Ne huzur verici bir mizahın vardı. O mizahını manşetlere koyup şaklabanlara örnek göstermeli şimdi. Ama sen hiç örnek gösterilir biri olduğuna inanmazdın. Ne kadar tevazu sahibiydin.

Bu tevazuyu ve bu mizahı sana kim öğretmişti. Küçükken köyünün meydanlarında şahit olduğun kurşuna dizmeler mi öğretmişti sana bunu? Yoksa, yıllardır koynunda büyüyen kanserden mi öğrendin tüm bunları?

Bir gün de hastalığından bahsetmedin bize. Acılarından. Belki korkularından.

Bu suskunluk da, mizahına ve tevazuna dahil miydi? Yoksa bir sen mi vardı senden içre?

Bu sabah aldım haberini. Evrim ölmüş dedi telefondaki ses. Ben daha sana yazdığım mailin cevabını bekliyordum oysa. Her açışımda bilgisayarı, acaba bana ne yazmış diye hafif hafif heyecanlanıyordum. Gazete yazılarını okumuş ve sana bir ‘aferin’ çekmiştim o mesajımda. Çok iyi yazıyorsun demiştim ukalaca. Bu ukalalığımı senin tevazuna güvenip etmiştim. Sonra da, geçmiş olsun demiş, sağlığın sağlığımızdır diye de bir espri yapmıştım. Senin bu esprimin seni güldürebilmesini beklemiştim uzun uzun. Gele gele, senin ölüm haberin geldi. Oldu mu şimdi bu?

Ölmüşsün!

Bu kelimeyi ruhumun neresine yerleştireceğimi bilemiyorum şimdi. Nereye koysam bir yerlere batıyor ve acıtıyor canımı. Daha da korkuncu karanlık bir delik bırakıyor gezindiği yerde.

Hiç yakışmadı sana. Aşk olsun. Böyle bir bahar sabahı da ölünür müydü hiç?

Keşke son mailime cevap verseydin. Sıcaklığını bulaştırdığın kelimelerinle bir satır olsun yazsaydın. Ama bunun yerine ölmüşsün. Böyle de yapılmaz ki.

Son görüşmemizi hatırladım ölüm haberini alınca. O görüşmemizi sen de şimdi hatırlıyor musun? Hatırlamaz olur musun, tabi ki hatırlıyorsun. Ama bunu bizimle paylaşmazsın şimdi. Bir tabutun içinde susarsın. Biliyor musun, bu suskunluğun şakacılığına hiç yakışmıyor, belirteyim. Ciddi suratlı adamlara, kadınlara benziyorsun böyle yaparak. Gözümden düşüyorsun haberin olsun.

O görüşmemizde, seni küçülmüş görmüştüm, dayanamayıp söylemiştim. Bu küçük kadın sen misin Evrim, diye. Kırdım mı acaba seni? Kırdımsa bağışla. Sana o lanet hastalığı tekrar hatırlatmışsam lütfen bağışla. Şimdi sislenmiş gözlerimi görseydin kesin bağışlardın. Ama yoksun işte.

( Aşk Olsun Sana Evrim başlıklı yazı aydin--oztur tarafından 20.06.2010 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu