Dalda allahı zikrederek sallanan meyvelere,
Her türlü dolaşan, uçan börtü böceğe,
Denizde ilerleyerek, ufukta kaybolan gemiye,
Gökyüzünde uçan dantel kanatlı kuşlara,
Susayan topraklara kana kana yağan yağmurlara,
Yağmurlardan sonra toprağın mis gibi kokusuna,
Gökyüzünde kemer misali rengarenk çıkan gökkuşağına,
Sarp kayalıklarda rengarenk açan çiçeklere,
Karların, buzların arasından, her şeye inat,
Güçlüklere, zorluklara, kötülüklere inat,
Ğöğe doğru baş kaldıran kardelen çiçeklerine,
Dağların arasından her gün hiç bıkmadan,
Usanmadan yeni bir güne doğan güneşe,
Kirleri, kötülükleri, çirkinlikleri örtmeye çalışan,
Gün yüzüne çıkmasın diye saklayan zifiri geceye,
Bize soğuğunu unutturan, dantel, tül misali,
Gökyüzünden nazlı nazlı inen kar tanelerine,
Bir minicik ceninden yaratılan bedenlere,ruhlara,
Yeni doğan bebeğin tazecik mis gibi kokusuna,
Bedenimizin bacaklarımıza ağır geldiğinde,
Ruhumuzun çürümeye yüz tuttuğu zaman,
Bizleri dünyadan alıp, ahirete taşıyan Azraile,
Karnımda yavaş yavaş büyümesini takip ettiğim,
Dünyama doğduğunda, beni sevince boğan,
Her şeyim, dünyam, yaşama gayem olan çocuklarıma,
Eşime, aşıma, arkadaşlarıma, dostlarıma,
Gözle görülür, elle tutulur olan her şeye,
İnsanlara, bitkilere, canlı cansız her şeye,
Kısacası ben sadece AŞKA AŞIĞIM…
Sakine Bahadır