Bu yazıyı geçen hafta yazmayı düşünmüştüm; ama iş yoğunluğum konuyu unuturdu bana.

 

Futbolla oldum olası aram yoktur. Bunda 6. sınıfta olduğum yıllarda üst sınıftakilerle maç yaparken ayağımdaki topa sert bir dalış yapıp beni yere deviren; bu hareketiyle bileğimin çıkmasına sebep olup beni mahallenin kırıkçı-çıkıkçısında bağırta bağırta tedavi ettiren büyüklerimin payı büyük olsa gerek.

 

O yıllarda Beşiktaşlı olduğumu hatırlıyorum; ama bendeki takım tutma sadece tutacak bir takımım olsun babındandı. Galatasaray’ın Avrupa Fatihi olduğu yıllarda duyduğumuz gurur beni de Galatasaray saflarına itiverdi. O meşhur Galatasaraylı Fenerli muhabbetlerinin içinde bulduk kendimizi. Gel gelelim benim Galatasaraylılığım sadece maç sonucunu öğrenmekle kaldı.

 

Yıllar önce hasta Fenerli bir öğrencim vardı ve onunla epey FB-GS tartışması yapmıştık da yıl sonunda onu çağırıp şunu demiştim: “Bak Samet, benim taraftarlığım sadece dildedir ve muhabbetinedir. Bana Galatasaray’ın üç oyuncusunu say desen sayamam, teknik direktörünün kim olduğunu da bilmem. Kalecisini de tanımam. Ben sırf muhabbet olsun diye Galatasaraylıyım.” “Yapmayın hocam, demişti, bir yıl boyunca neler çektim sizden.”

 

Dayısının etkisiyle Fenerbahçeli olan oğlumla başladı bir dönem bu takım muhabbetimiz. Sonra bir anlaşmaya vardık. Son maçta kimin takımı yenilirse o diğer takıma geçecekti ve böylece evde iki farklı takım olmayacaktı. Galatasaray galip gelince oğlum pek hoşnut olmadı, tabi bir de sözümüz vardı. Baktım canı sıkılıyor, bir teklifte bulundum: Gel, dedim, ikimiz de bu takımları bırakıp Trabzonsporlu olalım.” “Tamam.” dedik ve o günden beri Trabzonsporluyuz oğlumla.

 

Bu yaşıma kadar TV’de izlediğim maç sayısı beşi geçmez. İzlediklerim de milli takımın kupa maçlarıdır. Hiçbir futbol yorum programına da bakmam. İlk defa bu yıl milli takımın birkaç basket maçına baktım…

 

Zaman zaman BJK ve GS taraftarı olmakla birlikte İstanbul takımlarını hiç sevemedim. İstanbul takımları bana hep fazla şımarık ve züppe gelmiştir. Ne zaman bir Anadolu takımı İstanbul takımını yense mutluluk duymuşumdur. Yıllar önce GS – Trabzon maçında Galatasaraylı olduğum halde Trabzonspor’un yenmesine sevindiğimde işyerinde arkadaşlarım garipsemişlerdi beni.

 

Geçen hafta oğlum söyledi, bu hafta Anadolu takımları galip geldi diye. Sıralamaya şöyle bir göz attığımda mutlu olmuştum. Hele Trabzonspor’un galibiyeti öyle sevindirmişti ki beni.

 

Bu hafta da şöyle bir göz attım sıralamaya. Trabzon aradaki farkı açmış, Bursa’nın yenilmesine üzüldüm; ama yapacak bir şey yok. Kayseri ve Bursa Trabzon’u takip ediyor. Anadolu takımları yükselişte. Geçen yıl Bursa’nın şampiyonluğu şımarık İstanbul takımlarına atılmış iyi bir tokattı bana göre. Aynı zamanda Anadolu’nun gücüydü.

 

Anadolu takımlarının yükselişinden mutluyum. Mutluluğumu paylaşmak istedim, futbol adına söyleyeceklerimin hepsi bu.

 

 

 

( Anadolu’nun Yükselişi başlıklı yazı M. Kuvancı tarafından 11/14/2010 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu