Zenyo imparatorlukla ona vekaleten yardım etti. Damat doğu tahtında yarışını en azından şimdilik kazanmıştı.

Nepos[2] batı egemenliği arayışına başlamadan önce işgalci Glayceriusu yerinden etmek istiyordu. 473 yılında tahta çıktığında Roma’nın kuzey sınırında yeni bir düşmanı belirdi. Avrupa Hun imparatorluğunun yıkılması sırasında Champagne savaşında Atilla’nın emrinde görev yapan Ostrogot kardeş krallar Tuna Nehri’nin batı kıyısındaki Pannonia da kendilerine güzel bir yerleşim yeri elde ettiler. İmparatorluk yaklaşık 20 yıldır barbar komşularıyla kuzeyde ve batıda Suaviler ve Rugyalılarlaya güneyde ve doğuda Hunlar ve Sarmat boylarıyla gelişi güzel düşmanlıklar içindeydi. Şimdi yurttaşları hayranlık uyandıran bir açık sözlülük ile bize söylediği gibi bu komşu ulusların ganimetleri azalıyordu ve Gotlar yiyecek ve giyecek sıkıntısı çekmeye başlamıştı bu nedenle uzun zamandır geçimlerini yağma ile sağlayan bu adamlar geçimlerini sürdürebilmek için çareyi savaşta buldular. Barış ortamının yarattığı huzur nefret dolu olmaya başlamıştı. Krallarının çevresine toplanan ve savaşa götürmek için haykıran insanların ölüm, barış ve komşu krallıklar umurunda değildi ama savaş ne olursa olsun olmalıydı çünkü onlar savaşan bir kavimdi. Yaşlı kral Theudemir kardeşi Widemire danıştı ve onlar Batı Roma ve Doğu Roma imparatorluğu üzerine karşı bir sefer başlatma kararı aldı. Theudemir daha güçlü bir reis olarak Doğu’nun daha güçlü imparatorluğuna saldıracaktı. Widemire ise zayıf kuvvetleriyle İtalya’ya gidecekti. Öyle yaptı ama kuzeydeki birçok fatih gibi o da çok geçmeden bu güzel ama ölümcül topraklarda bir mezar buldu. Kardeşi Widemire fetih planlarını başarıyla gerçekleştirdi ancak Glaycerius ona hediyeler tatlı iltifatlar ve yumuşak sözler söyleyerek ve silahlarını Galya üzerine nakletmesi gerektiğini önerdi ve bundan hiç utanmadı. Bu henüz teoride deydi ve kısmen de planlıydı aslında imparatorluğun bir eyaleti Widemir’in Ostrogotların sağlam grupları buna uygun olarak Rhone ve Loire vadilerine indi. Bizans’ın imparatorluk adayı Nepos 474 yılı bahar aylarından birinde İtalya’ya ayak bastığında durum böyleydi[3].

Nepos Doğu Roma tarafından desteklenen bir imparatorudur. Bu yüzden Roma’da hâkimiyeti ele alması geç sürmedi. Lakin Roma’da 3 temel sorun vardı, bunlar savaşlardan çıkmış İtalya’nın fakirlik çekmesi, halk arasında ve orduda yayılan salgın hastalıklar ve artık düzgün bir roma ordusundansa paralı askerler ve başka milletlere mensup barbar askerlerin bulunmasıydı.

 İmparator Nepos yönetiminde Bulunan Büyük Roma Komutanı Orestes tahtı ele geçirmek için gücünü kullandı ve Nepos’u tahtan indirdi. Bu durum Costantinopolis’te esefle kınandı ve Orestes ya da bir başka kişi yeni imparator olarak tanınmayacaktı. Orestes yönetimi oğluna verdi ve onu imparator ilan etti. Resmi kayıtlara o son Batı Roma imparatoruydu. Romalus Agustus adıyla tahta oturan 12 yaşındaki bu çocuğa o yüzden Romalus Agustulus adı verildi. Nepos’a yapılan ihtilal Batı Roma İtalya’sında hoş karşılanmadı. Halk tarafından sevilen bir imparator olan Nepos tahtta durduğu kısa sürede Batı Roma için umut veren icraatlar yapmıştı. Onun yönetimin meşru olması ve diplomatik ilişkilerde başarılı olması özellikle Got saldırılarını püskürtmesi ve Gotları uzun bir zaman boyunca etkisiz kılması onu halk tarafından sevilen bir figür haline getirmişti.

Orestes oğluna naiplik bahanesi ile tahtı yöneten kişi olmuştu. Roma, Milano gibi şehirlerde bu durum hoş karşılanmadı ve nitekim İhtilal ile gelen bu kurmaca ve meşru olmayan yönetime Kimi kaynaklara göre Türk kökenli kimi kaynaklara göre Germen kökenli Odoacer adında bir general son verecekti. Odoacer emrinde ki ordusuyla saraya girmiş ve Orestes’i öldürmüştü. Ölen imparator Nepos ’un intikamını alması halk tarafından hoş görülmüştü. Nitekim merhametli bir komutan Odoacer Romalus’u affetmiş ve canını bağışlamıştı. Artık Batı Roma devleti tarih sahnesinden çekilmişti. Odoacer Krallığı, Barbar İtalya’sı ya da bazı kaynakl geçen Odoacer Roma’sı kurulmuştu. Odoacer döneminde otuz yıldır savunma yapan ve dış saldırılara direnen İtalya artık genişleme politikası izlemeye başlamıştı.

