30 Ağustos 2010! Gökyüzünden geçen bir uçağın kırmızı süsü, bugünün zafer bayramı olduğunu hatırlattı. Ne acı! Vücudumun üzerinde paslı gölgeler, anımsayamıyor hiçbir şeyi eskisi gibi; birileri bu zaferin tadını çıkarmalı. Gündüzleri kepenkleri kapalı esnafa ne demeli? Ramazan ayındayız diye olmalı, yoksa tatil niyetine keyfi bir gün yaşamaya ne hacet! Öyle bir lüksü yok ki insancığın.   “Bir gün diyor sadece bir gün olsa da hazırım çalışmaya. Yeter ki alnımdan dökülen ter, sermayemi toplasın.” Ya dökülen terleri sırtında kuruyanlara ne demeli; alnı, sırtında kamburlaşmış insancığa. Hangi kelimeyi söylesem klişe, tanıdık olmalı! Farklı renkleri görmeye kalkışsak bile, en yabani yine biz değil miyiz, Efendi? Efendi misin?

 
“Bak” dedi müdürüm geçen uçağı göstererek. Uçak, gitti bir anda. İşte o bir an var ya bana neleri çağrıştırdı: Gençliğimi, hedefimi, tarihimi… Damarlarımı kaynattı da bir an, işte o an; kısacık… Geçmişten şimdiye yansıyabilen, o bir an değil mi?


   Birileri diyorum; genci, yaşlısı, çocuğu… Hangisi denk gelirse… Birileri. Birileri bu zaferi coşkuyla yaşamalı. Önümde yığılı birçok tozlu dosya, içinde aramam gereken birçok insancık. Bu sadece başlangıç, daha akşama dem o’m var. Eve varmam ikiyi bulur. Kafamın içinde insancıklar dolaşıyor. Masam bile terledi. Onun silecek bezi olduğu halde kabarıyor teni, ya terini silmeye yetişemeyen insancığa ne demeli? Ahtapot gibi birçok eli olmadığı halde, uzanması gereken insancıklar yorarken kendini, onlara ulaşmaya çalışan insancık: geçmişe dönüp, sadece bir anda o zaferi çekti içine. İnsancık bütün ömür çalıştı. İnsancık yorgun. İnsancık hasta. Ama o anda; öyle doldu ki gözleri, öyle ışıldadı ki yüreği, “sıcacık bir zafer öyküsü neden böyle kısa?” -bir anda- insancık resminden gülümsüyor. O dolaşırken gölge gibi, hiç gibi… Yine de tebessüm ediyor. Birileri bilmese de insancık, o bir anı, bir anda olsa, herkesten fazla yaşıyor. İnsancığın bastonu yere basmıyor, ayakları yok çünkü. Kimse insancığın neden ağladığını sormuyor?


    Başını yastığa dayayan rüyada! İnsancık uyuyamıyor. Düşünüyor -gün ağarmadan saçlarına çöken aydınlığa rağmen- : “SICACIK BİR ZAFER ÖYKÜSÜ, NEDEN BÖYLE KISA?”



   Halime ERVA KILIÇ
( İnsancık başlıklı yazı yagmur-kilic tarafından 2.09.2010 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu