Kızıl renkli taşlar öpüşürken bağrında sakladığı
[ateştir
Kız Kulesi'nin
Kıvılcımları leylin giysisinde arma olan
[yıldızlar gibi
Açarken bağrını, sabahta rastladığım
[aydınlıktır
Kandilli fenerlerini yakarken
ışığı hiç sönmemiştir Galata'nın
Demir bir taştan yankılanır
[çinko
Ömrünün daha taze oluşuna aldanır metal
[sofralarda
Büyük bir tüpün kasıtlı gözeneklerinden alev
[fışkırır gibi
Yalarken demiri mavi renkli ateş
Niyazları duyuluyor, tesbih niyetine dakikaları çeken
[el işçisinin
Dualarla kalaylıyor dede usta
[bakır
Sabrı işleyip duruyor cılız bir çocuk olan
[ çırağına
Bakıyor gün boyu bir toprak göz üstünde
Mermerde yazan isimdeki yatır
Gök kubbemizde rastladım gökyüzüne
[yıldızlarına...
Feraha ermek var mı başım?
yastığa dayanınca
uykulara taşımak Çamlıca'yı
İki kızıl taş sarılırken tılsımı damlıyor
[alevin
Fırtınalar pers döndürüyor durgun suyu
[üfleyip
Yamaçlar dinlenirken ateş gözlü kaç balık
kıyıyı ateşe veriyor
volkandan taşar gibi kaynıyor, kaynatıyor
[kırbacı
Dudaklarında eza gizli
[mor ve soğuk
Ter dökse de ısınmıyor teni
[dağın
Sisli gözlerini çizmiş ressam
[yüzüne
ıslak ve kar bulutlu iklim
Yanlış yerde duruyor dişleri
Kanca takıştırmış al tırnaklarıyla
Anadolu Kavağında duraklıyor
_Murat peşinde
Çıplaklığı yetmiyor gibi soyunuyor
[kabuğundan
Yamaçlarından çekilen su olmalı
Yosunlar ölü. Kokuyor deniz.
Biner biner ölüyor deniz anaları
duman kokuyor
[dehşeti
Katili mi var? yahut
Terkedişi evladının büyüdükçe
haylaz, hayırsız ve umursamaz
kıyılarda yalnız bırakışı mıdır
[kendisini bunca zaman emziren anaları
İki kızıl taş oynaşıyor deniz kızlarına
[inat
Saçını tutuşturuyorlar denizin
kel ve yanık deniz
[kokuyor
Alevli renginden kızıl bir şerbet akıyor
Eskisi gibi diri bakmıyor gözleri Haliç'in
Yenilenen hücreleri kabartıyor mavi kemiğini
dede usta kaynak yapıyor
[dualarıyla
analar yetişiyor biricik evladına
İstanbul'un hayta, şımarık mavi gözlü oğlanına