Sirenler bilmem niçin açık kalmış
Beriki yangını görmeyen var mı?
Işıktan görmediği karanlığa
El eden şu küçük şahı bilmeyen...
Ayazda oturup sıcağı duyan
Kürk kıyafetli bir yaratık var mı?
Issız sokaklarda bir gece vakti
Gölgesini takip eden hür kuşum
De get! Uçmaya kanadın yetmez mi?
Çanak-bucak, kap-kacak saklar ayı
Bulutlarla giden, beniz değil mi?
Hür kuşum, sen mapusuna uçarken
Göklerde gördüğüm deniz değil mi?
Mahkum içinizde ıtridir beste
Stok etmişiz, hem de deste deste
Kördüğüm ilikler gömleğimizi
İt dişleridir iki yanı keskin
Bahtı var mı yazdıklarımın? Söyle!
Turna burunlu hür kuş, bakma öyle!
Kör bağlar bağlatmışsın gözlerini
Yüksek uçamaz, sınırda, yerini
Bilmek isterken bu katmandan üstü
Düştü gölgen gibi kanadım, düştü
Düştü umutlarım, yüksekten düştü
Bir kurdun sütüne karışan kanım
Belim kırık, kıvranıyor her yanım
Tekerlekler biniyor kaldırıma
Keskin baltalar sürtsen baldırıma
İşitmez, kumanda; kertenkelede
İzin vermiyor, hür kuşum yerlerde
Isırgan engelli çitler var burda
Yansa demir, olmayacaktır hurda
Suların eski tadı yok, içesin
Misvak dallarından yarama kesin
Hüma kondu balkonuma hür kuşum
Komşum büktü, çıra etti, bir koşum
Ilık yağmurdur, soğuk betondaki
Sıcak aşıdır annenin memesi
Zulası; evladı, dokuz ay değil
Bütün ömürdür bitmeyen çilesi
Ten dirisi sütünden emzirdiği
Pelür kağıt değil; dokusu, kendi...
Dürümeyin hassas kanatlarını
Kağıt neyin değil, hür kuşumdur o
Bürüse de her anı sisli gece
Kertenkele salyasında biriken
Görünmez alyansın düşmanıdır o!
Bahtı var mı yazdıklarımın? Söyle!
Turna burunlu hür kuş, bakma öyle!
Halime Erva Kılıç