Eskiden insanlar birçok alanda bilgi sahibiydi. Dinî ve pozitif bilimler bir arada verilirdi. Ruhların ve bakışların bir derinliği vardı. Tabir caizse iki kanatlıydılar. Bugünkü insanlar daha çok belli bir alanlarda yoğunlaşarak eğitim almaktadır. Öğretmen yerine o zamanlar kullanılan “muallim” tabiri de bu bilgi zenginliğini ifade etmektedir.
Geçmişte yaşamış bu donanımlı insanlardan biri de, bir zamanlar(1903-1912 yılları arasında) Taiz, Yemen, Ammere, Basra, Karesi (Balıkesir), Lazhiye Mutasarrıflığı; Elazığ, Yanya, Arnavutluk ve Trabzon valiliği yapan Mehmet Ali Aynî’dir. O, 1913’te emekli olduktan sonra Darülfünun Edebiyat Fakültesi Felsefe Müderrisliğine getirilmiştir. Daha sonra da bu fakültenin başkanı olmuştur. Bu görevi sırasında önemli hizmetlere imza atmıştır. Bu mühim icraatlarından biri de Edebiyat Fakültesi Mecmuası’nı kurmak olmuştur.
Âlim ve arif bir insan olan Mehmet Ali Aynî; edebiyat, tarih ve felsefeye büyük ilgi duymuştur. Zira Mülkiye’de okurken Tanzimat Edebiyatının en önemli isimlerinden biri olan Recaizade Mahmut Ekrem edebiyat, “Turfanda mı Yoksa Turfa mı?” adlı romanın yazarı Mizancı Murad Bey de tarih hocası olmuştur. Mehmet Ali Aynî, tarih ve edebiyat sevgisini bu büyük isimlerden almıştır. O, aynı zamanda Süleyman Nazif’le şahsî dostluklar da kurmuştur.
Aslen Konyalı olan Mehmet Ali Aynî ilim ve irfan sahibi bir insandı. 17 sene devlet memurluğu yaptıktan sonra ilmî eserler yazma hususunda yoğunlaşmıştır. Mehmet Ali Aynî’nin daha çok dinî, felsefî ve tasavvufî alanlarda yayınlanmış onlarca kitabı; gazete ve dergilerde kalmış birçok makalesi vardır. Ölümünden sonra geride birçok eser bırakmıştır. Bunlar arasında “Nazarî ve Amelî İstatistik, Hüccetü’l-İslam Gazali, Malumatı Nafiayı Fenniye, Hükmü Cumhur, Örfiyatı Siyasiye ve Ahlakiye, İlim ve Felsefe, Muallim-i Sani Farabî, Inkıdat ve Mülahazalar, Tasavvuf Tarihi, Ahlak Dersleri, Hacı Bayram-ı Veli, Darü’l-Fünûn Tarihi, Türk Mantıkçıları, Türk Ahlakçıları, Milliyetçilik” vb. sayılabilir.
Mehmet Ali Aynî mutasarrıflık, valilik yaptığı yıllara ait hatıralarını “Hatıralar” adlı eserinde bir araya getirmiştir. Yeditepe Yayınları arasında çıkan bu ‘Hatıralar’ı okurken, Rumeli’den Anadolu’ya, oradan Yemen’e imparatorluğun değişik bölgelerinde gezinirken aynı zamanda Türkiye tarihi açısından çok önemli bir zaman dilimi olan XIX. yüzyılın son çeyreği ile XX. yüzyılın ilk çeyreği arasındaki gelişmelerden de haberdar oluyoruz.
Bilindiği gibi İstanbul Üniversitesi’nin kökleri Darülfünun’a dayanır. Bu eğitim kurumu bizdeki ilk üniversiteydi. 1933’te bugünkü adını almıştır. Mehmet Ali Aynî’nin “Darülfünun Tarihi” isimli kıymetli bir kitabı da mevcuttur. Darülfünun tarihi hakkında ilk çalışmayı yapmak şerefi Mehmet Ali Aynî’ye nasip olmuştur. Kitabevi Yayınları’nın okuyucuya sunduğu bu kıymetli eser, geçmişteki eğitim hayatına ışık tutmaktadır. Yayınevi Osmanlıca kelimelerin günümüz Türkçesindeki karşılıklarını ayraç içerisinde vererek okuyucunun işini kolaylaştırmıştır. Bu eser bizdeki yükseköğretime ışık tutmaktadır.
Aydın bir insan olan Mehmet Ali Aynî, tabir caizse tam bir ayaklı kütüphaneydi. Kendisini çok iyi yetiştirmişti. Hemen her sahada engin bir bilgi birikimi vardı. 1911’de Trabzon’a vali olarak tayin edildiğinde, o zamanlar Trabzon Sultanisi’nde edebiyat muallimi olan İbrahim Alaaddin Gövsa bu yeni valiyle ilgili bilgi öğrenmek ister. Yine meşhur bir isim olan, Trabzon’un önceki valisi şair Süleyman Nazif’ten Mehmet Ali Aynî’yi sorar. O da şakayla karışık şu cevabı verir: “Artık Trabzon’a giderken kitap, sözlük, ansiklopedi götürmenize gerek yoktur. Valiye müracaat edebilirsiniz. Zira o vali değil, kütüphanedir”
O zamanın insanları adeta iğneyle kuyu kazarcasına, zor şartlar altında ilim tahsil ediyorlardı. Bunların bir örneğiydi merhum Mehmet Ali Aynî… Bugünün Trabzonluları O’nu sanırım tanımazlar. Çünkü insanlarımız ne yazık ki yakın tarihi bile doğru dürüst bilmiyorlar.
Günümüzde böyle donanımlı valiler var mıdır, bilmem. Keşke böyle bediî zevk sahibi, edebiyatı ve tarihi seven valiler olsa… Mehmet Ali Aynî’ye Allah’tan rahmet diliyorum.