ODOACER’İN İTALYASI VE ONUN POLİTİKALARI

Odoacer yönetimi ele geçirmeden önce İmparator Romalus’tan paralı barbar askerler için ekmek ve biçmek için toprak istemiştir. Bazı kaynaklar onların doğrudan Kuzey İtalya’yı istediğini söyler. Lakin reddedilir ve askerler aşağılanır. Halk tarafından da ihtilalci yönetim ve çocuk imparator sevilmez. Odoacer Edekon adlı büyük bir generalin oğludur. Babası Hun devletinin yüce lideri Atilla’nın en sadık komutanlarından biridir. Odoacer muhtemelen Atilla’nın ölümünden sonra yıkılışa geçen Hun devletinde Roma’ya gelmiş ve emrindeki binlerce askerle Roma ordusuna dahil olmuştur. Barbar denilen bu komutan Roma Baş Komutanı Olan Orestes ve kardeşi Paulus’tan bile daha büyük bir orduya sahipti. Üstelik Odoacer’ in ordusu liderine daha sadık bir yapıdaydı.

Odoacer tahtı devraldıktan sonra eski idare yöntemini benimsemiş ve Doğu imparatoruna çeşitli hediyeler göndermişti. Bunlar arasında çocuk imparatorun mor pelerini de vardı. Mor pelerin Roma’da asilzade yani imparatorun giydiği bir renkti. Doğu tarafından tanınan Odoacer Halk tarafından da benimsendi.[4]

Odoacer, Gotlar, Asiler ve nispeten papa ile mücadele edecekti. Papa ile olan mücadelesi tamamen dini ve milli bir çatışmadan ibaretti. Kilise özellikle onun döneminde Roma’ya barbar yerleşim yerleri kurulmasından rahatsız olmuştu bunun sebebi barbarların pagan inancına mensup olmalarıydı.

Odoacer önemli seferler yapmıştır bunların başında şüphesiz Dalmaçya ve Rugiya savaşlarıydı. Eski İmparator Nepos ihtilalden sonra Dalmaçya’ya gelmiş ve burada yönetimi devralmıştır. Burada imparator olarak görev yapmıyordu. Wiator ve Owidia kontları oluşan bu gergin ortamdan faydalanmak istiyorlardı. Orduları Dalmaçya’yı ele geçirdiler ve eski imparator Nepos’u öldürdüler.[5]   

Bu olay neticesinde önce İmparator Romalus ve babası Orestes’e karşı bir muhalefet ve tepki doğdu.

Bütün bunlar yetmezmiş gibi bu iki kont Dalmaçya’da Roma hakimiyetine son verdi.

Odoacer imparator oluşunun 1. Yılında ordularıyla Dalmaçya’ya çıkarma yaptı. Roma halkı tarafından henüz tam anlamda benimsenmeyen ve kilise tarafından halka kötü mal edilen İmparator Odoacer Nepos’u öldüren kontların kafasını kesmiş ve Dalmaçya’yı yeniden Roma Topraklarına katmıştı.

487 yılında kendi halkının be barbarların yaşadığı Tuna boylarındaki topraklara akın düzenlemişti.

Odoacer Rugi topraklarına girdi ve onların kralı Feletheus’la çarpıştı ve onu esir etti. Ertesi yıl cılız bir kuvvet toplayan Rugi kralının oğlu Odoacer’ in kardeşi Onolf tarafından mağlup edildi ve kaçan prens Ostrogot kralı Theodoric’e sığındı.

Theodoric Odoacer’ in gücünden korkmaya başlamıştı bu yüzden Odoacer daha fazla güçlenmeden onu alt edip İtalya’yı ele geçirmek istiyordu. Doğu Roma tarafından takdir edilen Odoacer Roma halkı tarafından kurtarıcı olarak görülüyordu. Savaşlarda aldığı başarılar ordusu ve Doğu Roma’nın onu desteklemesi başta Theodoric olmak üzere çevre krallıkları endişeye düşürüyordu.  

Büyük bir orduya sahip olan Theodoric ordusunu alarak Odoacer üzerine savaşa gitti. Odoacer’ in diplomatik karakteri yüksek olsa da doğrudan Got ordularını karşısına alacak bir müttefik bulamamıştı. İtalya’nın makus talihi olan savunma savaşına geri dönülmüştü. Çünkü Gotların kalabalık ordusu Odoacer’ in ordusundan büyüktü üstelik bu ordu yorgun değildi ve donanım bakımında son derece iyiydi.

Theodoric Ağustos 489 yılında İtalya’nın kuzeyine girdi. 28 Ağustos’ta İsuntius’ta ve 30 Eylülde Verona’da Odoacer’i mağlup etti[6]

Odoacer artık savunmaya geçmişti. Kendisi Ravvenna bölgesinde Gotların İşgaline karşılık bir savunma savaşı veriyordu. 11 Ağustos 491 yılında Addua savaşına katıldı. Savaşta Asker sayısı bakımından avantajlı konumda olan Gotlar üstün geldi. 
( Batı Romanın Yıkılması Ve İtalyanın İstilası Ve Doğu Romanın Batı Roma Politikaları 1 başlıklı yazı muhammet-furkan-sayan tarafından 1.12.2025 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu