Rahmet Sağanağı
RAHMET SAĞANAĞI
M.NİHAT MALKOÇ
Dünya hayatı sınırlı bir zaman dilimini içerir. Gelişimiz ve gidişimiz mutlak yaratıcının tasarrufundadır. Hayatın ne zaman sonlanacağını hangimiz kestirebiliriz ki?... Böyle bir bilgi ve sezgi hiçbir kula verilmemiştir. O, gaybi bilgiler arasındadır, gaybı da ancak ve ancak Allah bilir. Sayılı nefeslerimizin ne zaman tükeneceğini kestiremediğimiz için hadiste de belirtildiği üzere ‘Yarın ölecekmiş gibi ahiret için, hiç ölmeyecekmiş gibi dünya için çalışmalıyız.’ Aksi halde ebedî dünyamızı karartmış oluruz.
Amellerin hasat edilmesi için en kârlı mevsim ramazandır. Öyle ki bu ayda ektiğimizi yine bu ayda biçeriz. Yürek tarlalarına ektiğimiz salih ameller bire on ürün verir rahmet aylarında. Bu mübarek ayın verimliliğinden azami derecede istifade etmeliyiz. Çünkü gelecek ramazanda sağ olacağımıza dair bir senedimiz yoktur. Akıllı insan, idrak ettiği ramazanı, yaşayacağı son ramazan olarak görür ve ona göre hareket eder. Şayet yeni ramazanlara ulaşmak nasip olursa onu bir öncekinden daha dolu geçirir; gerçek uyanıklık da budur.
Mübarek ramazan, uyuşan ruhların dirilme ayıdır. Bu ayda iç dünyamız, ruhlarımız ve genel anlamda hissiyatımız tazelenir ve kirlerden arınır. Bu bereketli günlerde tövbe ederek hayata yeniden başlıyormuşçasına iç disiplinimizi sağlamalıyız. Ramazan dönemlerinde ibadetlerde yoğunlaşma yaşanır. Fakat bu namazlar, süreklilik arz etmedikten sonra kişiyi küfür bataklığından kurtarmaya yetmez. Bu mübarek zaman diliminde cumalarla sınırlı olan namazlarımızı günde beş vakte çıkarılarak secdeye alnımızı değdirmeliyiz. Alnımızda secde izleri iyice belirginleşmeli ve de derinleşmelidir. Bu izler kulluğumuzun delili olmalıdır.
Zaman coşkun bir nehir misali nasıl da akıp gidiyor. Geçen ramazanla bu ramazan arasında 11 ay gibi uzun bir zaman geçti. Fakat bizler zamanın akışından hiçbir şey anlamdık. Vaktimizi Allah için ebedileştiremedik. Nefsimizin dümen suyunda yüzüp durduk. Günah galerimiz hiç boş kalmadı. Fitne fesat aynı hızla devam edip durdu. Zaman ömrümüzden, gençliğimizden, sağlığımızdan çok şeyler alıp götürdü. Gaflet uykularından nurlu sabahlara uyanamadık. Gönül bahçelerinde büyüyen nazlı çiçekler, şiddetli fırtınalarla kırılıp döküldü. On bir ayın sultanı olan ramazan yine gönül bahçelerini şenlendirdi. Fakat bu bir aylık şenlik, elemlerimizi giderip tarumar olan gönül mülkünü kurtarabilecek mi?
Ramazan, nefislerin ıslahı için güzel bir vesiledir. Fırsatı ganimet bilip yüreklerimizin pasını iman zımparasıyla silip parlatmalıyız. Nefisler Allah’ın yardımıyla ancak ramazanda yenilir. Bu ayda kötülüklerle, şeytanla ve onun yardımcısı nefisle meydan muharebesine girmeliyiz. Bu muharebede silahımız iyi ameller olmalıdır. Sabırlı ve gayretli olanlar bu mücadelenin favorileridir. Nefislerin açlık ve susuzluktan kendi haline düştüğü bu rahmet ve şefaat günlerinde nefsimize son indirici darbeyi de bizler vurmalıyız. Bunu bu günlerde başaramazsak başka günlerde hiç başaramayız. Yeter ki inanalım ve azmedelim Rabbimizin inayetiyle nefis denen şer yuvasını yerle bir ederiz; ensesini yere değdiririz.
Allah’la kul arasında özel bir ibadet olan orucun mükâfatını Rabbimiz bolca takdir edecektir. Allah için yemeden, içmeden ve bir kısım arzulardan feragat edenlerin mükâfatı da şüphesiz ki o derece büyük olacaktır. Bu ayda Müslümanlar birbiriyle kenetlenerek yaralanan ümmet bilincini tedavi etmelidir. Günümüzde Müslümanlar arasındaki kopukluk ve ümmet bilincinin asgari düzeyde oluşu, iman bağlarının gevşemesine zemin hazırlamıştır. İslam kardeşliği lafta kalarak hayata geçirilememiştir. Özellikle günümüzde ülkemizin sözde aydın insanları kurtuluşu Batı medeniyetine ve kültürüne sarılmakta aramaktadır. Oysa kurtuluş ümmet bilincinin uyandırılmasındadır. Bunu gerçekleştirebilirsek bütün Müslümanlar iman bağı ile birbirine bağlanacak, adeta bir vücut gibi bir ve beraber hareket edeceklerdir. Nasıl ki bir organ rahatsız olursa onun sancısı öteki organları da etkiler, işte öyle de ümmet zincirinin her bir halkası birbiriyle aynı hisleri paylaşacaktır. Ramazan Müslümanların uyanışına vesile olabilirse gayesine erişir, aksi halde hayatımız aynen uyku üzere devam eder gider.
(
Rahmet Sağanağı başlıklı yazı
M.Nihat Malkoç tarafından
24.05.2009 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.